2017 yılıydı. Suudi Arabistan'daydım. Televizyon tuşlarını karıştırırken karşıma bir maç görüntüsü çıktı. Baktım Afrika kupasındaki Fas-Mali maçı. Belhanda o yıl Galatasaray'a gelmişti.
O ve Fenerbahçe'li Dirar kadrodaydı. 90 dakika gözümü kırpmadan izledim. Şaşırmadım desem yalan olmaz. Çünkü Dirar maça kendini vererek oynuyor, Belhanda ise dolaşıyordu. Varmıydı, yokmuydu belli değildi. Hocası da bundan rahatsız olmadı. Zaten Fransızdı. Tam ''Fransız'' kaldı anlayacağınız. O zaman kafamda şu şüpheler belirdi. ''Milli takımın formasıyla bu kadar duyarsız oynayan birisi, kulüp takımında da bu duyarsızlığın sürdürür mü"?
Belhanda iki sezondur Türkiye'de. 1990 yılında Fransa'nın Avignon kentinde doğmuş üç cocuklu bir Fas ailesinin ferdiydi. Baba Belhanda yıllar önce Fas'ın kuzey kıyısındaki Tanca kentindeki bir köyden Fransa'ya çalışmak için gelmişti. Küçük Younnes futbol aşkı ile büyüyordu. Aramonista diye bir alt -yapı takımına gitmişti. Orada başarılı olunca Montpellier kentine taşınan anne ve babası onu Montpellier takımına verdiler. Müthiş bir top tekniği vardı.
Belhanda 13 yaşında ulaştığı Montpellier takımında harikalar yaratıyor, hemen dikkat çekiyordu. 2009 yılında A takımına alındı. 3-5 yıl oynadığı Montpellier'de 114 maçta 22 gol atmış,18'de asist yapmıştı. Takım arkadaşı şu anda Arsenal'de oynayan Giroud'du. İkisi birlikte Montpellier'i Fransa liginde şampiyonluğa taşımışlar ve dünyanın gündemine oturmuşlardı. O sezon Belhanda'nın Marsilya'ya attığı rövaşata-vole gol Fransa'da ''yılın golü'' seçilmişti.
Belhanda adım adım Fransa'da zirveye tırmanıyordu. Fransız Mili takımına da seçilmişti. U-19 ve U-21 takımlarında oynadı. Ama ülkesini unutmamıştı. 2010 yılında Fransa milli takımlarını bırakıp Fas mili takımının kadrosuna girdi. Fas milli takımın uzun yıllar hocalığını yapan Francoıse Renoit Belhanda'yı mutlaka istemiş ve Fransa Futbol Federasyonu ile devreye girmişti.
ZİDANE'NİN HALEFİ Mİ
Belhanda Fransa'da oynadığı dönemlerde İspanyolların büyük yıldızı Inıesta'ya benzetiliyordu. Top tekniği müthişti. Derinleme pasları mükemmeldi. Agresif bir oyun tarzı vardı. Zidane'nin de veliahtı kabul ediliyordu. Hatta şampiyon oldukları dönemde Montpellier kulüp başkanı Belhanda için çok ilginç sözler sarf etmişti.
''Belhanda'nın bir bacağında iki Nasri, diğer bacağında ise üç Ben Arfa var.''
Belhanda o muhteşem yıllardan sonra Ukrayna'ya gitti. Dinamo Kiev forması giydi. Alman Schalke'de oynadı. Nice'de top koşturdu. Sonra da 2017 yılında Galatasaray'a transfer oldu. Türkiye onun için hem Avrupa hem de üst düzey bir ligdi.
SORUNLU KİŞİLİK YAPISI
Galatasaray'da çok iyi maçlar çıkarıyor, bazen de tanınmaz hale geliyordu. Ancak Cezayirli bir başka ''Magrib'' ülkesinin vatandaşı Feghouli ondan daha iyi görüntü veriyor ve iyi oynuyordu. O ''hemşehrisi '' Belhanda'dan daha başarılıydı. Belhanda'nın sorunlu bir kişilik yapısı vardı. ''Laubali bir yapı'' gösteriyordu. Bulunduğu ülkeden haberi yoktu. Türkiye asker bir milletti. Asker millete silah göstermek veya işaretini yapmak affedilemezdi. Real Madrid maçı oynanırken ne yaptığını bilmez bir halde dolaşıyordu. Gevşekti. Oyundan alınınca seyirci ile gereksiz diyaloga girmiş ve direkt soyunma odasına gitmişti. Soyunma odasından döndürülüp kulübede oturtulunca Galatasaray'ın kaybettiği maçı ''kahkahalar '' atarak izlemişti. Seyirci çılgına dönmüştü. Galatasaray'ın en büyük destekçisi bunu haketmiyordu. Ertesi gün sıradan bir özür yayınladı. Yeterli miydi? Tabii ki ''hayır''. Şimdi önemli olan Teknik direktör Fatih Terim'in düşüncesi. Ancak benim görüşüm Belhanda'nın Ocak ayında ''paketlenip gönderilmesi.