Şahin Dirik

“Bay Marem”

Muharrem İnce'yi hepiniz tanırsınız. Kendisi 33 yaşında CHP Yalova İl Başkanlığı ardından da 4 dönem milletvekilliği yaptı. Partisinin TBMM Grup Başkanvekilliği görevinde bulundu. Cumhurbaşkanı adayı oldu, kazanamadı. Kendisinin aşağı yukarı böyle bir siyasi biyografisi var. Ancak bunlar herhangi bir internet sitesinde bulabileceğiniz çok genel bilgiler, yani buz dağının görünen kısmı. Şimdi gelin kendisiyle ilgili derin bir analiz yapalım.
Kendisi yıllarca başta parti tabanı olmak üzere halk tarafından çok sevildi, bağırlara basıldı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun yıllarca elle tutulur, gözle görülür herhangi bir seçim başarısı elde edemediği dönemlerde adı sıkça CHP Genel Başkanlığı için konuşuldu. Bu süreçte İnce 2 kurultayda aday oldu, ikisini de kaybetti. Aslında niyeti önce kurultayı kazanıp CHP Genel Başkanı olmak, ardından da CHP'ye seçim kazandırıp Başbakan olabilmekti. Tabi gel zaman git zaman ülkede birkaç yıl içinde çok şey değişti, Türkiye'de Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamları birleştirildi ve “Partili Cumhurbaşkanı Sistemi” yürürlüğe girdi. Ardından takvimler 2018'i gösterdiğinde Türkiye erken seçime gidi-yordu. Bu süreçte Kemal Kılıçdaroğlu girdiği her seçimi AK Parti'ye kaptırmaya devam ediyordu.
İşte tam da bu noktada bence Kılıçdaroğlu'nun aklına parlak bir fikir geldi; Muharrem İnce'yi CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı yapmak! Bu Kılıçdaroğlu için bir kazan-kazan durumuydu. Olur da İnce seçimi kazanırsa CHP iktidar olacak, kendisi de bu başarı öyküsünden payına düşeni alacaktı. Eğer İnce kaybederse kendisi hem bir seçim hezimetinin daha yükünü sırtına almaktan kurtulacak hem de İnce bu vesileyle milletvekili de seçilemeyeceği için partide görevsiz bir şekilde ortada kalacak ve kendisine karşı olan parti içi muhalefet kanadına büyük bir darbe vurulacaktı. Nitekim ikinci olasılık gerçekleşti ve İnce ortada kaldı.
Cumhurbaşkanı adaylığı sırasında İnce'nin en yakın ekip arkadaşlarından biri de dönemin Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'dı. Işıklar ve İnce'nin evlatları Cumhurbaşkanlığı seçiminden kısa bir süre önce hayatlarını birleştirmişlerdi, yani ikili dünür olmuştu. Zaten ikilinin dünür olmadan önce de yakın bir ilişkisi vardı. Öyle ki Silivri, CHP'de parti içi muhalefetin en gür sesi olan “Muharrem İnce hareketinin” merkez üslerinden biri olmuştu, İnce sıklıkla Silivri'ye gelip gidiyordu.
Gelelim bu Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin nasıl geçtiğine. Aslında İnce, seçim gününe dek başarılı bir kampanya yürütmüş ve CHP'nin yıllardır ulaşamadığı %30 oy bandında bir oy almıştı. Söylemleri ve iktidarın yanlışlarına karşı sivri diliyle halkın gözünde iyi bir yer edinmişti ki o dönemde ben de kendisini çok sever, desteklerdim. O günlerde CHP Silivri Gençlik Kolları Başkan Yardımcılığı görevini yürütmekteydim. Gençlik Kolları Başkanımız da şu anki CHP İlçe Başkanı Berker Esen'di. Ancak kendisi askerde olduğu için o seçim sürecini vekili İbrahim Gülfidan abim ile geçirmiştik. Gayet iyi hatırlıyorum, Silivri'yi her gece nasıl köy köy, karış karış gezdiğimizi, tatil günlerimizi yaz sıcağının altında parti standında nasıl broşür ve eşantiyon dağıtarak geçirdiğimizi ve seçim gecesi nasıl ortada kaldığımızı!
Seçimle ilgili herhangi bir usulsüzlük, haksızlık, yolsuzluk sezmesi durumunda nasıl avukat ordusuyla YSK'nın kapısına dayanacağına dair söylemleri umut vericiydi. O gün şüphe çeken olaylar oldu ama ortada Muharrem İnce'den eser yoktu! Belki İnce o gece ortaya çıkıp çeşitli açıklamalar yapsaydı da, YSK'nın kapısına dayansaydı da sonuç değişmeyecek yine Recep Tayyip Erdoğan kazanacaktı ancak İnce belki %30 değil, %32 ile kaybedecekti. Yani demem o ki seçmen, oyuna sahip çıkılmadığını hissetti. Muharrem İnce işte o gece halkın gözünde Bay Marem'e dönüştü! Nerede olduğuyla ilgili çok spekülasyon döndü. “Eşini kaçırmışlar” bile dendi. Ancak genel olarak insanlar arasında konuşulan; bir otelin katını komple kapatıp seçimi oradan takip ettiği ve kaybedeceğini anlayınca içmeye başlayıp sonunda ekran karşısına çıkıp bir açıklama dahi yapama-yacak duruma gelene kadar kafayı çektiği yönünde. Bu seçimden yaklaşık 1 yıl sonra Ekrem İmamoğlu çıkıp hepimize “Seçim takibi nasıl yapılır” dersi verdi.
Bay Marem o seçim gecesinden sonra hatalarını katlamaya devam etti. “Yapmayacağım” demesine rağmen kendi sözünü çiğneyip yine CHP Genel Başkanlığına soyundu ve olağanüstü kurultayı toplamaya çalıştı, ancak yeterli imzaya ulaşamadı. Yerel seçimlerde Silivri dâhil pek çok yerin belediye başkan adayı belirleme sürecine müdahale etti ve he-pimizin kaderiyle oynadı. Bunların sonucunda Silivri kaybedildi ve şimdi tahmin ediyorum ki özellikle bu yaptığından dolayı Silivrili CHP'lilerin %70'ine yakını kendisinden zerre kadar haz etmiyor.
İnce'nin azalarak bitmesinde başka faktörlerin de elbette rolü oldu. Yerel seçimlerde elde edilen başarı ile Kemal Kılıçdaroğlu'nun parti tabanının gözündeki kredisinin artması, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın alternatif liderler olarak giderek popülerleşmesi de önemli sebepler elbette. Hatırlıyorum da bundan iki yıl önceye kadar Kemal Kılıçdaroğlu'nun parti tabanındaki kredisi bitmeye yüz tutmuşken onun yerine geçebileceğine, CHP'nin Genel Başkanlık koltuğuna yakışacağına inanılan, CHP'yi iktidara taşıyabilecek düşünülen bir tek Muharrem İnce vardı. Artık bir sürü isim var. Saraydaki CHP'li meselesi ve son olarak Ayasofya krizi de Bay Marem'in bitiş sürecine tuz biber oldu.
Çoğu kendi hatalarından oluşan bir dizi olay neticesinde bu duruma geldi aslında. Şimdi kurultaylarda aday olacak cesareti dahi bulamayan, kurultayları sessiz sakin tuvalet kenarından izlemeye mahkûm olmuş, sönük bir Bay Marem var karşımızda. Bir rüzgârdı, dindi, diniyor. Artık atacak tek bir kurşunu kaldı, o da parti kurmak elbette. Son günlerde farklı kaynaklardan bu haberi duyuyoruz. Muharrem İnce DSP'nin başına geçecek diyen var, SHP'yi yeniden kuracak diyen var, sıfırdan bir parti kuracak diyen var. Ama herklersin ortak düşüncesi CHP'de kalmayacağı yönünde. Kendisi de konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda CHP'den ayrılacağı bilgisini yalanlayan en ufak bir söylem kullanmadı. Gitse de ülke çapında pek çok önemli belediyeyi ele geçiren, formunun zirvesindeki CHP'yi ciddi oranda bölebileceğine inanmıyorum.
Evet, CHP son 30 yılının en güçlü günlerini yaşıyor ve bunu parçalamak kolay olmayacaktır.
Kendisinden tek ricam, eğer giderse, aralarından su sızmayan sevgili dünürü ve onun ekibini de beraberinde götürmesi diyebilirim.

YORUM YAP