Silivri'de yakın zamana kadar (3) Mahalle vardı. Alibey Mahallesi, Piri Mehmet Paşa Mahallesi, Fatih Mahallesi…
Şimdi… Öyle mi? Değil tabi ki…
Bu gün tamı tamına (35) Mahalle oldu.
Ve bu günkü Silivri İstanbul Büyük Şehir sınırları içinde ki (39) ilçe içinde (869) Kilometrekare alana sahip…
Ve… Alan anlamında İstanbul'un 2.ci Büyük İlçesi…
Ve… Merkezinden, mahallesine (45) Kilometre mesafesi olan bir ilçe Silivri…
Dediğim gibi…
Silivri geçmişe göre çok büyüdü.
Bir de idari anlamda…
Üç Mahalle olduğu dönemden farklı olarak İstanbul Büyük Şehir Belediye kapsamına alındı… Bu demektir ki "artık kararlar tek başına Silivri Meclisinde alınmıyor, bağlı bulunduğu İstanbul Büyük Şehir Belediye Meclisi” onayından geçiyor…
O denenle… Tekrar, diyorum ki…
Silivri eski Silivri değil… Bu saatten sonra…
Öylesine… "Ben de yaparım”
Ya da…"Şu yapar” gibi…
Sığ değerlendirmelerle Silivri Belediye Başkanlığına aday önerilmesi doğru değil…
Ve… Diyorum ki…
Ne şekilde olursa olsun…
Adayı önermeden önce…
Aday… Ölçülüp biçilmeli…
Ama… Her yönüyle…
Ve… İsim üzerinde…
Enine boyuna tartışılmalı…
Çünkü… Birbirimizi tanıyoruz…
Siyasetle uğraşan herkes bir birini tanıyor…
Özetle… Silivri'de o şansımız var…
Bu anlamda… Önerim değil…
Benim ölçülerim… Bir defa…
Aday Silivri'yi sevmeli…
Ve… Silivri'yi çok iyi tanımalı…
Yoluyla, tarlasıyla, mimarisiyle, folkloruyla, gelenekleriyle, görenekleriyle, kültürüyle iyi tanımalı…
Yetmez… Aday kişi… Mahalleleri tanımalı…
Yani… Mahalleli ne yer ne içer onu çok iyi bilmeli…
Ve… Daha da önemlisi…
O Mahalle halkının yaşamına saygılı olmalı. Kendi kültürünü onlara dayatmaya kalkmamalı…
Evet… Silivri, İstanbul'un bir ilçesi…
İdari anlamda…
Tıpkı… Beyoğlu gibi…
Beşiktaş gibi bir ilçe…
Lakin… Bir çok yönüyle de onlardan çok farklıdır…
Benden söylemesi…
İyi haftalar…
KENTSEL DÖNÜŞÜM
Evet… Kentsel Dönüşüm Yasası…
Çıktı… Epey de oldu…
Yani… Artık kaçarı yok…
***
Yasa da "Görev ve Yetki Yerel Yönetimlere verildi” dememi bekliyorsunuz ama öyle değil. Onlara değil Bakanlığa verildi…
Ve öyle bir yasa ki, yetkilisinin elini öyle bir güçlendiriyor ki, sormayın…
Şayet… Evinizin bulunduğu alan " dönüşüm alanı” ilan edilirse, kaçarı yok, boyun eğeceksiniz evinizin yıkılmasına…
Bir defa, karar alındığı andan itibaren "tapu benim üstüme kimse bir şey yapamaz” güvencesi ortadan kalkıyor… Yani, en güvenilir belge olan "Tapu” kağıt parçası haline geliyor…
İkincisi…
Diyelim ki, eviniz ilan edilen alan içinde fakat depreme dayanıklı. Yani sağlam bina. Olsun, o da yıkıma uğramaktan kurtulamayacak… Rızan olmaz ise "kamulaştırma” yapılacak. Evi boşaltacaksın…
Üçüncüsü, diyelim rıza göstermediniz ama karar almışlar evinizi yıkacaklar. Diyeceksiniz ki Mahkeme safhası var oraya giderim. Evet, gidersin. Ve, gittin diyelim…
Mahkeme "Yürütmeyi Durdurma” kararı alamıyor. Evin yıkılıyor… Mahkeme birkaç yıl sonra sonuçlanıyor ama olan olmuş tabi…
Düşünüyorum da…
Bir ömür çalışmışın başını sokacak bir eve sahip olmuşsun. Bu yasaya göre, yetkili olan Bakanlık senin dairenin bulunduğu alanı "dönüşüm alanı” ilan etmiş. Ve, bir gün birileri "bu ev çürük, depreme dayanıklı değil” raporu veriyor. O rapora göre başka bir yetkili de "sen bu evi terk edeceksin” diyor. O lafı duymak bile insanı ne hale getirir düşünün…
Sonra…
Gayet doğal olarak "Hayır çıkmam” diyorsun. Yürütmeyi durdurma talebi ile yargıya gidiyorsun. Bu eylemi durdurmasını istiyorsun. Ama, o ne? Yargı da "hayır durduramam, yasa böyle” diyor…
Sonra, bir sabah, bir bakıyorsun eşyaların kapı önünde…
Bir ömür düşlediğin ve bir gün kavuştuğun o daire yerle bir…
Sonra…
Bir gün birileri gözünüzün önünde onu yıkıyor…
Evet…
Nedeni hiç önemli değil, sonuç önemli burada…
Onun değeri parayla bile ölçülmez…
En kötüsü de…
Bu anlattıklarımı bir ömür küçük bir ev hayali ile yaşamış biri anlayabilir. Yaşamı boyunca "evsizlik” çekmemiş birinin anlaması zordur. Anlayamaz. Anlaması da zordur…
***
Yakın zamanda…
199 Yılı depreminden biliyoruz…
Silivri'de felaket yaşamadık ama bazı evlerin sıvaları döküldü. Duvarları yarıldı. Bir birine bitişik bloklar ayrıldı. Daha sonra, sıvası dökülmüş olan, daire sahibi alelacele duvar çatlaklarını nasıl yok etmeye çalıştığını biliyoruz. Sırf etraftan görünmesin diye güçlendirme kararı alan siteleri de biliyoruz…
***
Bu yasayla öngörülen, kişiler, kolay, kolay Mahalle değişikliğine bile razı olmayacaktır. Çünkü o mahallede bir sürü anısı vardır. Ağaçlar bile bir şey ifade ediyordur onlar için… Ve, onun için, "bak arkadaşım, senin dairen çürükmüş, o nedenle yıkacağız ve sana başka bir yerden daire vereceğiz, senin cebinden hiç para çıkmayacak dense bile. Hatta her şeyi devlet yapacak dense bile ki, öyle bir şey yok yasada, kişinin, kolay, kolay razı olacağını sanmıyorum. Hele, hele emekli biri ise…
O nedenle… Diyorum ki…
Yasanın uygulama safhasında, "kişinin rızası olmadan da evi yıkılır” dense bile kişinin oluru mutlaka alınmalı…
Yetmez… Kişi size, güvenmeli, inanmalı…
Yetmez… İkna olmalı…
Yasanın amacı iyi… Yerleşim alanlarındaki "Depreme dayanıksız” yapılarda oturan vatandaşların, kendi binasını, kendi isteği ile yıkarak yenisini yapmasını amaçlıyor...
Niyet iyi ama… Kötü ellerde uygulanırsa çok kötü sonuçlara doğurabilir de…
İnisiyatif tamamen uygulayıcı yetkiliye bırakmış…
İçinde "Vatandaş” yok.
İçinde "Yerel Yönetim” yok…
Özetle… İçinde "Halk” yok.
Neyse…
***
Dediğim gibi… Amaç iyi ama içeriği iyi değil…
O nedenle, bu yasanın uygulanma şansı yok…
ÜNİVERSİTE MESELESİ
Yıllar önce bu günkü Selimpaşa Mahallemizde, boş Selimpaşalılar'ın hiç kullanmadığı, yararlanmadığı bir alana bir üniversite kurulması söz konusu olmuştu…
Dönemin Belde Belediye Başkanı bu araziyi bir vakıf üniversitesine tahsis etmişti. Bir şekilde eleştirenler oldu. Ben desteklemiştim. Ayrıca, Mahallede oturan bir dostumla ağız dalaşı da yapmıştım bu davranışımla. Küsüşmüştük. Destekleme nedenim, o işe yaramayan alanda bir üniversite kuruluyordu. Bu da o beldenin her yönüyle yararına bir eylemdi…
Sonra…
O Üniversitenin o mahalleye katkısı beklenen kadar olmadı ama ne olursa olsun, artık orada bir Üniversite vardı…
Sonra, uzun yargı safhaları oldu… Bugün yerinde duruyor. Yeni dönemde Mahalleye daha fazla yararı olacak. Çünkü Silivri Belediyesi etrafında çok güzel düzenlemeler yaptı…
***
Şimdi…
Geldik 2012 Yılına…
Hafta içinde…
İbrahim Arıkan Vakfı tarafından yapılması planlanan Üniversite için Silivri Belediyesi Meclis salonunda ön protokol töreni yapıldı. O protokol da, Silivri Belediyesinin Alipaşa Merası içinde "imarı” olmayan bir alan iken "imarlı” hale getirildiği bir yer İbrahim Arıkan Üniversitesine tahsis ediliyordu. Burası (80) dönüm civarında bir yer. Bitişiğinde İbrahim Arıkan'ın kendi (90) dönüm yeri varmış onunla bitiştirilecek…
Üniversitenin merkezi de burada olacak, diyor…
Konu hafta içinde Silivri Belediye Meclisinde gündem dışı konuşuldu. AKP İlçe Başkanı ve bir Muhalefet Meclis üyesi, tören şekline itirazı oldu. Onun dışında itirazı olan çıkmadı…
Demem…
Selimpaşa Mahallemizde geçen olaylı tahsis meselesi 2012 Silivri Belediye meclisinde yaşanmadı. Ve bundan sonra da yaşanmayacak gibi görünüyor…
YANLIŞTAN DÖNMEK
Olayımız, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin İmar Komisyonunda geçiyor.
Mesele…
Silivri'nin Gümüşyaka Mahallesi'nin Silivri Belediye'sine ait iki yerini plan üzerinde "Üniversite” alanı olarak işlenip, işlenmeme meselesi…
Olayın yakın tanığıyız…
Oradaki İmar komisyonun etkin bir üyesi "Hayır olmaz. İstanbul'un her tarafı üniversite doldu. Gitsinler başka illere kursunlar” diyor… Ve ayni üye sözlerini "Bu benim kişisel görüşüm” diye sürdürüyor…
Olay siyasi…
Olaya siyaset kurumu müdahale ediyor…
Silivri Belediye Başkanı devreye giriyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Grup Başkanları devreye giriyor…
Konu henüz İBB Meclisine gelmedi ama sanırım konu şimdilik halledildi…