1990'lı yılların başıydı.
Beşiktaş genç takımı teknik direktörü Serpil Hamdi Tüzün A takımına bir yıldız daha teslim etmişti.
Adı Sergen'di.
17 yaşındaydı.
Futbolcuyu kaptan Gökhan'a emanet etmişlerdi.
Ve şöyle demişlerdi, ''Dikkat et. Kumar tutkusu var'' Gökhan sonraki gelişmeyi şu şekilde anlatıyor. '' Elimize aldık at yarışı oynuyordu. Ancak aradan iki hafta geçti. Baktım ben, Metin Tekin ve Sergen kupon dolduruyoruz.''
2003-04 yılıydı. Beşiktaş Londra'da Chelsea ile oynuyordu. Abramoviç'in başkanlığını yaptığı Chelsea dünyayı kasıp kavuruyordu. Çok güçlü takımdı. Kadrosunda dünyaca ünlü isimler vardı. Ama o gün sahneye Sergen çıktı. Müthiş iki gol attı. Beşiktaş maçı 2-0 kazandı. Türkiye ayağa kalkmıştı. Çok önemli bir galibiyetti. Chelsea, Avrupa kupalarında son zamanlarda böyle yenilgi almamıştı. Ancak aradan zaman geçtikten sonra Sergen'in o günkü maçta bahis oynadığı için iki gol attığını söyleyenler bile çıktı.
Yine aynı yıllardı. Sergen mükemmel maçlar çıkarıyor, Avrupa kulüplerinin de listesine giriyordu. Özellikle Almanlar Sergen'i izleyenler arasında yer alıyordu. Dünyanın sayılı kulüplerinden biri olan Bayern Münih, Sergen konusunda çok ısrarcıydı. Sürekli Alman kulübü ''scout'' larını Beşiktaş'ın maçlarına gönderiyordu. Sergen için Siyah-Beyazlı yöneticilerle de konuştular. Artık transfere ramak kalmıştı. Ancak aradan bir süre geçti ses seda kesildi. Almanlar ne geliyor ne de gidiyorlardı. Sonra bu olay Sergen'e sorulduğunda o şu yanıtı vermişti: ''Karakterimi öğrenince hemen vazgeçmişler''
2005 yılıydı. Lucescu Beşiktaş teknik direktörüydü. Beşiktaş takımı Vodafone stadındaki maçları için saat 17.00'de Ümraniye Nevzat Demir tesislerinden ayrılıyordu. Bütün futbolcular. O dakikaya kadar otobüste yerlerini alıyorlardı. Ancak biri hep eksik çıkıyordu. O da Sergen'di. Her hafta aynı şey tekrarlandığı için Lucescu neden gelmediğini merak etti. Sonunda ortaya çıktı. At yarışlarında son koşu 17'de koşuluyordu. Sergen TV'den son koşuyu izliyor ve koşarak takıma katılıyordu. O günden sonra Lucescu otobüsü 17.05'de kaldırttı.
1998 yılıydı. Türkiye Avrupa Şampiyonası elemelerinde Belçika ile oynuyordu. Sergen yedekti. Maçın 57. dakikasında oyuna girdi. 60. dakika dolarken enfes bir gol attı. Sergen işte maçı koparıyor derken inanılmaz bir olay oldu. Golden tam 4 dakika sonra kırmızı kartla oyun dışı kaldı. Yani tam yedi dakikada bunları yaşayıp sahayı terk etti
GİTMEDİĞİ TAKIM KALMADI
Sergen'in anıları kolay kolay bitmez, tükenmez. Son derece renkli bir kişiliği olan Sergen Türkiye'de dört büyük kulübün formasını giyen tek futbolcu. Beşiktaş ile başlayan futbol serüveni İstanbulspor, Galatasaray, Fenerbahçe, Siirt Jetpa, Eskişehirspor, Etimesgut Şekerspor ile devam etmişti. 60 kez milli olmuştu. Milli takımlarla da başarılı maçlar çıkarmasına rağmen bir türlü istenen seviyeye gelememiş sakatlıklarla boğuşur olmuştu. 2002 dünya kupası elemelerinde yer almasına rağmen Güney Kore ve Japonya'da oynayamamıştı. Bu talihsizlikler Sergen'in peşini hiç bırakmadı. Bırakmadığı gibi futbolu erken yaşta bırakmasına neden oldu. Sergen futbolu bıraktıktan sonra futbol yorumculuğuna soyundu. TRT gibi, NTV gibi ciddi televizyonlarda çalıştı.
Her TV'ye çıktığında insanlar ''bugün ne yorum yapacak acaba' ‘diye merakla izleniyordu. Hatta programda inanılmaz espriler yapıyor, milleti kahkahadan yerlere yatırıyordu. Ama onun istediği bu da değildi. Hocalık yapmak istiyordu. Ama lisansı yetersiz olduğu için teknik direktörlük yapamıyordu.
BEŞİKTAŞ SEYİRCİSİNİN SEVGİLİSİ
Sivasspor'da, Gaziantepspor'da çok başarılı olmuştu. Ama bu sezon Aytemiz Alanyaspor'da yaptıkları unutulur gibi değildi. Küme düşme potasındaki Alanya'yı almış taaa tepelere kadar getirmişti. Her şeyden önemlisi Fenerbahçe'de kenara atılmış, üzerinde ısrar edilmemiş Ozan Tufan'ı bile beş ayda Milli takıma kadar yükseltmişti. Sergen'in hocalığı mükemmeldi. İnsanlığı da. Alanyaspor'dan son dakikada ayrılmış ve boşa çıkmıştı. Beşiktaş'ın hoca adayları arasında yer alıyordu. Beşiktaş'ın Kasımpaşa ile oynadığı son maçlardan birinde tribünler ''Abdullah Avcı yatsana'' ve ''Sergen Yalçın'' diye inlemişti…
Beşiktaş seyircisinin Sergen'e inanılmaz bir düşkünlüğü vardı. Abdullah Avcı'ya ise fazla bir inancı yoktu. Avcı üç yenilgi üst üste alsa onu başta Fikret Orman olmak üzere kimse tutamazdı. Ama Beşiktaş seyircisi Sergen'in alacağı bütün kötü sonuçlara ''taş'' gibi dayanırdı. Aralarında böyle bir fark vardı.
Bakalım önümüzdeki günler bize neler gösterecek!!!