Bekleviç: Ucube sistemle kabile bile yönetilmez

Bekleviç: Ucube sistemle kabile bile yönetilmez

11.03.2017 10:34:31

Referandum propagandasına ömrü sandığa kadar olan Hayır Partisi'ni kurarak katılan Tuna Bekleviç, “Bu bir vicdan seçimi. Herkesin elini vicdanına koyup, iyice düşünüp, ona göre sandığa gitmesi lazım. Korkularımızla değil, umutlarımızla sandığa gidelim.” dedi. Partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi esas alan anayasa değişikliği teklifine ‘kesin evet çıkar' demenin mümkün olmadığını belirten Bekleviç, ‘hayır' kampanyasının cesarete ihtiyaç duyduğunu söyledi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi eski Mütevelli Heyeti Üyesi Hayır Partisi Genel Başkanı Tuna Bekleviç, Küpe FM'de Kamil Bilici'nin sunduğu “Gündemdekiler” adlı programa canlı yayın konuğu olarak katıldı. Hayır Partisi'nin kuruluşunun hukuksuz bir biçimde engellendiğini söyleyen Edirneli siyasetçi, saha çalışmalarında karşılaştıkları olumsuz tavır ve bazı ulusal basın kuruluşlarınca kendilerine propaganda kampanyası yürütme fırsatı verilmeyerek sansür uygulanması konusunda ‘yukarıdakilerin' talimat verdiğine işaret etti. Demokratik meşruluk açısından son derece zayıf bir zeminde referanduma gidildiğini belirten Bekleviç, anayasa değişikliği paketini ucubeye benzetti.

“ANAYASAL HAKKIMIZ GASP EDİLDİ”
Hayır Partisi kuruluş amacı, görev ve sorumluluklarını aktararak 16 Nisan'dan sonra yeni bir merkez parti kuracaklarını da duyuran Bekleviç, şöyle konuştu: “Türkiye için hayati önemde olduğunu düşündüğümüz anayasa değişikliği referandum sürecinde yer almayı görev bildik. Anayasadan doğan ve en doğal hakkımız olduğu üzere siyasi parti kuruluşu için başvurumuzu 6 Şubat'ta İçişleri Bakanlığına sunduk. Belgelerimizi teslim ettikten sonra enteresan bir gelişme ile karşılaştık. Çok partili sisteme geçtiğimizden bu yana en ciddi siyasi hak ihlallerinden biri ile karşı karşıya kaldık. Kanun gereği gerekli tüm belgeleri eksiksiz olarak sunmuş olmamıza rağmen Bakanlık tarafından Siyasi Partiler Kanununun 8. maddesi uyarınca verilmesi gereken usulüne uygun ‘alındı' belgesinin tarafımıza verilmesi konusunda memurlar tereddüde düştüler. Kanuni tüm gerekleri yerine getirmemize ve tüzel kişilik kazanmış olmamıza rağmen, bu tarihe kadar İçişleri Bakanlığınca usulüne uygun ‘alındı' belgesi verilmemesi ve partimiz unvanının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı nezdindeki sicilde bulunmayışı anayasal hakkımız olan siyasi parti faaliyetlerimizin engellenmesi ve açık gaspıdır. İsminden dolayı bir onaya tabi tutuldu açıkçası bu da bizim neden ‘hayır' dediğimizi en açık kanıtı haline geldi.

“DARBE DÖNEMLERİNDE BİLE BU KADAR AĞIR HAK İHLALLERİ YAPILMAMIŞTIR”
Neredeyse üzerinden 1 ay zaman geçti. Bu 1 ay içerisinde hiçbir şey değişmedi. Hala Türkiye'de bir siyasi partinin ancak Beştepe Onayı olduğunda kurulabileceği bir durumu yaşıyoruz. Bu çok acıdır. Darbe döneminde bile bu kadar ağır bir hak ihlali yapılmamıştır. Her platformda insanları siyasete davet eden bir zihniyetin böyle bir engelleme yapmasını gerçekten kabul edilebilir bulmuyoruz.

“YAŞANAN BU SIKINTIYLA İLGİLİ SORU ÖNERGESİ VERİLDİ”
Neyse ki bu konuda çok yalnız değiliz. Açıkçası tüm siyasi partiler destek oldu, hepsinin Genel Başkanlarına çok teşekkür ediyorum. Böyle bir sıkıntı yaşayınca ben tüm Genel Başkanlara bir mektup yazdım çünkü TBMM bunun denetleme merkezidir. Baktığınız zaman, meclis milletin onuru üzerine kurulmuştur. CHP'den Sayın Özgür Özel akabinde de Sayın Barış Yarkadaş tarafından Hayır Partisi'nin isminden dolayı yaşadığı sıkıntılar TBMM'ye soru önergesi olarak döndürüldü. Şimdi bunların cevaplarını bekliyoruz. Birisi Sayın Süleyman Soylu'nun diğeri de Sayın Binali Yıldırım'ın yanıtlanması istemiyle verildi. Sonuçları bizde merak ediyoruz.

“AK PARTİ YASALARI SİYASİ PARTİ OLARAK KABUL ETMİYOR”
Bildiğiniz gibi yürürlükteki Anayasamız, siyasi partileri demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olarak tanımlar ve ifadeyi "Vatandaşlar siyasi parti kurma hakkına sahiptirler. Siyasi partiler, Anayasa ve kanunlar çerçevesinde serbestçe kurulurlar." diye güçlendirir. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre Hayır Partisi, yasal, meşru, hukuki bir siyasi partidir ama AK Parti yasalarına göre baktığınız zaman bu bir siyasi parti değildir.

“İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ONAY VERMİYOR”
İkinci bir engellemeden daha söz etmek istiyorum; Siyasi Partiler Kanunu gereği İçişleri Bakanlığı siyasi parti kuruluşu amacıyla sunulan belgeleri teslim aldığı anda başvuruculara usulüne uygun bir ‘alındı' belgesi vermek ve başvuru evrakını 3 gün içinde Yargıtay'a göndermek zorundadır. Maalesef ‘alındı' belgesini vermedikleri gibi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın internet sitesinde bulunan siyasi partiler listesinde Hayır Partisi'nin unvanı da bulunmamaktadır. Zaten CHP soru önergeleri de aramızda geçen yazışmaları soruyor. Bunların millete açıklanması gerekir.

“TOPLUM KORKU İKLİMİNİN ETKİSİNDE”
Sahada da bazı engellemeler yaşıyoruz. “Hayır'cılar sistematik olarak hiç durmadan devlet tarafından engellemelerle karşılaşıyorlar” gibi bir cümleyi kabul etmiyorum. Biz faaliyetlerimizi elden geldiğince gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Fakat yaratılan korku ikliminin belli memurlar tarafından algılanması farklı oluyor. Bu da bizi siyaset yapmamızı engelleyen bir düzleme sokuyor. Bunlardan birisi Yozgat'ta oldu. Dinleyicilerimizin bilmesi için söyleyeyim; Yozgat'a gelene kadar biz bu çalışmalara başladığımızdan bu yana 54 şehir, 151 büyük ilçe, 1058 köy ziyareti yaptık. Bu konuda en aktif çalışan gruplardan bir tanesiyiz. Yozgat'taki basın sohbeti için odamdan otel lobisine indiğimde bir hareketlenme ile karşı karşıya kaldım. Aşağıda ne olduğunu bilmediğim için bende şaşırdım. Yerel basın mensubu arkadaşlarımızla otel yetkilileri arasında bir tartışma vardı. “Böyle bir toplantıyı burada yapamazsınız” demiş otel. Hiç itiraz etmeyin, problem yok, buyurun bir kafeye gidelim, sohbet edelim dedim. Bizim bir üstten bakmamız, kibrimiz yok her yerde bir araya gelip konuşabiliriz. Sonra o kafede de programımızın iptal edildiğini öğrenince bir an ne yapabiliriz diye düşündük. Basın mensupları ile hem bu durumu şehitlerimize şikâyet etmek, hem anmak, hem de dualarımızı etmek için Yozgat Şehitliğine gittik. Açıklamamızı yaptık tabi ortalık biraz karıştı. Bu yaşanılanları da kimse yazamadı. Medya engellemesi de karşılaştığımız başka bir boyut. Yozgat'ta yaşadıklarımızı anlatınca insanlar hiç program yapıp yapamadığımızı merak ediyor, çok güzel bir program yaptığımızı söylemeliyim. Yozgat halkı bizi kucakladı. 10 tane esnafa gittiysem neredeyse tamamı çayını ikram etti. Yozgat ziyaretimiz bizim adımıza son derece verimli geçti.

“BİZİ TAKİP EDEN ARAÇLAR EMNİYETE AİTMİŞ”
Yozgat'tan sonra ikinci büyük engellememiz Tokat Turhal'da oldu. Tokat'a yaklaştığımızda şoför arkadaşlarımız belli arkadaşların bizi takip ettiğini fark etti. Bizde önce bir teyit etmek istedik. Zaten hassas bir dönemden geçiyoruz, durduk yerde ortalığı galeyana getirmek istemedik. Biraz hızlandık, biraz sağa saptık, aleni olarak takip edildiğimizi hissettik. Tedirgin olduk açıkçası. Hemen emniyet yetkilileriyle temasa geçtik. Verdiğimiz plakaların tamamı emniyete ait olan araçlar. Daha sonrasında bunun bizim güvenliğimiz için olduğu beyan edildi. Talebimiz olmamasına rağmen, programlarımızı izleyen, fotoğraf çeken, video ile kaydeden memur arkadaşların, lüzumsuz tedirginlik yaşatmaması için, öncelikle ekibimiz ile tanışmalarını ve kimliklerini ibraz etmelerini rica ediyoruz. Biz size karşı çıkmıyoruz ki marjinal bir grup değiliz, terörist değiliz, gelin izleyin.

“ULUSAL BASIN ÜZERİNDE BASKI VAR”
Medyaya dikkat çekmek istiyorum. Yerel medyada herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz. Uluslararası medyanın çok yoğun bir ilgisi var fakat ulusal medyada belli medya kanalları net bir şekilde Hayır Partisi ve Tuna Bekleviç ismine karşı çok güçlü bir sansür uyguluyorlar. Üst düzey siyasetçiler sansür uyguladıklarını itiraf ediyorlar.

“BİZ HEP EVETÇİLER İÇERİSİNDEYİZ”
Çalışmalara başladığımız andan itibaren belirlediğimiz bazı ilkesel duruşlar var. Referandum sürecinde ortamın sertleşmesine karşılık biz kucaklayıcı bir mesaj vermeyi merkezimize aldık. Çok samimi bir şekilde ifade etmeliyim ki ‘evet' oyu vermeyi düşünen arkadaşlarımızı en az ‘hayır' oyu vermeyi düşünen arkadaşlarımız kadar seviyoruz. Bence bu önemli bir kelime. Sadece saygı duymak değil biz aynı zamanda seviyoruz. Herkesin fikrini özgürce açıklayabilmesini, temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendiriyoruz. Biz tabi ki vatandaşlarımıza ‘hayır' oyu vermelerini motive etmeye çalışıyoruz, ‘eveti' dinliyoruz. Ulaştığımız kesimlerin neredeyse tamamı ‘evet' oyu vermeye çalışan kesimlerden oluşuyor. Bizim temel faaliyetimiz ‘hayır' oyunun gerekçelerini hayırcılara anlatmak değil. Biz hep evetçiler içerisindeyiz. Onların kalbinden onları anlamaya çalışıyoruz. Elbette ki gerekçelerimizi, kendimizi, gelecekte yapmak istediklerimizi anlatıyor, farklılıklarımızı dile getiriyoruz ama bizim ana hedefimiz kesinlikle insanların kalbine hitap edebilmek.

“TERÖR VE ŞİDDETİ REDDEDİYORUZ”
Ne olursa olsun partimiz içerisinde veya çalışma yaptığımız gruplar içerisinde iki şeye asla müsaade etmiyoruz; bunlardan biri terör ya da teröre destek vermiş unsurlarla asla bağdaşmamalı ikincisi de şiddet. Kimden gelirse gelsin terör ve şiddeti net bir şekilde reddediyoruz. Bu bizim gündemimizde dün de yoktu, bugün de yok, yarın da olmayacak. Bizim için hiç kimse ayrıştırıcı bir mesaj üretemez.

“BUNUNLA DEVLET DEĞİL KABİLE BİLE YÖNETEMEZLER”
Bu bir sistem değil. Bu bir belge bile değil. Bu ucube bir şey. Dolayısıyla geçse bile, ki geçeceğini düşünmüyorum, tekrar değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Bununla devlet değil kabile bile yönetemezler. Böyle bir şeyi konuşmamızın bile bence anlamı yok. 16 Nisan'da Hayır Partisi olmayacak. Bu parti ömrü belli bir parti.

“TEKLİF MİLLETİN SORUNLARINA ÇÖZÜM GETİRMİYOR”
17'sinde başlayacağımız yeni siyasi oluşumun merkezinde kuvvetler ayrılığı yatıyor olacak. Anayasanın nasıl hazırlanacağı bütün dünya örneklerinde açık ve net; o şekilde anayasa yapmamız lazım. Anayasa değişikliği maddeleriyle ilgili zaten Barolar, Anayasa hukukçuları, aklı başındaki vatandaşlarımız görüşlerini ortaya koyuyorlar. Bırakın görüşlerini dile getirmeyi neden ‘hayır' verilmesi gerektiği konusunda haykırıyorlar. Biz bir zihniyeti oylayacağız burada ‘evet' demeyi aklımızdan bile geçiremeyiz. Hayır Partisi'nin yaşadığı yolculuk dışında ‘hayır' oyu vermemizi gerektiren onlarca ciddi gerekçe var. Şu an Türkiye bu kadar ciddi bir yönetim krizi yaşarken bu maddelerin hiçbirisi ne milletin cebini ilgilendiren ekonomik sorunla, ne de vicdanını ilgilendiren terörle ilgili, ne hukukla ilgili, ne de dünya barışımızla ilgili bir çare getirmiyor. Dört temel unsuru da içermediğinden vatandaşlarımızdan ‘hayır' oyu çıkacağına ben eminim. En çok İç Anadolu'da bulundum. Bir korku iklimi var; insanlar ağızlarıyla hayır diyemese bile gözleriyle hayır diye haykırıyorlar.

“HER ŞEY 16 NİSAN'DA DEĞİŞECEK”
Biz 16'sında bu işi bitireceğiz. 17'sinde de yeni bir merkezi tarif edecek bir sistemin temelini atacağız yani farklı siyasi partileri bir araya getirecek yeni bir parti olacak. Bu yeni partide muhalefet partisinden de birçok arkadaşımız olacağı gibi şu anki siyasi iktidar içerisinde bu durumu gören eski dostlarımızdan en az %20'lik bir katılım olacağını öngörüyorum. Siyasetteki her şey 16 Nisan'da değişecek. Hiçbir şey aynı kalmayacak. Bu bir vicdan seçimi. Vicdanı olan herkesin elini vicdanına koyup, iyice düşünüp, ona göre sandığa gitmesi lazım. Korkularımızla değil umutlarımızla sandığa gidelim.”
Hazal BAŞARAN

YORUM YAP