İlk dönem Osmanlı kaynaklarının olmayışı, Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna ve çok kısa denilebilecek bir süre zarfında İmparatorluğa geçiş aşamasında bazı bilgilerin efsanevi anlatılardan oluşmasına sebep olmaktadır. Ancak bu kuruluş efsaneleri sadece Osmanlılara ait değildir. Bunun gibi devlet kuruluşlarındaki anlatılara dünyanın birçok yerinde rastlamak mümkündür.
Osmanlının küçük bir uç beyliğinden güçlü bir imparatorluğa evirilmeden önce onun diğer Türk beylikleri arasından nasıl sıyrılıp bu ihtişama kavuştuğunu açıklamaya çalışacak olursak ilk sıraya yazacağımız unsur beyliğin kuruluş aşamasında bulunduğu stratejik konumudur. Onlar Bizans olarak adlandırılan Doğu Roma İmparatorluğunun sınır boylarında ilk faaliyetlerine başlamışlardır. Diğer Türk beylikleri genel olarak birbirlerine komşu vaziyetteydiler. Osmanlılar zengin Bizans topraklarına yapmış olduğu akınlar neticesinde önemli gelirler elde etmeye başlamıştırlar. Bu akınlar “gaza” adı altında yapılan faaliyetlerdir. Müslüman Türk kitlelerinin gerçekleştirilen bu gaza akınlarının dini yönünün yanında son derecede ekonomik getirilerinin de olması Osmanlı beyliğine katılan savaşçı unsuru arttırmıştır.
Öte yandan Bizans toprakları olarak kabul edebileceğimiz bölgelerde Hristiyan halk sadece şehir denebilecek bölgelerde yaşamaktaydı. Bu şehirler arasında bulunan taşra kesimleri neredeyse Türk kitleleri ile dolmuş vaziyetteydi. Bizans'ın içinde bulunduğu taht mücadeleleri onların güçlerinde zayıflamaya ve bu taşra bölgelerindeki yönetim ve denetim zafiyetine yol açmaktaydı. Popülerliği artan Osmanoğulları mevcutları fazla savaşçı atlı askeri unsurları ile Hristiyan halkın yaşamakta olduğu bu şehirleri kısa sürelerde ele geçirmeleri pekte zor olmamıştır. Bu şehirler İznik, Bursa gibi zamanının önemli şehirleridir. Çok kısa süre sonrada Rumeli toprağına çıkılması Osmanlıya bağlı askeri unsurların iştahını bir kat daha arttırmıştır.
Rumeli'ye çıkışta Bizans'sın taht mücadelelerinden faydalanarak taht varislerinden biri ile anlaşma yapılmıştır. Artık Osmanlılar denizaşırı bir toprakta da varlıklarını hissettirecektirler. Bu aşamada katı bir gaza politikasının uygulandığını söylemek biraz zordur. Çünkü Hristiyan topraklarına yapılan akınlarda Osmanlıya bağlı Hristiyan akıncı beylerinin olduğunu görmekteyiz bunlardan en meşhuru Mihaloğullarıdır. Bu akıncı grubunun liderinin çok sonraları Müslüman olduğu bilinmektedir. Bu noktada gayrimüslim kişilerle de diplomatik temasların olduğunu çok net söyleyebiliyoruz.
Kuruluş aşamasında dönemin ve bölgenin önemli ahi teşkilat kurumunun lideri şeyh Edebali ile yapılan evlilik ise çok ciddi bir itibar kazanımı elde ettirmiştir.
Osmanlı son derece hızlı bir şekilde yükselirken onun bu yükselişinden rahatsız olan bir Türk beyliği Karamanoğulları vardı. Anadolu'da Selçukluların mirasını taşıyorum diyerek kendini öne atmak istemiştir. Hatta bizde Osmanoğulları gibi gaza yapıyoruz diyerek Kıbrıs üzerine yürümüş ancak mağlup olmuştur. Bu Karaman beyliğinin Müslüman Türk kitleleri arasında bir nevi karizmasını çizmiştir. Artık yükselen bir güneş gibi Osmanlı devleti varlığını hissettirmeye başlayacaktır.
Netice itibarı ile Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşunda yalın kılıç savaş meydanlarında verilen mücadelenin yanında en önemli faktörler stratejik konum, gaza politikası, kazanılan topraklarda uygulanan istikrarlı yönetim, evliliklerle temelleri güçlendirilen siyasi birlik ve belki de en önemlisi kullanılan diplomasidir.