Hüseyin Kuru

Basından seçmeler...

Malumunuz 17 Ağustos 1999 tarihinde milletçe büyük bir deprem felaketi yaşadık... Yüce Rabbim böyle bir afatı bizlere bir daha göstermesin.
Ancak kader de tedbir ister sektörel anlamda bilinenlerin çöktüğü, sistemlerin yerle bir olduğu, bilimsel gerçeklerin hikaye olduğu bir travma dönemi yaşadık.
Betonarme binaları sağlam bildik çürük çıktı, yıldız şirketler vardı yaptıkları siteler çöktü, altyapı, üstyapı, kamu binaları, otoyollar vs. yaprak gibi döküldü... En önemlisi binlerce can ve canan söndü gitti.. toplum olarak böyle bir afatla inanılmaz bir dram ve tradeji ile savrulduk.
Aradan 18 yıl geçti; hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür der eskiler, gene unuttuk.
Geçen hafta içinde basında çıkan bazı başlıklarda ki haberleri öneme binaen buraya aldım, okuyalım.
***
İMSAD (İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) Başkanı Ferdi Erdoğan, “Görüyoruz ki depreme hazır olma konusunda halen birçok eksiğimiz mevcut. Başta kentsel dönüşüm sürecindeki eksikliklerin bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Ülkemizde 7 milyondan fazla riskli konumda yapı mevcut. Her ortamda dile getirdiğimiz üzere, yaşanan her deprem sonrası felaket senaryoları dile getirmek yerine yapısal problemleri çözüp, ülkemizin daha güvenli yapılara ulaşmasını sağlamalıyız ve depremi bir risk olmaktan çıkarmalıyız. Kentsel dönüşüm için kamu tarafından yaratılacak 75 milyar liralık kaynak konusunun netleşmesi ile birlikte, sektörümüz desteklenecek ve inşaat çalışmaları hız kazanacaktır” diye konuştu.
Depremi önceden tahmin etmenin çok zor olduğunun altını çizen Ferdi Erdoğan şu bilgileri paylaştı; “İstatistiki verilere göre dünyada bir yıl içerisinde ortalama 500 bin deprem gerçekleşir. Bu depremlerin ancak 100 bine yakınını insanlar hissedebilir. Yaklaşık 400 bin depremi insanlar hissedemez. Dünyada ortalama her yıl, 1 -2 kez 9 şiddetine yakın deprem gerçekleşir. Bu depremler de daha çok okyanus ülkelerinde meydana gelir. Türkiye'de 9 ya da 8 şiddetinde deprem gerçekleşme ihtimali çok düşüktür. Marmara Denizi'nin üretebileceği şiddet en fazla 7.0 - 7.5 bandında olacaktır. Ege Denizi ise en fazla 6.0 - 6.5 bandında deprem üretebilir. Bugüne kadar olan deprem istatistikleri bu tahmini güçlendirmektedir. Ama bu noktada binaların, bu şiddete dayanıp dayanmaması ayrı bir tartışma konusudur” dedi.
Türkiye'de 20-30 yıl sonra tekrar dönüştürülecek yapılar değil, 100 yıllık yapılar inşa edilmesi için kullanılan malzemeden uygulama sürecine kadar her aşamada kalitenin önemli olduğunu vurgulanarak “Günümüz inşaatları en az 100 yıl için yapılmalıdır, kent mimarisi de bu yaklaşımla şekillenmeli ve sık sık değişikliğe gidilmemelidir. Biz 20-30 yıl, yani bir otomobil kadar kullanım ömrü olan binalarda yaşıyoruz.
Hem binaların dayanıksızlığı hem de yeni çevre düzenlemelerinden dolayı mevcut yapılar yıkılarak yeniden inşa ediliyor. Örneğin Kadıköy'de 70'li yıllarda, az katlı, bahçeli evler yıkıldı yerine yüksek apartmanlar yapıldı. Şimdi aynı binalar bir kez daha dönüşüyor. Arada sadece 30-40 yıllık bir zaman var ve bu kapsamda çok ciddi bir kaynak harcanıyor. Günümüzde, depremle ilişkilendirilmiş konut yapısı halen çok yerine oturmuş değil. Kentsel dönüşüm çerçevesinde mahalleler değil, sadece binalar dönüşüyor. Dönüşürken de servet etkisi ilk sırada yer alıyor. Para kazanma algısı çok yüksek. Umuyoruz ki, yeni binalar daha kalıcı ve sürdürülebilir bir yaklaşımla inşa edilir. Bu nedenle her platformda ısrarla dile getirdiğimiz üzere, etkin bir piyasa denetimiyle birlikte ülkemizde bir Yapı Yasası'nın olması şart. Bu yasanın çıkarılması bir sektörü değil, tüm ülkeyi kalkındıracak bir hamle olacaktır.”
Türkiye'nin deprem kuşağında yer aldığını ve depremde meydana gelen büyük yıkımların en önemli nedeninin korozyon olduğunu da hatırlatan Ferdi Erdoğan, “Ülkemizde su yalıtımı yapılmamış bina sayısı yüksek ve su yalıtımı yapılmamış binalar, korozyon nedeniyle büyük tehlike yaratmaktadır” dedi.
***
5 Yılda sigortalı konut sayısı arttı...
DASK Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kayacı, Marmara depreminin yaşandığı 1999 yılında Türkiye'de deprem karşı teminatı bulunan sadece 500 bin konutun olduğunu anımsatarak, 17.Ağustos.1999 depreminin ardından 2000 yılında uygulanmaya başlanan Zorunlu Deprem Sigortası ile birlikte ise bugün Türkiye'de 8 milyon sigortalı konut bulunduğunu kaydetti.
Özellikle 18 Ağustos 2012 tarihinde yürürlüğe giren Afet Sigortaları Kanunu ile
konut kredisi ve tapu işlemlerine ek olarak elektrik ve su aboneliği gibi işlemlerinde de sigortanın zorunlu olarak aranmaya başlanmasıyla Zorunlu Deprem Sigortası'nın ivme kazandığını ifade eden Kayacı, şunları söyledi: "Son 5 sene içerisinde sigortalı konut sayısında yüzde 102 artış gerçekleşirken, 2012 yılında yüzde 23 olan sigortalılık oranı ise bugün itibarıyla yüzde 46'ya yaklaştı.
Kanunla birlikte sisteme gelen poliçelerin yenilenmesi bizim açımızdan önem taşıdığı için yenilemelerin takibinde ciddi bir takip mekanizması yürütüyoruz. DASK olarak zorunlu deprem sigortası sahiplerine poliçe yenilemelerini hatırlatmak için poliçe vadesi sona ermeden ve poliçe vadesi sona erdikten sonra bir ay içinde hatırlatma SMS'leri gönderiyoruz. Aynı zamanda süresi dolan poliçelerin sahiplerini arıyor ve yenileme yapmalarını hatırlatıyoruz. İlgili acenteleri de gerekli işlemleri tamamlamaları için sigortalılara yönlendiriyoruz."
***
Dünya ikincisiyiz...
Uluslararası inşaat sektörü dergisi ENR'ın (Engineering News Record) müteahhitlerin bir önceki yılda ülkeleri dışındaki faaliyetlerinden elde ettikleri gelirleri esas alarak yayınladığı "Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi" listesi yayımlandı. Türkiye yine listeye Çin'in ardından (65) en fazla taahhüt şirketi (46) sokan ülke oldu.
Türkiye'den geçen sene listeye 40 şirket girebilmişti, bu sene rakam 6 arttı.
Avrupa kıtası da listeye İngilteresiyle, Almanyasıyla, Fransasıyla, İtalyasıyla, İspanyasıyla toplamda 46 şirket sokabildi.
Türkiye 2016'da 25,5 milyar dolarlık kazandığı iş ile dünya taahhüt pastasından yüzde 5,5 pay aldı.
***
Konut kredilerinde oran arttı...
Konut kredi faizlerinde artış yaşandı.. faizleri yüzde 1'in altında tutan bankaların faizleri yükseltmesi en düşük faiz yüzde 1,05'e çıkmasına neden oldu.
Bu duruma göre, her 100 bin liralık kredi 10 yıl vadede yaklaşık 6 bin lira daha pahalı olmuş oldu.
Müteahhitler faizlerin daha da artmasından tedirgin.
Merkezi hükümetin tepkisine rağmen bir türlü düşürülmeyen mevduat faizleri kredi faizlerinin de artmasına neden oldu.
Sektör temsilcileri sektörü etkileyecek olmasından dolayı endişe duyuyor.
Konut kredi faizlerini yüzde 0,98'ler seviyesinde tutan sayılı birkaç banka faizleri artırdı. Konut kredisi kullanmak isteyenlerin bankalarda karşılaştığı aylık en düşük faiz oranı yüzde 1,05 olarak belirlendi.
Artış, 0,06 puan düzeyinde yaşandı. İki hafta öncesi konut kredisi kullananların yeni kredi kullanacak olan kişilere göre cebinde 6 bin TL kaldı.
Artış küçük olmasına rağmen, kredi kullanıcılarını doğrudan etkileyecek.
Sektörün önde gelen isimleri, “Yurtdışında paradan para kazanmak diye bir şey yok.. bankalara para yatıranlar ana paralarından dahi kayıp yaşayabiliyor. Konut kredisi kullanacaklar ise çoğu ülkede satın alacağı konutun aylık kira gelirinin yüzde 30'unu geçmeyecek şekilde aylık kredi taksidi ödüyor. Kredi faizi yok denecek kadar düşük seyrediyor. Bizde ise ekonomiye sürekli faizle baskı kurulmaya ve ket vurulmaya çalışılıyor. Gündem faiz olmamalı” açıklamasında bulundu.
Müteahhitler, konut kredilerinin üçte 1'inin reddedildiğini belirtti.
Temsilciler, bankaların yarışa girmeden faizleri geri çekmesi gerektiğini söyledi. Birçok kişinin farklı yollardan konut almasa da nakit ihtiyacını konut kredisi kullanarak karşıladığını bunun da konut sektörünü olumsuz etkilediği vurgulandı.
İyi haftalar..

YORUM YAP