Güneşli bir gün… Deniz masmavi… Kıyıda; sırdaş, yosunlu bir kayanın üzerinde oturuyordum, sakalları uzamış, gözlerinin feri sönmüş biri geldi oturdu yanımdaki kayaya…
Gülümsedim, görmezden geldi… Sıkılmıştım kendimle sohbet etmekten ve biliyordum ikinci kişinin baldıran olduğunu…
Bir martıya daldım, bildiklerimi unuttum.
"Ne güzel bir gün, öyle değil mi?” dedim adama.
"Kar yağıyor, hava soğuk, gökyüzü karanlık, günün neresi güzel?” diye sordu…
Düşündüm, "haklısın!” dedim " hava çok soğuk!”
Gülümsedi.
Arkadaş olduk!
Yeşermeye başlamış bir tarlanın kenarında, çoktan ölmüş ve gömülmediği için yaşadığını düşünen, kara bir adamla, tesadüfen karşılaşmış sohbet ediyorduk, zalim, parası olduğu için komşularının ve tanıdıklarının ya bir gün işimiz düşerse diye yüzüne karşı " hak yiyen” diyemediği bir adamı ballandıra ballandıra anlatıyordu...
Lafı bittiğinde; "bu adamlar daha çok olsaydı, dünya ne güzel olurdu” dedi…
Düşündüm; " haklısın!” dedim.
Arkadaş olduk!
Gece evime yürüyordum, karanlıktı, iri yarı bir adam, küçücük bir çocuğun önüne çıktı zorla avucundaki parasını aldı, o sırada nasıl olduysa iki polis iki kolundan yakalayıverdi iri yarı adamı…
Adam başı ile beni işaret etti ; " para benimdi, yere düşürdüm çocuk aldı, işte şahidim…”
Polisler bana döndü
" Evet, doğru söylüyor, para iri yarı adamın, çocuk hırsız!”
Bıraktılar iri yarı adamı…
Arkadaş olduk!
Düşündüm de ne çok arkadaşım var.
Ben iyi bir adamım!
Düşün, senin de ne çok arkadaşın var…
Sen de iyi adamsın!