Sevginar Sali

Biçtiğini beğenmeyen, ektiğini gözden geçirecek...

Ne zaman giydiğim ayakkabı ayağıma vursa şimdilerde İYİ Parti Genel Başkanı o zamanlar MHP İstanbul Milletvekili olan Meral Akşener'in bir sözü aklıma gelir… Gazetemizin 6. Kuruluş yıldönümü dolayısıyla Klassis Resort Hotel'de verilen yemekte Akşener onur konuklarımızdandı. Orada yaptığı konuşmada gazeteci-siyasetçi dostluğunu ‘ayağa vuran ayakkabı' şeklinde tarif etmişti.
Aday adayı borsasını serbest bırakıyorum bir günlük biraz içimi dökeyim size : )
Silivri Belediyesi'nin yaptığı güzide taş döşeme yollarından dert yanarak başlayayım!
Ayağında topuklu da spor ayakkabı da olsa yürüyerek gidilecek bir mesafe varsa hiç gocunmam giderim… Spor ayakkabılara bir şey olmuyor da topuklulara bakıyorum, özellikle topuk kısımları per perişan can çekişiyor! Yenisi şart ama o da ayağın kalıbını alana dek vurdukça vuruyor… (Maddi kısmına hiç girmiyorum!!!)
Demem o ki; ‘gazetecilerin dostluğu, siyasetçi için ayağa vuran ayakkabı gibiyse' siyasetçin dostluğunu bir kenara koyup, icraatlarından aynı duyguyu tam manasıyla paşa paşa yaşıyoruz ya biz : )

***

Herkes yaşattığını, yaşıyor velhasıl kelam… İnce hesaplar peşinde olanlara duyurulur… Yaptıklarınız dönüp dolaşıp, hedef seçtiğinizi ne ölçüde etkiler tartışılır da, mutlaka sizi bulur; en güçlü şekilde size etki eder!
Bunun bir diğer versiyonu da “Kimse kınadığı şeyi yaşamadan ölmez” formülüyle lanse edilir… Kim ne yaşıyor, yapıyor çetelesini tutmakla dahi uğraşmayın bir şekilde karşınıza çıkıyor, kulağınıza geliyor yaşam sürenizle paralel olarak bu tarz olaylara mutlaka şahitlik etmişsinizdir.
İşin kolayına kaçıp yargılamak, yadırgamak, kınamak yerine; anlamayı seçin… Hiçbir davranış nedensiz değildir… Nedenlerini görmeden, kabullenmeden sonuçları değiştirmeye çalıştığınız her şey ve herkes ‘elinizde kalır'… Faydasız zararlara kendinizi mahkum etmeyin! Yararı olacaksa ölümüne girin ama boşu boşuna kendinizi ve çevrenizi meşgul etmeyin!
TÜSİAD Başkanı Bilecik, ABD ile bir süre önce aramızda tırmanan gerginliğe ilişkin, bulunduğu değerlendirmede "Uluslararası ilişkilerde, biçtiğini beğenmeyen, ektiğini gözden geçirmelidir" demişti. Her konuda, herkesin yaşam kılavuzunun altın kuralları arasında koyacağı bir mantık...
“Sizi başkasında rahatsız eden şey sizde bir soruna işaret eder…” diyen bir yaklaşım var bir de… Benim açımdan kabul etmek biraz zor oldu... Kendi arızalarını kabul etmek yerine ne kadar kolay başkalarına kızmak?! Bu yaklaşımı öne sürenler diyor ki; ‘birinin dağınık olması sizi rahatsız ediyorsa düzen takıntınız fazla!', ‘birinin sorumsuzluğu ise kızgınlığınız veya rahatsızlığınızın sebebi siz fazla sorumluluk üstlenmişsiniz' vs… Ne kadar doğru aslında; sadece kabullenmesi biraz zor, alışık olmadığınız bir yaklaşım. Başkalarına kızarak, suçu onlara atarak, kendimizi nimetten fasulye sayarak yaşamak varken, yaptığım pişmiş aşa su katmak gibi görünse de değil…
Dünyayı değiştirmek artık neredeyse imkansız, kendinize çeki düzen verebilmek; mutluluk, huzurunuz ve hadi başarı yolunda diyelim en büyük yatırım.
Cuma'nın gelişi Perşembe'den böyle belli olur : ))
Kendinize iyi bakın, güzel davranın… Sevin… Kendiyle barışık olmayan kimselerin, bu hayatta yol alması çok zor… ‘Kendimizi hırpalayarak epey mesafe kat ettik' diyenlerin vardıkları yeri kavrayabildiğinden şüphe ederim : )

Not: Kimseye özel olarak bir şey demek istemedim. İstesem derim, çok şükür bu hususta pek sıkıntı çektiğim söylenemez : )) Hepimizin yaşadıklarını düşünerek yazdım, herkes ihtiyacı olanı alsın istiyorum : )

YORUM YAP