‘İnsan güneş enerjisi ile çalışan bir varlık…' görüşüne giderek yatkınlığım artıyor… Dün sabah öyle gri bulutlar ve ardından yağmur ile güne başlayınca çalışma motivasyonum bir anda dip yaptı…
Aslında malum salgın sebebiyle zaten yerlerde sürünüyoruz moral açısından da...
‘Bayram gelmiş neyime' türküsünü hep bir ağızdan söyledikten sonra son bir gayretle yaşadığımız bu zorlu sürecin bitmesine odaklandı herkes…
Artık iyi haberler, güzel şeyler, iç açıcı gelişmeler yemek ve su kadar büyük bir ihtiyaç hatta zorunluk…
Son dönemin sonuçlarına baktığımızda ne kadar kontrol edilemez bir hayatımız olduğu kanısına bir tık daha yaklaştık. Planlıyor, tasarlıyoruz, gücümüz nispetinde gayret gösteriyoruz ama o kadar… Sonrası ve nihayeti bizim dışımızda. Bir şey gelip, ortaya çıkıp süreci bambaşka bir yöne alıp götürebiliyor… İşin garibi çoğu zaman bu bizim düşündüklerimizden ilk etapta yüzde yüz farklı bile olsa sonuç itibariyle daha iyi olarak bile şekil alabiliyor... Ya da bir kabulleniş, öyle görmeyi tercih ediyoruz ve oluyor…
Kontrolümüz dışında olanlar, değiştiremeyeceğimiz şeylere direncin onları çoğalttığı düşüncesinden hareketle, her şeyi olduğu gibi kabul edip hayatımızı istediğimiz gibi yaşayabilme noktasına odaklanmak oldukça kurtarıcı…
Kusura bakmayın bugün ‘Silivri'yi kurtarma planlarına' dahil olup katkı sunamayacağım.
Herkesin önce bir kendini kurtarması daha hayırlı bir düşünce gibi geliyor şu an : )
Yaşadığımız alamet, kıyameti istikamet olarak belirlememiş olsa bari…
Kendinize çok iyi bakarsanız, mutlaka daha güzel günler ve keyifli konularda buluşacağız : ))
GERÇEK HUZUR
“Bir gün bilge bir kral, ‘huzuru' en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan etti. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katıldı. Günlerce çalıştılar, birbirinden güzel resimler yaptılar. Sonunda, eserlerini saraya teslim ettiler.
Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoşlandı. Ama birinciyi seçmek için karar vermesi gerekiyordu.
Resimlerden birisinde, sükunetli bir göl vardı. Göl bir ayna gibi etrafına yükselen dağların huzurlu görüntüsünü yansıtıyordu. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslüyordu. Resme kim baktıysa, onun mükemmel bir ‘huzur' resmi olduğunu düşünüyordu.
Diğer resimde de dağlar vardı. Ama engebeli ve çıplak dağlar. Üst tarafta öfkeli gökyüzünden yağmur boşalıyor ve şimşek çakıyordu. Kısacası, resim hiç de huzur dolu görünmüyordu.
Fakat, kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklarda bir çatlaktan çıkan bir çalılık gördü. Çalılığın üzerinde ise anne kuşun ördüğü bir kuş yuvası görünüyordu. Sertçe akan suyun orta yerinde ise anne kuş yuvasını koruyordu.
Peki, ödülü kim kazandı dersiniz?
Kral ikinci resmi seçti…
‘‘Çünkü'' dedi, ‘‘Huzur hiçbir gürültünün, sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğinizin sükun bulabilmesidir.”“
*Alıntı