Ahmet Yücegök

Başlarken


Hafta başında, Uğur Mumcu Meydanı ve çevresinde yapılması düşünülen düzenleme konuşuldu Silivri’de…
Toplantı, Postane arkasındaki Çay bahçesinde yapıldı. Toplantıda az esnaf, bol belediye görevlisi ve Meclis Üyesi vardı.
Ama, bu ilk değil, hep böyle olmuştur. Altında başka şey aramamak lazım. İlgilenen bu kadardır. Hatta, düzenleyen de bu kadar olacağını bilir ona göre hazırlığını yapar. Yoksa, herkesin bildiği o yerde böyle bir toplantı düzenlenecek, çevrede bulunan tüm esnaflar davet edilecek. Ve, ayrıca Belediyenin tüm amirleri ve meclis üyeleri davet edilecek. O kadar dar alana sığması mümkün mü?
Belediye Başkanı her zaman olduğu gibi, toplantı ile ilgili bilgi vermek için mikrofonu aldı.
İlk, olarak Fevzi Çakmak Caddesinde biten, onun yan tarafında, eski Devlet Hastanesine çıkan sokakta halen devam eden çalışmalardan biraz bilgi verdi…
Sonra, Kaymakamlık Binası ve Çevresinde tasarılarını anlattı…
Peşinden,  toplantının yapıldığı yerle ilgili bilgi verdi…
Ve, Uğur Mumcu Meydanından sahile geçişteki güzergah hakkında yapılmakta olanları ve yapılması düşünülenleri anlattı.
Devam ediyordu ki, çevredeki esnaflardan Emrah Maşalacı söz istedi. Her birinin uzunca bir açılımı olan bir dizi soru sordu.  Sorulara, babası Ahmet Maşalacı  eklemeleri oldu…
Ardından, birkaç kişiden birkaç soru daha geldi…
Başkan Özcan Işıklar bunları “açılım sorusu” gibi  kabul edip  uzun , uzun anlattı. Baktı ki, başka soru soran yok. Toplantıyı sonlandırdı.
Gözlemim…
Toplantıya davet edilirken “kahvaltılı” denmiş…
Ama, kahvaltı sofrası sanki her zaman, her yerde ayni olurmuş gibi kimsenin aklına MENÜ hakkında bilgi almak gelmemiş…
Dolayısıyla, evinde, yumurta, bal, börek ve çörekle kahvaltı yapanlar hayal kırıklığına uğramış. Çünkü, kahvaltı menüsünde SİMİT ve ÇAY, bir de bol miktarda SU vardı. Ama, hepsi limitsizdi. İsteyen istediği kadar aldı.
Ve, günahı söyleyenin boynuna, ayrımcılık yapıldı diyen birine rastladım. Sordum, bazı kişilerin önünde “taze kaşar peyniri” varmış…
Neyse, kahvaltı menüsünün zayıflığı dışında her şey güzeldi.
***
Yine hafta içinde Silivri Yoğurt Festivali vardı…
Festival, üç gün devam etti.
Eskiden Yoğurt Festivali denince akla yoğurt gelirdi. Yoğurt satanlar gelirdi. Yoğurthaneler gelirdi.
Ne yalan söyleyeyim…
Şimdilerde, en az yoğurt lafı ediliyor.
İnanı mısınız?
Haftalar öncesinden başlardı FESTİVAL hazırlıkları…
Haftalar öncesinde, Silivri ile İstanbul arasında çalışan bütün otobüslerin üzerine
“Silivri  Yoğurt Festivali şu, şu tarihlerde” yazılı pankartlar asılırdı.
Demem…
Festivalin, tanıtım yanı, reklam yanı neredeyse kalmadı...
Daha fazla, eğlence yanı ağır basar hale geldi... Ama, ne olursa olsun bu etkinlik her yıl yapılmalı. Yaşatılmalı.
Ayrıca, Festivalle ilgili duyuruların zayıf olması. Reklamın az olması. Düzenleyenin kusurundan, eksikliğinden ziyade sanırım, Silivri Yoğurt sanayinin zayıflığından. Yoğurdun Silivri ekonomisinde ki payının yüzdesinin çok düşük olmasından.
Geriye doğru baktığımda, YOĞURT Silivri ekonomisinde önemli bir yere sahipti. O nedenle de esnafın daha çok destek verdiği bir etkinlik idi...
Ve…
Silivri Yoğurdu bu gün hala bir marka…
Unutmamak lazım ki,
“Marka olmak”
“Markalaşmak”
“Marka yaratmak”  kolay bir iş değil…
***
Silivri’nin dışa açık en önemli penceresi olan CEZAEVİ yine SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİNİN gündemindeydi.
Haberi Ulusal Televizyon kanallarının birinde izledim.
Ve, kurucusu olmaktan, üyesi olmaktan bir defa daha gurur duydum.
İyi haftalar.

REFERANDUM
Anayasa Mahkemesine göre “İrticai Faaliyetlerin Odağı” bir parti AKP…
İrticai Faaliyetlerin odağı olduğu “Anayasa Mahkemesi Kararı” ile kanıtlanmış bir parti. Ve, bu parti Anayasa değişikliği yapıyor.
Meclisten geçirdiği bu değişiklikleri, yeterli oy sayısına ulaşılmadığı için yürürlüğe girmedi 12 Eylül 2010 Günü REFERANDUM yapılacak. Orada EVET oyları fazla çıkarsa yürürlüğe girecek. Yani, AKP, yapmış olduğu bu değişiklikler için 12 Eylül’de yapılacak Referandumda bu değişiklikler için EVET dememizi istiyor.
“İsteyenin bir yüzü” deyip…
Diğer yana bakalım…
İsteğini yerine getirirsek, eğer EVET oyları fazla çıkarsa…
Birincisi…
Bu günkü olan bitenlerden memnun olduğumuz anlaşılacaktır. Ve, o aşkla ve şevkle daha fazlasını yapacaklardır.
Çünkü, iktidar 12 Eylül 2010’da yapılacak referanduma sunulan maddelerde bu günkünden çok,çok fazla yetkilerle donatılmaktadır.
Dediğim gibi…
Şayet referandumda “Evet” fazla çıkarsa bu günden çok daha fazla yetkilerle donatılmış olacaktır. Ve,o zaman, neler yapabileceğini tahmin etmek için “kahin” olmak gerekmez.  
Evet…
12 Eylül de yapılacak olan referandumla ilgili olarak “hayır” diyeceğimi geçen hafta söylemiştim… Nedenini de kısaca açıklamaya çalışmıştım.
Bu gün “HAYIR” meselesine biraz daha açayım istiyorum.
Bir defa…
Ülke insanının gündeminde REFERANDUM var mıydı?
Ekonomik kriz birmiş miydi?
İşsizlik meselesi çözülmüş, yoksulluk yok edilmiş, yolsuzluklar ortadan kalkmış, yapanlar cezasını bulmuş mu?
Yani…
Şimdi ihtiyacımız olan bumuydu?
Yani, bu (30) küsur maddelik Anayasa değişikliği paketine “EVET” dersek sorunlarımız kalmayacak mı?
Ve… Bilmem, biliyor musunuz?
Vatandaşın büyük bir bölümü o (30) kusur maddeler de ne yazıyor bilmiyor belki ama “Evet” fazla çıkarsa aş, iş, ekmek, adalet sorunlarının azalmayacağını, aksine artacağını biliyor..
Peki… Şimdi böyle bir durum geldi kapıya dayandı.
Bu yapılması istenilen bu değişikliklerle seçmeni ilgilenmiyor. Ama, ilgilense de, ilgilenmese de REFERANDUM yapılacak.
O zaman…
İlgilenmemeli mi?
Veya, boykot mu etmeli?
Bence… Her ikisi de çözüm değil.
Tam tersine…
Her zamankinden daha fazla ilgilenilmeli…
Yani… Salt HAYIR oyunu kullanması yetmez..
Bu iktidardan rahatsız olan herkese neden “hayır” dediğini anlatmalıyız.
Çalmadık kapı bırakılmamalı.
Ve, her kapıda da “HAYIR” demek yalnız (30) kusur anayasa değişikliği maddesinin reddi manasına gelmediğini bu günkü iktidardan “memnun değilim” manasına geldiği  tekrarlanmalı…
Ve, Silivri’de HAYIR oylarının ezici çoğunluğa ulaşacağından kuşku duymuyorum. En zor zaman da bile HAYIR dediğini biliyorum.
Bu günde diyecektir.

***
Benim bildiğim referandum denilen yöntem, yalnız bizim kullandığımız bir müessese değil dünyanın başka ülkelerinde de kullanılıyor.
Ama, oralarda, yapılan Referandumlarda seçmene onlarca soru sorulmaz…
Çünkü…
“Tek cevap isteniyor, evet ve hayırdan başka bir şey yok. Ya, evet diyeceksin, ya da hayır”
Şimdi…
Başbakan meydan, meydan dolaşacakmış. Bu değişikliklere “Evet “ oyu kullansınlar diye, insanları ikna edecekmiş… Demokrasiden ne anladığını onlarca kez ispatlamış bir başbakanımız.
Ve, Başbakanımızın mensubu olduğu parti AKP…
Ve, o AKP, Anayasa Mahkemesinin kararına göre “irticai faaliyetlerin odağı” bir parti
***
Ve, Silivri Memur –Sen…
Referandumda EVET “DEMEMİZ İÇİN YÜZLERCE SEBEP VAR” Demiş.
Darbecilere inat, Anayasa Değişikliğine; EVET diyecekmiş. Bak hele.
Lafa bak… Bir de söyleyene bak...
Bir de… Hak ve Adalet.
Demokratikleşme
Özgürleşme… Ve, sivilleşme laflarını edene…
Evet, bu sözleri de kullanmış Memur –Sen Silivri temsilcisi arkadaşlar. Kişileri tanımam ama destek verdiklerini iyi tanıdığım için cümle içinde geçen bu tanımlamalar bana yerinde kullanılmamış gibi geliyor.
Aslında, “Bizim çıkarımız bu iktidarla örtüşmekte, bu da iktidarın yapmış olduğu bir değişiklik olduğundan, bu o nedenle destekliyoruz ve evet diyeceğiz” dese daha doğru olurdu.
Düşünebiliyor musunuz?
Bir memur sendikasının konfederasyonu… Ki, henüz toplu sözleşme ve grev hakkı olmayan bir sendikal örgüt.
Ve, bu gün ve şayet referandumda EVET fazla çıkarsa, bu demektir ki, Memurların kaderi, hala iktidarların iki dudağı arasında…
Adaletin iktidarın emrinde (ki, iktidarlar değişir ) olması en çok kendi üyelerini etkiler. Atamalar, tayinler ve terfiler nedeniyle mahkeme kapılarında onlar...
Var, olan yasalar bile uygulanmadığında başvuracağı yer, bağımsız yargı olacaktır. Eğer kapı kulluğunu kabul etmemişsen.
Özetle… Memur-Sen yöneticisi arkadaşlarımın da gayet iyi bildiği gibi, bu Referandumda önümüze konulan değişiklikler olası bir iktidar değişikliği sonrası, iktidara kim gelirse gelsin, “bağımsız yargıya hesap vermeden kaçmak” amaçlı.
Hafızalarınız yoklayın…
Ve, bırakın başka tarafı…
Meclisin içine bir bakın.
Bağımsız dedikleri yargı önüne çıkmaktan kaçanların sayısını hatırlayın…
Eğer, dokunulmazlık kalkarsa, “kalpazanlıktan başlayarak,dolandırıcılığa kadar” mevcut olan dosyalar yargı önüne gelecektir. Ve, bağımsız (şu an ki de tam olarak bağımsız değil) yargı devreye girecek. Halk adına hesap soracak.
Amaaa. Bu Referandumdan “EVET” çıkarsa, o malum yayın grubu olayına rahmet okutan binlerce dosyaya dokunulmayacak.
Ve… Eğer “EVET” fazla çıkarsa…
İster Memur olsun, ister işçi, ister esnaf, ister serbest çalışan, isterse sanayici, o günkü mevcut iktidara “biat” etmez ise “kapı kullu” olmayı kabul etmiyorsa, canına okunacaktır…

AKLIMA TAKILAN
Yeni yapılan yollarlın giriş güzergahlarına asılan o teşekkür pankartlarında, imza yerine
Neden “bilmem nerenin esnafı” diye yazıyorlar.
İsimler mi sığmıyor?
Yoksa…
Birilerinden korkuyorlar mı?

HAFTANIN EN BEĞENİLMEYENİ
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün, Marmara Üniversitesinde yapılan seçimlerde (482) oyla birinci gelen Prof. Dr. Necla Pur’u atamayıp, yerine üçüncü gelen Pr.Dr.Zafer Gül’ü ataması.

HAFTANIN EN BEĞENİLENİ  
Silivri’de ikamet edenlerin…
Ve… İstanbul’dan Silivri’ye gelenlerin her zaman geçtiği yer…
Ve… Alt geçit, İstanbul’dan Silivri’ye gelirken de her zaman kullanılan güzergah burası...
Ayrıca…
Yanında OTOBÜS TERMİNALİ…
Evet…
Tarifinde zorlandığım bu alanda…
Yapılan ÇEVRE DÜZENLEMELERİ…

GÜNE UYAN
“Çılgınca tahribatı totaliterlik nedeniyle, ya da özgürlük ve demokrasi adı altında yapmak, ölüler, yetimler ve evsizler için ne değiştirir?”    
(Mahatma Gandh)

YORUM YAP