Rusya herkesin zihninde farklı çağrışımlar yaratabilir ama anlatmak yetmez görmek lazım. Özellikle 40 ada üzerinde kurulmuş olan Petersburg.
Kanalları, köprüleri, müzeleri, sarayları, kiliseleri, katedralleri, restoranları ve rölantide akan yaşam temposuyla inanılmaz keyifli bir şehir.
Dünyanın önde gelen şahsiyetleri ya burada doğmuş ya burada yaşamış ya da burada ölmüş…
Tam bir kültür sanat şehri.
Ölmeden görülmesi gereken yerlerden biri olarak gösterilen Hermitajı gezmek, Singer binasında Kazan Katedrali manzaralı balkonda bir kahve molası, meşhur Nevski Caddesi'nde yürümek insanın içini ısıtıyor.
Petersburg'dan hızlı trene bindiğinizde 4 saat sonra Moskova'dasınız.
Trende restoran hizmeti veriliyor.
Kahvenizi yudumlayarak karlı dağlardan geçerken harika manzaralar izliyorsunuz.
Moskova, Petersburg'a göre biraz daha sıradan bir şehir ancak Kremlin ve Kızıl Meydan büyüleyici atmosferi ve sembol yapılarıyla son derece etkileyici Metro istasyonları ve tabii ki Novadeviçi Mezarlığında bir ağaç gibi tek başına ve hür. Bir orman gibi kardeşçesine yatan Nazım Hikmet sizi bekliyor.
Eğer Rusya'ya gitmeyi düşünüyorsanız sizi neler bekliyor ona da bakalım.
Önce pasaport kontrolünde size imzalatıp verdikleri bir evrak olacak onu kaybetmeyin çünkü dönüşte tekrar isteyecekler. Sonra iletişim internet problem, sosyal medyalar kullanılamıyor. İlk fırsatta bir Rus hattı alıp YandexGo'yu yükletmekte yarar var zira İngilizce konuşan çok az. Çeviri ve taksi için büyük kolaylık sağlıyor.
Ruble almanız gerekli çünkü havaalanı dışında hiçbir döviz kullanılmıyor.
Kredi kartı geçmiyor.
Eğer dil probleminiz yoksa YandexGo kullanıla biliniyor ve Rubleniz varsa Petersburg'u ve Moskova'yı ekstra turlardan çok daha ucuza örneğin 50 Euroluk bir ekstra turu 2000 Ruble taksi 1000 Ruble bilet parasıyla gezmek mümkündür.
Rusya denince Beyaz Geceleri ve Volka'yı merak edenler çoktur. Beyaz Geceler Dostoyevski'nin öyküsünden esinlenerek yaratılan bir şehir efsanesidir. Mevsimsel bir durumdur. Genellikle sabah 09 akşam 17 arasındaki gün ışığı bahar aylarında gece 2-3'e kadar uzuyor.
Şehir, dışarda kitap okuyacak kadar aydınlık oluyor.
Beyaz Geceleri nasıl değerlendireceğiniz size kalmış ama fazla hayale kapılmaya gerek yok.
Çar'lık dönemi Psolşevikler'i, Deli Petro'yu, Katerina'yı onlardan dinlediğinizde Rusya'yı daha iyi anlıyor ve Baltacı Mehmet Paşa'yı anıyorsunuz…
Tarihi boyunca sürekli savaş halinde olan Rusya'da o dönemlerde erkek sayısı çok azalmış bir erkeğe kimine göre 4 kimine göre 7 kadın düşüyormuş.
İnanılmaz aşk-meşk, entrika hikayeleri geçiyormuş.
Örneğin bizim Deli Petro diye bildiğimiz adına şehirler, saraylar kurulan 2 metrenin üzerindeki boyu ve cüssesiyle Rus Tarihine damga vuran heybetli adammış ama 38 numara ayakkabı giyiyormuş.
Ayakları küçükmüş!...
Katerina ise çarpışan araba gibiymiş!
Rehberin ifadesine göre bizim sayabildiğimiz 200 sevgilisi olmuş diyor. Her sevgilisine hanlar, saraylar, köyle hediye etmiş. Diğer taraftan da Rusların Karadeniz'e inme hayali var ama Osmanlı'yı aşamıyor. Baltacı Mehmet her gün biraz daha ileri gidiyor durdurmak lazım diyorlar ve Katerina'yı hatırı sayılır yüklü bir hediyelerle Baltacı'nın çadırına gönderiyorlar.
İşte ne oluyorsa o çadırda oluyor ve Baltacı ertesi gün savaşı kaybettik deyip geri çekiliyor.
Katerinanın resmini gören hatırlayan var mı bilmiyorum ama Katerina hafif bıyıklı bir çariçe…
Dolayısıyla çirkin kadın yoktur az votka vardır, sözünü Rus Votka kültürüne kazandıran belki de bu çadır hikayesidir!...
Bu arada rehberimiz Polina tüyoyu verdi. Siz mideden geçer diyorsunuz ama bizde kulaktan geçer, “Rus Kadınları kulağıyla sever” dedi!.
Gerisi size kalmış…