1977 yılıydı. Beşiktaş Türkiye Liginde hem mücadele ediyor, hem de para-pul işleriyle uğraşıyordu. Kulüp tam bir çıkmaza girmişti. O zaman kulüp başkanı Gazi Akınal'dı. Gazi bey son derece dürüst ve sıkı bir Beşiktaşlıydı. Büyük çabalar sarf ediyor ve para bulmaya çalışıyordu.
Sonra kulüp ileri gelenleri bir araya geldiler ve bir kampanya başlattılar.
'Kibrit çak' kampanyası.
Birçok zengin Beşiktaşlı bu kampanyanın ucundan tuttu.
Tutanlardan biri Rahmi Koç, diğeri de Erdoğan Demirören'di.
Büyük paralar verdiler. Beşiktaş bu kampanya ile başını kaldırabildi.
Ama bu da yetmezdi.
Aradan yıllar geçti. Beşiktaş başkanlığına Süleyman Seba seçildi. Yani 1982.
Süleyman Seba devlet memuruydu. Devletin verdiği maaşla geçiniyordu. Parasızdı. Ama müthiş bir yönetme, yönlendirme yeteneği vardı.
Vakur ve gururluydu. Sertti. Pek taviz vermezdi. Ama yumuşak bir karnı ve vicdanı vardı. Sevmeyeni yoktu.
Süleyman Seba ile Beşiktaş tırmanışa geçti. Şampiyonluklar gelmeye başladı.
İşte kimsenin hala unutamadığı; Metin-Ali-Feyyaz üçlüsü o döneme damga vurmuş futbolcularıydı.
Beşiktaş'a sonra nice başkanlar geldi. Büyük atılımlar yapıldı. Ama hiçbiri bir Süleyman Seba olmadı, olamadı.
Şimdi Beşiktaş bu sezona rakiplerinin biraz gerisinde transfer yaparak başladı.
Başkan Ahmet Nur Çebi biraz Süleyman Seba'yı andırıyordu. Para harcamak ve çizmeyi aşmak istemiyordu. Ama yürümedi. Taraftar mırıldanmaya başladı. Bunun üzerine biraz 'gaza' baştı.
Galatasaray'ın elinden alınan Rashisa'lar İngiltere'den gelen Chamberlaın'lar Rebiç'ler, CSKA Moskova'nın Kazak yıldızı Bahtıyar'lar ile takım toparlandı.
Sakatlar da (Ghezzal) iyileşince Beşiktaş'lıların özlediği takım ortaya çıktı.
Galatasaray gücüne güç kattı.
Fenerbahçe bu kez nokta transferlerle yeni bir takım kurdu.
Şimdi Şenol Güneş gibi az hata yapan, tradiyonel (gelenekçi) bir hocaya sahip Beşiktaş, Avrupa kupalarında da doludizgin gidiyor.
Umudumuz Beşiktaş'ın en azından rakiplerinden geri kalmayacağı ortada.
Başarılar Beşiktaş.
NOT: Galatasaray kulübü yurdun birçok yerinde alt yapı için okullar kuruyor. Silivri de bunlardan bir tanesi. Bu okulun başında Galatasaraylı İlhami Çiftçi var.
İlhami Çiftçi bu okulda küçükleri her gün 10.00--13.00 arası eğitip birer yıldız olmaları için çaba harcıyor.
Çiftçi daha sonra bu çocukları Florya'daki akademiye gönderiyor.
Daha yeni üç gencimizi Florya'ya göndermiş. Bravo İlhami Çiftçi!
Türkiye'nin senin gibi hocalara ihtiyacı var.
Hoşça kalın…