Ali Gülcü

Bir Cinayetin Psikanalizi?


Jed Rubenfeld'in " Bir Cinayetin Psikanalizi" isimli kitabını okuyanlar, bitirdikten sonra, kitabı raflara ya da kullanılmayan bir çekmeceye kaldırırken acaba ne düşündüler diye merak edip, google de kısa turlar attım...
Yorumlara da,  okudukları kitaplardan alıntılar yapıp, kendileri yazmış gibi davranan, durum fark edildiğinde, yaptıklarını inkâr yerine gülümseyen arkadaşlara da rastladım...
Sahi bunun adına da ebelenmek deniyor...
Anladığım kadarı ile ebelenen ve ebeleyen de bu işten keyif alıyor...
Garip!

&&&

Okurken küçük notlar almayı sever misiniz bilmiyorum ama ben alırım...
Kimi beğendiği cümlelerin altını renkli kalemlerle çizer, kimi sayfaların sağ üst köşesine notlar alır...
Benim defterlerim var, oraya yazarım.
Kitabı anlatacaksam bu notlardan faydalanırım...
Kitapla ilgili aldığım ilk not; Oedipus kompleksi nedir?
Çocuklukta gelişen bazı nevrozların kökenini açıklamak için Sigmund Freud tarafından geliştirilen kavram. Çocuğun anne ve babasına karşı beslediği sevgi ve düşmanlık duygularının bir bütün halinde toplanması...
Olumlu ve olumsuz olmak üzere iki şekilde açığa çıkar. Olumlu biçimi, kompleksin (karmaşanın) adını aldığı eski Yunan efsanesine uygunluk gösterir, yani oğlanlar babalarına ve kızlar annelerine rakip-düşman kimse gözüyle bakarak, içten içe onların yok olmasını ister...
Benim kadar konuya uzaksanız nevroz da sizin için yeni ve açıklanması gereken bir kelime değil mi?
Nevroz: Bir yalanın ömür boyu yaşanması!

&&&

Jed Rubenfeld'ın yazdığı Bir Cinayetin Psikanalizi Oedipus kompleksinin üzerine kurgulanmış, kahramanlardan biri; 1909 yılında o zamanki öğrencisi Carl Jung ile birlikte, Birleşik Devletler'e hayatı boyunca ilk ve son kez gelen amacı Worcaster, Massachusetts'teki Clark Üniversitesinde psikanaliz üzerine bir dizi konferans vermek olan Sigmund Freud...
Ziyareti son derece başarılı geçmesine, Clark Üniversitesinden fahri doktorluk unvanı almasına rağmen Freud ilerleyen yıllarda Amerikalılara sürekli " vahşiler" diyor... Ziyaretinden çok önce yaşadığı bir takım fiziksel rahatsızlıklar için de Amerika'yı suçluyordu!
Kitabın sonlarına doğru, Amerika'nın ilk psikanalistlerinden Dr Stratham Younger'a Freud aynen şunları söylüyor; " Bu ülke insanların içindeki en kötü şeyleri ortaya çıkartıyor: Tutku, kabalık ve vahşilik. Çok fazla da para var... Ülkeniniz övündüğü erdemliliği görebiliyorum ama çok kırılgan. Zevkler öne çıktığında erdemler parçalanacak. Korkarım Amerika bir hata, çok görkemli bir hata, şüphesiz, ama yine de bir hata"
Freud'un Amerika'da ne yaşadı da böyle konuştu dersiniz?

&&&

Mutluluğun esrarlı bir yanı yoktur. Mutsuz insanlar birbirlerine benzer. Uzun zaman önce açılmış bazı yaralar, gerçekleşmemiş bazı dilekler, ayaklar altına alınmış gururlar, retle, daha da kötüsü ilgisizlikle karşılanan aşk kıvılcımları onlara yapışıp kalır ya da kendileri ona yapışır...
Dolayısı ile her günlerini dünün bulutları altında yaşarlar. Mutlu insan ise arkasına dönüp bakmaz! İleriye de bakmaz! Böyle bir kişi anda yaşar
Ama bunun da bir kusuru var. " An" asla bir şeyi veremez: Anlamı... Mutluluğun ve anlamın yolları aynı değildir. Mutluluğu bulmak için kişinin sadece anda yaşaması gerekir; sadece an için yaşamaya ihtiyaç duyar, Ama eğer anlam istiyorsa, hayallerinin, sırlarının hayatının anlamı...
Kişi ne kadar karanlık olursa olsun geçmişte, ne kadar belirsiz olursa olsun gelecek için yaşamalıdır...
Hadi bakalım şimdi seçimi siz yapın mutluluk mu, anlamak mı?

Not: Ben sadece okuduğum kitapları paylaşıyorum, bir önceki kitap anlatımında, yazıyı okuyan arkadaşlarımdan biri "14 yaşındaki kızına kitabı okutup okutamayacağını" sormuştu, ben de "eğitimci olmadığımı ve yorum yapamayacağımı" söylemiştim... Daha sonra konu üzerine bayağı kafa yordum, kitapların üzerinde de hangi yaş gurubuna hitap ettiği yazılamaz mı? 

YORUM YAP