Bir süredir “takım kendini kurtarır asıl mesele kulübü kurtarmak” diye yazınca alınanlar, darılanlar, benim adımı kullanma, benim haberim bile yok, ben zaten istifa etmiştim diyenler olmuştu.
Fakat maalesef son iki haftaya girilirken takım da dönülmez akşamın ufkuna indi…
Takımın Erzurum'a nasıl gittiğini herkes biliyor.
Bedava yeme-içme, gezme, sıra geceleri güzel!
Kimse kusura bakmasın ama parayı veren dümene de geçer.
Oyuncusu sahada “yediniz içtiniz ağırlandınız niye bu kadar sıkıyorsunuz” diye bizim oyuncuları sindirir.
Yöneticisi bizim kafileye tekme tokat saldırır, neticede danışıklı veya zorla istediğini alır.
Başta 17 yöneticimiz olmak üzere kimseden ses çıkmadığına göre alan razı, veren razı durumu ortadadır.
Son haftalarda yıllardır kulübün kapısından dahi geçmeyenlerin saltanatı var. Sosyal medya gazatacıları. Onlarla da sezon bitince hesabımı kapatacağım, merakta bulunmasınlar. İtin hatırı olmaz ama sahibinin hatırı vardır misalidir susmam.
Futbolda torpil olmaz.
Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır,
Diye hep anlatılır.
Futbolun kendi adaleti, Düzyurt maçında işte böyle cezalandırır bizi.
Şimdi son üç haftada bir BAY ve iki final maçımız var.
Her finali oyuncu alır diye bir şey yok.
Oyunculara bırakmayın bu işi.
Sıra gecesinde pas vermek güzel.
Akreditasyon kartıyla gezmek güzel.
Bu işlerin hepsinde varsınız o zaman hiç kıvırmayın, tüm yönetim bir araya gelip son iki maçı da siz alın, hem takımı, hem de kendinizi kurtarın iyi bir finaliniz olsun, aksi takdirde Yavuz olarak Silivrispor tarihinde efsane olarak anılacaksınız…
Yine de ligde kalacağımıza inananlardanım.
Çocuklar aslanlar gibi sahaya çıkıp puanları alarak bu durumu kotaracak bilince sahip.
Arsin deplasmanından alınacak en kötü bir puan ve içerdeki Maltepe galibiyeti bize yetiyor da artıyor bile.