Ara sıra “Silivri’nin kimliği yok” diye dert yananları duyarım. Her defasında da “var” diyerek, itiraz etmişimdir
“Kimliksiz kent olur mu?” demişimdir.
Her kentin olduğu gibi Silivri’nin de bir kimliği var…
Sahili, sahilde çekirdek yiyerek dolaşanları, yoğurdu, balıkçısı, folkloruyla, mahalle aralarında yapılan düğünleriyle, çarşı ortasındaki çınar ağacının gölgesinde ayakkabı boyayan boyacısıyla, hatta Trakya’nın diğer illerine benzeyen şivesidir Silivri’nin kimliği… Osmanlı-Rus savaşı ve Mübadele ile Balkanlar’dan gelenlerin, geldikleri yerlerde etkilendikleri kültürlerin izlerini taşır… Bu gün, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi sınırları içinde bulunan (39) ilçeden farkı, bu kimliğinden gelir…
Ayni zamanda kentin hafızasıdır kimlik…
2009 Yerel seçimlerinin ikinci yılı önümüzdeki ay. İktidar ve muhalefet bu iki yılı değerlendirecekler. O değerlendirmelere katkı olması amacıyla hafızaları tazelemek istiyorum…
29 Mart 2009 Yerel seçimleri öncesi iktidarın, 2004 Yılında yapılan yerel seçimlerini kazanmasının ilk günlerini hatırlıyorum...
Gelir gelmez yaptıkları ilk iş. Silivri’nin o güne kadar oluşmuş, tüm değerlerini bir tarafa bırakıp kendi taraftarlarının değerlerini Silivri insanına kabul ettirmek istemesi olmuştu…
Gelir gelmez Çarşı ortasına Ramazan çadırı kurmuşlardı…
Ardından…
Ondan önce yapılan tüm Yoğurt Festivallerini yok sayıp “ 1.Uluslararası Silivri Yoğurt Festivali” dediler. O festivalde, Vagonlarla Erzurum’dan at getirerek “cirit” oyunlarını Silivri Yoğurt Festivali içine kattılar...
Neredeyse, her Cuma günü Silivri Çarşısına bir Çadır Kurulur oldu. Bilmem ne Derneği, bilmem neredekilere yardım toplama bahanesiyle…
Silivri insanına ters gelen o kadar şey yaptılar ki inanılır gibi değildi. Televizyonlarda görüntülerde Silivri yazısı olmasa burasının neresi olduğunu anlamak mümkün değildi. Sanki, geldikleri bu kentle kaynaşmak, bu kentin yaşamına uymak yerine, kenti, kent insanını baskı altına alarak kendilerine benzetmek istiyorlardı…
Kısaca…
2009 Yerel seçimleri öncesi yerel iktidarı, Silivri’nin o güne kadar var olan kimliğini tanımamıştı…
Devamı 14 Şubat 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde