Silivri Belediye Meclisi, Çamurlu Dere'nin ıslahı ve dere yatağı değişikliği projesini masaya yatırdı. CHP İmar Komisyonu Başkanı Aykut Batur, muhalefetin eleştirilerini yanıtlayarak projenin kamu yararına uygunluğunu ve siyasi kayırmacılık iddialarının asılsız olduğunu vurguladı.
Silivri Belediye Meclisi'nde, Çamurlu Dere'nin ıslahı ve dere yatağının değişikliği tartışma konusu oldu. Muhalefetin eleştirilerine karşı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İmar Komisyonu Başkanı Aykut Batur, kapsamlı bir açıklama yaparak muhalefetin eleştirilerini cevaplandırarak projenin kamu yararına uygunluğunu ve siyasi kayırmacılık iddialarının asılsızlığını vurguladı.
İmar Komisyonu Başkanı Batur, Çamurlu Dere projesinin bölge halkı için büyük bir öneme sahip olduğunu belirtti.
“BİZ DE SİYASİ KAYIRMACILIK KONUSUNU VE BUNUN NEDEN OLMADIĞINI AÇIKLAYACAĞIM”
Çalışmanın, yıllardır devam eden taşkın sorunlarını çözmek için hazırlandığını ifade eden Batur, şunları söyledi: “2 grup başkan vekilimiz konuyla ilgili görüşlerini dile getirdiler, teşekkür ederiz. Biz de siyasi kayırmacılık konusunu ve bunun neden olmadığını birazdan sizlere açıklayacağım. Gelen sorular var; cevap niteliğinde bir açıklama yaparak yanıt vereceğim. Komisyon görüşünde teknik değerlendirmelerin haricinde yer almayan detayları ve değerlendirmeleri de bilgilerinize sunacağım.
“ÖNEMLİ OLAN, HALKIMIZI ANLAMAMIZ VE ONLARIN BEKLENTİLERİNE UYGUN HAREKET ETMEMİZ”
Öncelikle şuradan başlamak istiyorum: Sultan Hanım'la telefonla bir görüşme gerçekleştirdik. Kendisi beni aradığında "Kararınızda bir değişiklik var mı?" diye sordu. Ben de "Hayır, kararımızda herhangi bir değişiklik yok. Sizde var mı?" dedim. Kendisi "Hayır" yanıtını verdi. Bu nedenle konuşulacak başka bir konu olmadığını belirttim ve "O zaman mecliste görüşürüz artık" dedim. "Biz bunu geçiririz" gibi bir tavrım olmadı. Çünkü burada önemli olan, her şeyden önce halkımızı anlamamız ve onların beklentilerine uygun hareket etmemizdir.
Gündem maddesine değinmek gerekirse, konunun nasıl ortaya çıktığını İSKİ tarafından biraz önce görüştüğümüz üzere açıklamak gerek. 13 Kasım 2020 tarihinde, 20/21-399 sayılı bir itiraz destekçisi olarak proje üzerinde denize dökülme noktasında değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik, DSİ tarafından İSKİ'ye devredilmiş ve 2017 yılında DSİ tarafından İBB ve İSKİ'ye Marmara Denizi'ne dökülen yerlerle ilgili yetki devri yapılmıştır. Bu yetki devri çerçevesinde, İSKİ kendini proje değişikliği yapmaya yetkili bir kurum olarak görmektedir.
İSKİ neden bu değişiklikleri yapma gereği duymuştur? Konuya daha ayrıntılı bakacak olursak, bahsi geçen Altınorak Geliştirme Vakfı'na ait yaklaşık 3.100 metrekare civarındaki bir alan, 21 Kasım 2021 tarihli uygulama imar planına göre rekreasyon alanı olarak ilan edilmiştir. Bu durumda, herhangi bir nedenle bina yıkıldığında –Allah korusun, bir deprem gibi bir olay gerçekleşse bile– mevcut bina tekrar yapılamayacaktır. Bu, eski kullanım alanının sağlanamaması anlamına gelir.
Komisyon görüşü bu konuda şu şekildedir: Yeterli yapılabilir alan oluşturmak suretiyle plan revizyonunun sağlanması tavsiye edilmektedir. Ancak, bizim burada yalnızca tavsiye yetkimiz bulunmaktadır. 5216 sayılı kanun uyarınca üst ölçekli plan yapımı ve onayı yalnızca İBB tarafından yapılabilmektedir. Bu nedenle, ilgili alana yönelik tavsiyelerimizi aynı şekilde sürdürmek istiyoruz.
Dere geçildikten sonra, öncelikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve Belediye Başkanımız Bora Balcıoğlu'nun bu konuda ne kadar hassas davrandıklarını karşıt görüşmelerimizde de ifade ettiklerini belirtmek isterim. Tavsiye kararımız plana işlenerek, vakfın herhangi bir mağduriyet yaşamaması adına gereken yapılacak ve aynı büyüklükteki arazi kendilerine tahsis edilecektir. Bu durumun, rekreasyon alanı içerisinde gerçekleşeceğini vurgulamak isterim. Başkanımız da bu noktada beni onaylayacaktır diye düşünüyorum.
Bu süreçte kamu kaynaklarının boşa harcanmadığını özellikle belirtmek isterim. Herhangi bir satın alma işlemi gerçekleştirilmemektedir. İSKİ Genel Müdürümüz ile yaptığımız görüşmelerde, vakfın binasıyla ilgili kamulaştırma bedelinin kendilerine yasal olarak ödeneceği de ifade edilmiştir. Daha önce belirttiğim gibi, kamu kaynakları kullanılmadan, büyükşehir belediyesinden plan değişikliği yaptırılarak ve bir bölüm güncellemeler tarafımızca onaylanarak çözüme ulaşılacaktır.
Böylelikle, vakıf hem kamulaştırma bedelini alarak hem de imar planına uygun şekilde kendi arsası üzerinde yeni bir bina yapabilecektir. Bu sayede, hem yasal bir çözüm sunuyoruz hem de 29.07.2003 ruhsatlı, 22 yıllık binalarını depreme karşı güvenli hale getirme ve yenileme fırsatı tanıyoruz.
Burada belki bize şu soruyu yöneltebilirler: "Kamulaştırma parası yetmezse, vakıf sakinleri ceplerinden para vermek zorunda kalacaklar mı?" Bu konuda belediyemizin her zaman vakfın arkasında olacağını ve bu süreci garanti altına alarak destekleyeceğimizi ifade etmek isterim.
Gelelim siyasi olarak değerlendirilen kısmına. Bahsi geçen 1.317 parsel, 20.524 metrekarelik bir arsa olup komisyon kararı doğrultusunda yeşil alan yerine 2 katlı imarlı bir arsa olarak planlanmıştır. Peki, neden böyle bir değerlendirme yapıldı? Bu kararın ardındaki gerekçe nedir? Bu soruların yanıtını açıklamak istiyorum.
Bu karar, kamu kaynaklarının doğru kullanımı amacıyla alınmıştır. Kamulaştırma maliyetlerini düşürmek ve belediyemizden ekstra bir kaynak ayırmadan çözüm üretmek için buranın gelişme konut alanı olarak planlanması uygun görülmüştür. Komisyonumuzda, bu düzenleme CHP'li üyeler tarafından oy çokluğuyla kabul edilmiş; Cumhur İttifakı üyeleri ise reddetmiştir.
Bu duruma itirazlar geldi: "Birilerini kayırıyorsunuz, vakfın malını yıkıyorsunuz, imarlı arsalar ortaya çıkarıyorsunuz" gibi eleştiriler yöneltildi. Ancak tüm bu konuları detaylıca açıklayacağım ve her bir soruya yanıt vereceğim. Amacımız, tamamen yasal zeminde, kamu yararına ve tarafsız bir şekilde hareket etmektir.
“BİZ YAPINCA DOĞRU BİR UYGULAMA, SİZ YAPINCA NEDEN KAYIRMACILIK OLARAK DEĞERLENDİRİLİYOR?”
Öncelikle, bu tip uygulamaların daha önceki dönemlerde de yapıldığını hepimiz biliyoruz ve sizlerin de bu konuda tecrübesi var. Örneğin, 13.05.2022 tarih ve 47 sayılı Meclis Kararı'nda benzer bir uygulama gerçekleştirilmiştir. O kararı da burada bulunduruyorum, isterseniz detaylarını yarın sizinle paylaşabilirim. Örneğin, Ali Paşa Mahallesi 504 ada, 4 parsel; eski Çanta Fatih Mahallesi 409 ada, 3 parsel sahipleri, 04.03.2022 tarihli dilekçeleriyle yeşil alan olarak planlanmasına itiraz etmişlerdir. Bu itiraz üzerine, Çanta 1/1000 ölçekli plan doğrultusunda konut alanı olarak planlanması talep edilmiştir.
Sonuç ne olmuş, derseniz, bizim komisyon kararımızda yazan ve alınacak karar ile birebir aynı açıklamalar bulunmaktadır. İsterseniz buradan kısaca okuyayım: “3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca, imar uygulamasıyla ilgili alanın kamuya geçirilmesinin mümkün olmadığı değerlendirildiğinden, kamulaştırma maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla, gelişme alanlarındaki 18. madde uygulaması ön çalışmalarındaki düzenleyici ortaklık payı oranları dikkate alınarak, ilgili parselin %45'inin rekreasyon alanı, %55'inin ise gelişme konut alanı olarak belirlenmesi uygun bulunmuştur. Bu düzenleme, ayrık nizam 2 kat yapılaşma koşulları ve 0.50 emsal yapılaşma şartları çerçevesinde yapılmıştır.
Gördüğünüz gibi, bu karar, kamulaştırma maliyetlerini azaltmayı hedefleyen, tamamen yasal dayanaklara sahip ve geçmişte de benzer örneklerle desteklenmiş bir uygulamadır. Talebe yapılan itirazlar bu çerçevede değerlendirilmiş ve uygun bulunmuştur.
Kamuya zarar vermemek adına bu tür uygulamalar yapılabilir. Ancak şunu ifade etmek istiyorum: Biz yapınca doğru bir uygulama oluyor, siz yapınca neden kayırmacılık olarak değerlendiriliyor? Bu bir çifte standarttır. Siz de daha önce bu tür uygulamaları savundunuz, o halde şimdi de aynı mantıkla konuyu değerlendirelim.
Şimdi, burada kimlerin hissesi ne kadar var, buna bakalım. İtirazda bulunanlar için bilgi verebilirim; konuya dahil olmayanlarla ilgili bilgi paylaşmam mümkün değil. Örneğin, Hülya Akar itirazda bulunmuştur ve 1.524 metrekarelik arazisinde sadece 166 metrekarelik bir hissesi bulunmaktadır. Bu da %10,9'luk bir paya denk geliyor. Ayrıca, 66 metrekarelik bir payın deniz yüzeyi kısmına dahil olduğunu da belirtmek isterim.
Bir diğer konu ise Altınorak Geliştirme Vakfı. Tesadüf odur ki, bu vakfın da bu alan içerisinde bir hissesi var. Vakfın, söz konusu 153 metrekarelik bir hissesi bulunuyor. İtiraz edilen bu düzenleme kapsamında, vakfın mağdur edildiği ifade ediliyor. Ancak, mevcut arazilerini mağdur etmiyoruz; tam aksine, bu araziyi yeniden yapılandırarak, plan değişikliği ile düzenlenmiş bir şekilde kendilerine tahsis etmeyi amaçlıyoruz.
Bu süreçte vakıf hem mevcut arazisini koruyacak hem de plan değişikliği sayesinde yeni bir yapılandırma hakkına sahip olacak. Böylece, kamu kaynakları etkin bir şekilde kullanılarak hem bireylerin hem de vakfın mağduriyet yaşamaması sağlanmış olacak.
Bunun için tavsiye niteliğinde bir komisyon görüşü sunuyoruz. Hem anlaşmalar yaparak binaların hızlı bir şekilde yeniden yapılmasını sağlıyoruz hem de bu binaların depreme dayanıklı hale gelmesini hedefliyoruz. 22 yıllık binaların güvenli hale gelmesi adına gerekli düzenlemeleri yapıyoruz. Ayrıca, 1.317 ada 1 parseldeki vakıfların hisselerinde yer alan ve yeşil alan olarak görünen kısmı düzenliyoruz. Bu alan, mevcut durumda yeşil alan olarak geçiyor ve burada yapılan düzenlemeler, hem kamu yararını gözetmek hem de mağduriyetleri gidermek amacını taşıyor.
"Burada imar veriyorsunuz, bu araziyi neden veriyorsunuz?" denildi. Evet, bu alanı imara açıyoruz. Bunun nedeni ise eski, 1986 imar planına göre düzenleme yapmak. Neden bunu yapıyoruz? Çünkü aksi durumda, bu alanın kamulaştırma bedeli çok yüksek olacaktır. 1.524 metrekarelik bir arazi için ödenecek kamulaştırma bedelini düşünün; bu durum, kamuyu ciddi bir zarara uğratacaktır.
Biz, daha önce sizin de kararlarınızda uyguladığınız yönteme benzer bir şekilde, rekreasyon alanlarında ve yeşil alanlarda düzenlemeler yapıyoruz. Teknik detaylara çok fazla girmiyorum çünkü kafa karışıklığını önlemek istiyorum. Ancak bu düzenlemelerle, kamu zararını minimize ediyoruz.
Bahsettiğiniz 1.524 metrekarelik alanın 1.205 metrekarelik kısmına neredeyse tamamen belirli kişilerin sahip olduğunu görüyoruz. Bu alanın çok büyük bir kısmı, yeşil alan ve kamulaştırma bedelinin yükünü artıran bir durum yaratıyor. Ayrıca, "Şu kadar küçük bir hisseye sahip" dediğiniz isimlerin, aslında buradaki etkisi oldukça sınırlı. Bu yüzden, kamu yararı doğrultusunda düzenlemeler yapılmasını uygun görüyoruz.
Ek bir ayrıntı olarak, tüm bu düzenlemelerin yasal dayanakları olduğunu ve kamu kaynaklarının en etkin şekilde kullanıldığını tekrar vurgulamak isterim.
Biraz önce başkanımız da dile getirdi; burada ilginç bir durum var. Baktığımızda, "Acaba biz buraya imar veriyoruz ama daha önce ne kadar kesinti yapılmış?" diye inceledik. Gördük ki, bu alanlarda %35 oranında bir kesinti yapılmış. Ancak bu kesintinin yeterli olmadığını düşündük ve maksimum düzenlemeyi yapmak için kesintiyi %45'e çıkardık. Bu durum, DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) kesintisi olarak özetlenebilir.
Bu düzenleme sayesinde, tüm arazilerde dengeli bir paylaşım sağlanmış oldu. Örneğin, bahsettiğiniz isimlerin hissesi yaklaşık 150 metrekareye kadar düştü. Bu durumda, kamulaştırma yerine düzenleme yapılmış olmasaydı, belki de bu kişiler daha kârlı çıkabilirlerdi. Ancak burada kamu yararını gözetmek adına yapılan bu düzenleme ile arazi kullanımı daha verimli bir hale getirildi ve daha adil bir paylaşım sağlandı.
“DÜZENLEMELER, HEM KAMU ZARARINI MİNİMİZE ETMEK HEM DE TARAFLAR ARASINDA DENGELİ BİR ÇÖZÜM ÜRETMEK ADINA YAPILMIŞTIR”
Sonuç olarak, bu düzenlemeler, hem kamu zararını minimize etmek hem de taraflar arasında dengeli bir çözüm üretmek adına yapılmıştır. Bu sayede, hem yasal çerçeveye uygun bir uygulama gerçekleştirilmiş hem de kamu kaynakları etkin bir şekilde kullanılmıştır.
Belki burada bir hatırası, bir isteği olduğu için itiraz dilekçesi vermiş olabilir. Bu tamamen kişinin tercihidir. Bahsedilen arazi, şu anda üzerinde konuştuğumuz yer ve çevresindeki komşu parsellerle bağlantılı bir alandır. Özellikle Çamur Dere'nin geçtiği alan ve buradaki 1.310 ada 6 parsel ile vakfın şu anki felsefi olarak üzerinde bulunduğu alan tamamen rekreasyon alanının içerisinde yer almaktadır.
Devam edecek olursak, yanında bulunan diğer parseller de dikkate alınmalıdır. Dere buradan geçtiği zaman, özellikle bilinçli şekilde 1.307 ada 1 parselden 7'ye kadar uzanan bölgenin konumu önem arz etmektedir. Yanında bulunan 640 ada 9 parsel, 1 parsel, 2, 3 ve 6 no'lu parseller de bu kapsamda değerlendirilmiştir. Havuzların ve sarı ile işaretlenmiş alanların bulunduğu bu noktalar, tarihsel olarak çok eski dönemlerde yapılmış ve halen yapı kayıt belgelerine sahiptir.
Bu alanların durumu incelendiğinde, düzenlemelerin hem çevredeki diğer parselleri hem de rekreasyon alanı içinde kalan bölgeleri koruyarak yapılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Teknik detaylar ve geçmişten gelen yapı kayıtlarının dikkate alınarak, kamu yararını gözeten dengeli bir çözüm üretilmesi hedeflenmiştir.
Bahsettiğiniz havuzlar, 1992 ile 1995 yılları arasında yapılmış. O dönemlerde projelerde havuzlar genellikle belirtilmiyor veya detaylı bir şekilde çizilmiyordu. Celalettin Bey veya diğer teknik arkadaşlar da bu durumu hatırlayacaktır. O zamanın şartlarında projelerde yalnızca statik ve mimari çizimler yer alıyordu; elektrik veya mekanik projeler genelde verilmezdi. Özetle, bu havuzlar o dönemde yapılmış ancak oturtma olarak biraz dışarı taşmış, yani bir kısmı tecavüzlü alanda kalıyor.
Eğer İSKİ o bölgeden bir kanal geçirdiği takdirde, orada yol yapmak zorunda kalacağız. Ancak havuzların bir kısmı tecavüzlü alanda olduğu için sorun teşkil ediyor. Bunun üzerine, bu havuzların yasal hakları da bulunuyor. Eğer herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmazsa, bu durum ciddi bir sorun yaratabilir. Ancak kamulaştırma yapıldığı takdirde kamu kaynaklarını boşa harcamış olacağız.
“TEMEL PROBLEM, GEÇMİŞTE YAPILAN PLANSIZ YAPILAŞMANIN, BUGÜN ALINMASI GEREKEN YASAL VE TEKNİK KARARLARLA ÇAKIŞMASIDIR”
Buradaki temel problem, geçmişte yapılan plansız yapılaşmanın, bugün alınması gereken yasal ve teknik kararlarla çakışmasıdır. Amacımız, hem bu gibi yapıların yasal durumunu netleştirmek hem de kamu kaynaklarını en verimli şekilde kullanarak çözüm üretmektir. Ancak, tecavüzlü alanda kalan havuzlar gibi durumlar, detaylı değerlendirmeyi ve hassas planlamayı gerektiriyor. Bu yüzden tüm paydaşların görüşlerini dikkate alarak ilerlememiz önemlidir.
Anlattıklarınızın ardından, konuyu daha fazla uzatmadan özetlemek istiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve Belediye Başkanımız Bora Balcıoğlu'nun da destek verdiği bu proje, Çamur Dere bölgesinde gerçekleştirilecek olan ve 100 yıllık bir çözüm sunmayı hedefleyen önemli bir çalışmadır. Yıllardır yoğun yağışlar sonucunda bölgedeki mağduriyetlerin giderilmesi için yapılan bu proje değişikliği, kamu yararına uygun bir şekilde planlanmış ve kimseyi mağdur etmeden çözüm üretilmiştir. Bu düzenlemenin, iddia edildiği gibi birilerini koruma veya kollama amacı taşımadığı da açıkça görülmüştür.
Bu planlama, İSKİ ile yapılan görüşmeler sonucunda, mağduriyetleri en aza indirecek şekilde tasarlanmıştır. Yanlış kamulaştırma maliyetleri büyük bir çaba ile minimize edilmiştir. Ayrıca, bölgenin tarihsel yapısı da dikkate alınarak, eski dönemlerdeki durumlar incelenmiş ve mevcut sorunlara uygun çözümler üretilmiştir. Özellikle, dere çıkış noktalarının düzenlenmesi, geçmişte var olan 45 ayrı çıkış noktasının azaltılması ve 140 metrelik alanın daraltılarak debi probleminin engellenmesi gibi adımlar atılmıştır. Bu, aynı zamanda proje alanının bir miktar kısaltılması anlamına gelmektedir.
Vakfın kullandığı arazinin, Büyükşehir Belediye Meclisi'nden onay alındıktan sonra, tekrar kendilerine ait bir alan olarak geri verileceğini de belirtmek isterim. Ayrıca, eski binalarının kamulaştırma bedelinin ödeneceğini ve yeni bina yapımı sırasında da destek sağlanacağının sözünü veriyoruz. Bu proje, hem kamu yararına uygun hem de tarafsız bir şekilde, herkesin mağduriyetini en aza indirmek için tasarlanmış bir çalışmadır.
1.310 ada, 7 parseldeki vakfın hisselerine değer katıyoruz. Yeşil alan statüsünden çıkararak normal imarlı bir alan haline getiriyoruz. Bu sayede, vakfı mağdur etmiyor ya da mülkiyetlerine el koymuyoruz. Burada özellikle altını çizmek istediğim bir nokta var: El koymak tabiri kullanılıyorsa, Belgrad Ormanı'nda olduğu gibi bir uygulama yapmıyoruz. Tam tersine, mülkiyet haklarına saygı duyuyoruz ve komisyon kararlarına uygun şekilde düzenleme yapılmasını öngörüyoruz.
Ayrıca, el koymak demişken, seçilmiş Esenyurt Belediyemize yapılan müdahaleyi hatırlatmak isterim. Biz, CHP olarak, kimseyi mağdur etmeyen ve kimseyi dışlamayan bir partiyiz. Bu tavrımız, kamuya giren personel seçiminden mülkiyet düzenlemelerine kadar her alanda geçerlidir. Kamuya alınan personelde bile hiçbir şekilde "adam kayırma" yapmayan, objektif bir yaklaşımı benimseyen bir anlayışla hareket ediyoruz.
Sonuç olarak, kimseyi mağdur etmeyen, eşit ve adil bir şekilde kamu yararını gözeten çalışmalar yapıyoruz. Bu yüzden, "adam kayırma" gibi konuları bizim üzerimizden anlatmaya çalışmayın. Yaptığımız tüm düzenlemeler, şeffaf ve kamu yararına uygun bir şekilde gerçekleştirilmiştir.
“ "ADAM KAYIRMACILIK" ELEŞTİRİLERİ, YAPILAN İŞİN ŞEFFAFLIĞIYLA ÇELİŞMEKTEDİR”
Söylediklerinizin hassasiyet taşıdığının farkındayım. Kamuoyunda dile getirilen bazı iddialar ve eleştiriler, hepimizin üzerinde durması gereken konulardır. Ancak biz, yapılan işlerde adil bir yaklaşımı benimseyerek, kimseyi kayırmadan kamu yararına hareket ediyoruz. Büyük projelerde, belli kriterlere uygun olan herkesin aynı şansa sahip olduğunu vurgulamak isterim. "Adam kayırmacılık" eleştirileri, yapılan işin şeffaflığıyla çelişmektedir.
Ayrıca, "akrabaya yardım etmek sevaptır" gibi söylemler üzerinden yapılan eleştiriler de gerçeği yansıtmamaktadır. Biz, özellikle kamu görevlilerinin işe alımında ve diğer süreçlerde liyakati esas alıyoruz. Ancak, geçmişte yaşanan, KPSS'de yüksek puan alıp mülakatlarda elenenlerin veya çeşitli mağduriyetler yaşayan kişilerin hikâyeleri, hepimizin yüreğini burkmaktadır. Bunlar, adaletin sağlanması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Sizin de bahsettiğiniz gibi, meslektaşımız Mert Akdoğan'ın yaşadığı durum ve bunun gibi olaylar, toplumda derin izler bırakmıştır. Tüm bunlar, liyakatin ne kadar önemli olduğunu bizlere tekrar göstermektedir.
“HERKESİN EŞİT ŞARTLARDA DEĞERLENDİRİLDİĞİ BİR SİSTEMİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPMAYA KARARLIYIZ”
Sonuç olarak, burada hangi kurum ya da kişi olursa olsun, hiçbir şekilde ayrım gözetmeden adaletli bir şekilde hareket etmek için çalışıyoruz. İleri görüşlü ve halkın çıkarlarını önceleyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve Esenyurt Belediye Başkanımız Bora Balcıoğlu gibi liderlerimizin de bu anlayışı benimsediğini ve uyguladığını vurgulamak isterim. Hepimiz, Türk halkının ve kamunun çıkarlarını savunmaya devam edeceğiz. Bu doğrultuda herkesin eşit şartlarda değerlendirildiği bir sistemi güçlendirmek için elimizden geleni yapmaya kararlıyız.
“KİM OLURSA OLSUN, HAKKI OLANI TESLİM ETMEYE KARARLIYIZ”
Bu ekonomik krizde, bize yapılan tüm engellemelere rağmen, proje üretmeye, kamu kaynaklarını etkin kullanmaya ve adam kayırmadan adil bir şekilde çalışmaya sonuna kadar devam edeceğiz. Kim olursa olsun, hakkı olanı teslim etmeye kararlıyız. Çünkü önceliğimiz halktır, ve bu ilkeyi savunmaya devam edeceğiz.
Son olarak, Sultan Hanım, şu an size hitap ederek birkaç noktayı tekrar vurgulamak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde İBB'de yaptığınız konuşmada siz de zaten belirtmiştiniz. İmamoğlu'na seslenerek, "Çamur Deresi'nin ve Tuzla Deresi'nin acilen ıslah edilmesi gerekiyor" demiştiniz. Ayrıca, komisyonda bu projeler görüşülürken, "Ne kadar güzel bir proje, bir an önce yapalım" dediğinizi hatırlıyorum.
Ancak, sonrasında bu projeyi bizim tarafımızdan yapılacağı için yanlış değerlendirerek, "adam kayırmacılık" gibi bir gerekçe düşündüğünüzü zannediyor ve bu yüzden destek vermekten vazgeçtiğiniz izlenimini alıyoruz. Oysa burada öncelikli hedefimiz, halkın yararına projeler üretmek ve yıllardır süregelen sorunları çözmektir.
Hep birlikte halkımızın refahı için çalışmamız gerektiğine inanıyoruz. Burada hiçbir siyasi veya kişisel çıkar gözetmeksizin, sadece halkın taleplerine ve kamu yararına odaklanarak ilerliyoruz. Bu bakış açısıyla, sizden de aynı duyarlılığı bekliyoruz. Hatta Volkan Yılmaz da 05.12.2020 tarihinde Silivri Belediye Meclisi'nde, Aralık ayı toplantısında yaptığı konuşmada şunları ifade etmişti: "Evet, değerli arkadaşlar, 2020 ve 2022 yıllarında yapılan iki ayrı meclis toplantısında Silivri'deki taşkınlar ile ilgili İSKİ ve Büyükşehir yönetimini uyardık." Konuşmasında, bir an önce gerekli projelerin hazırlanarak, kamulaştırmaların gerçekleştirilmesi ve acilen çalışmaların başlatılması gerektiğini vurgulamıştır.
“PROJEYİ ONAYLAMAK İÇİN ELİNİZDE HİÇBİR ENGEL BULUNMAMAKTADIR”
Bu nedenle, bu projeyi onaylamak için elinizde hiçbir engel bulunmamaktadır. Komisyon görüşüne rehber olarak baktıysanız bile, oylamada kabul oyu vermek artık bir zorunluluktur. Çünkü anlattıklarımızdan da görüldüğü üzere, bu proje hem kamu yararına hem de yıllardır çözüm bekleyen bir sorunu ortadan kaldırmak için büyük bir fırsattır.
Artık projenin önünde kimse durmamalıdır. Hep birlikte bu projeyi oylayarak Çamur Deresi ıslahını ve bu önemli İstanbul projesini bir an önce başlatalım. Hem halkımızı mağduriyetten kurtaralım hem de kamu yararına büyük bir adım atalım.”
Sevginar SALİ