16 Nisan'da yapılacak Anayasa değişiklik oylaması ile ilgili saha çalışmalarını aralıksız olarak sürdüren CHP'nin Silivri İlçe Başkanı Suna Göçengil ile Referandumu konuştuk. “Bütün çabamız bir partinin değil, bütün partilerin devlet kıstasını korumak.” diyen Göçengil, Türkiye'nin gücünü anayasa değişikliğinden ziyade demokrasiye, hukuk devleti ve üretime bağladı.
Güçlü bir Türkiye iddiasıyla ülkemizin karşı karşıya getirildiği Anayasa değişikliği halk oylamasını değerlendiren CHP Silivri İlçe Başkanı Suna Göçengil, Türk milletinin Cumhuriyet, parlamenter sistem ve demokrasiyle güvence altına alınan hak ve hukukunun bir parti ve adamın insafına terk etmenin doğuracağı vahim sonuçlara işaret etti.
“BELLİ BİR SİYASİ DÜŞÜNCENİN DEĞİL ÇİFTÇİNİN, SANAYİCİNİN, İŞ VE BİLİM İNSANLARININ ÖNÜNÜ AÇMALIYIZ”
Sevginar Sali: Bu referandumun anlamı nedir?
Suna Göçengil: Ülkemizi çok seviyoruz ve burada birlikte, hür irademizle yaşamak istiyoruz. Görüşlerimiz, fikirlerimiz farklı olabilir ama inanıyorum ki huzur içinde yaşama arzusuna çok katılan olacak. Huzuru tesis etmemiz için herkesin hak ve hukukunu güvence altına almalıyız bunu Anayasa sağlar. 16 Nisan'da sandığa gidecek ve bir anayasa değişikliği için oy kullanacağız. Yani gelecekte nasıl bir yönetim sistemi tercih ettiğimizin seçimini yapacağız. Bu sürecin siyasi partilerle bir ilişkisi yok, kişilerle de yok; olamayacak kadir mühim bir mesele. Bu 80 Milyon vatandaşımızı ilgilendiriyor, hak ve hukukunu, geleceğini güven altına alıyor mu, almıyor mu? Buna bakalım… Bu anayasa değişikliği ülkemizde hangi soruna çözüm getiriyor? İşsizliği, ekonomiyi, terörü, siyasi partiler, sağlık, eğitim, dış politika sıkıntılarına çözüm getiriyor mu?
Şunu artık kabul etmemiz lazım; Tüketen değil üreten bir ülke olmalıyız. Üretimle büyürüz, ancak öyle güçleniriz. Belli bir siyasi düşüncenin değil çiftçinin, sanayicinin, iş insanları, bilim insanları, eğitimin, gençliğin önünü açmalıyız.
“ÜLKEMİZİN, MİLLETİMİZİN BU ATEŞİN İÇİNE ATILMASINA MÜSAADE EDEMEYİZ”
Bir ülkenin hapishanelerinde yer yoksa, medya ve düşünce hürriyeti yoksa, ekonomik ilerleme yoksa; 15 yıldır tek parti yönetiminde ciddi bir sorun var demektir. Demokrasiyi, hukuku, üretim üzerinden ekonomiyi karartanlar bugün milletin güvencesi Cumhuriyet ve Parlamenter sistemi kaldırmak istiyor…
Çok tehlikeli bir yaklaşım; siyasi iktidarlarını sürdürmek için ülke olarak çok şey feda ettik ama şimdi gözünü diktikleri vahim sonuçlar doğurur. Ülkemizin, milletimizin bu ateşin içine atılmasına müsaade edemeyiz.
“ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN TARİF ETİTĞİ DÜZENDE KİMSE GÜÇLÜ VE GÜVENDE OLAMAZ”
Sevginar Sali: “Daha güçlü bir Türkiye için evet deyin” yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suna Göçengil: Eğer ülkenin ekonomisini doğru yönetemez, güvenliğini sağlayamazsan o ülke güçlü olamaz. Her zaman bu ülkenin sorunlarının tespitini yapmak istedik. Güçlü ve bağımsız bir Türkiye'nin nasıl olabileceğinin peşinde olduk ve biz bunu hep kamuoyuyla paylaştık. 16 Nisan'da oylayacağımız anayasa değişiklik maddeleri bize daha güçlü bir Türkiye sağlamaz. Tarafsızlığını kaybetmiş bir Cumhurbaşkanı, Parti Devleti, bağımsızlığını yitirmiş yargı, tüm denetim ve kontrol mekanizmaları çökertirmiş bir sistemde Türkiye güçlü olamaz… Böyle bir düzende kimse güçlü, güvende ve geleceğinden emin olamaz.
“HALK BASKI ALTINDA”
Sevginar Sali: Sahada gerçekleştirdiğiniz referandum çalışmalarınıza dair gözlemlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Suna Göçengil: Referandum süresince çok dolaştık. Pazarlara da gittik, ev ziyaretleri de yaptık, kahvehanelere de girdik. Evet diyene rastlamadım ben. Kimse bana, “Ben Evet diyorum” demedi. Bunu insanların fikirlerini hür bir şekilde söyleyemeyecek kadar baskı ortamında olmalarına bağlıyorum. Geçtiğimiz gün sanayi bölgesinde esnaflarımızı ziyaret ettim. Ciddi anlamda bir işsizlik söz konusu, sanayiyi ilk defa bu kadar boş gördüm. Hepsinin derdi ekonomi. Türkiye Anayasası'nın 18 maddesi üzerindeki değişikliklerin ekonomilerinde bir düzeltme yaratmayacaklarını düşündükleri için Evet demeyi düşünen kimseye rastlamadım.
“EN ZOR SEÇİM REFERANDUM”
Sevginar Sali: Diğer seçimlere nazaran CHP açısından bu seçim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suna Göçengil: Hiçbir seçim kolay değildi ancak en zor olan seçim bence referandum. Bu beş senede bir yapılan seçimlerden değil. Bu referandum, bundan sonraki yönetim şeklimizi belirleyecek. O yüzden çok daha önemli. Hassas çalışmamız gereken ve geleceğimizi ilgilendiren bir konu. Onun için detaylı alan çalışmaları ile herkese ulaşmaya gayret ettik.
“EVET ÇIKARSA PARTİ DEVLETİ OLACAĞIZ”
Sevginar Sali: Evet çıkarsa ne olacak?
Suna Göçengil: Evet çıktığı anda Cumhurbaşkanı hemen Parti Başkanı olacak. İşte o zaman tüm ülke siyasallaşacak, parti devleti olacak. Vali, kaymakam, üniversiteler, adalet, hukuk her şey bir parti devletine bağımlı çalışmak zorunda kalacak. Başkan senin partinden değilse, onlar gibi düşünmüyorsan kendine devlet kapısında yer bulamayacaksın. Bunun açık anlamı ‘kendileri gibi düşünmeyenlerin ülkede ötekileştirilmesi' demektir. Bu ülkede çok ciddi yara açar. Zaten bugün bölünmüş durumdayız. Çok şükür Silivri bu anlamda gerçekten son derece demokrat bir yer. Gittiğimiz hiçbir yerde tepkiye rastlamadık. Beyoğlu İlçe Başkanımıza bıçaklı saldırı oldu. İşte bunun sonu çok daha kötüye gider. Yarın adliyeye bir işiniz düştüğünde artık hukuktan önce o partinin temsilcisine gitmek zorunda kalacaksınız. Bu çok kötü bir durum. Yıllar önce komünist sistemlerin olduğu durumlara gider ki bunun örnekleri yaşandı. Romanya, Bulgaristan gibi. Ülke çok ciddi bir karmaşanın gider, insanlar tamamen bölünür ve doğru bir yöntem olmaz.
“YÖNETİM BİÇİMİMİZ DEĞİŞİRSE, FARKLI GÖRÜŞLERİN ANLAMI KALMAYACAK”
Sevginar Sali: Peki Hayır çıkarsa ne olacak?
Suna Göçengil: Hayır çıkarsa her şey olduğu gibi devam edecek. Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı statüsü, Bakanlar Kurulu, milletvekilleri kendi görevlerinde devam edecekler. Bugün Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Bakanların, Milletvekillerin görev tanımı belli. Parlamenter sistem en ideal yönetim şeklidir. Bizdeki örneğinin iyileştirmelere ihtiyacı var, ortadan kaldırmak büyük bir yanlış olur. Hele hele hedeflenen Başkanlık, Türkiye Cumhuriyeti kazanımlarını, bizi biz yapan, millet yapar ortak değerlerimizi ciddi bir tehlikeye atar. Böyle bir maceraya girecek lüksümüz yok; zaten çok zor durumdayız.
Esas çift başlılık Evet çıktığı anda başlayacak. Yürütme, icra, yasama, yargı her şey denetimsiz olarak bir kişiye emanet ediliyor. Denetimli olduğu söyleniyor ama bu denetimi yapabilmek için şartlar çok ağır, ağırı geçin imkansız. O yüzden halkımızın ciddi anlamda sağduyulu karar vermesi gerekiyor.
Özellikle bu anlamda kadınlarımızı çok dikkate alıyorum. Gittiğim her yerde her zaman lütfen bizi dinleyin, bizim haricimizde başkalarını da dinleyin ama iki tarafa da güvenmeyin, oturup kendiniz araştırın, bu olaya ideolojik olarak bakmayın çünkü bunun geri dönüşü olmaz dedim. Yönetim biçimimiz değişecek, artık bir irademiz olmayacak, farklı görüşlerin anlamı kalmayacak.
“ÇOK SESLİLİK YERİNE TEK SESLİLİK ÇABASI VAR”
Bu maddelerle birlikte siyasi partiler yasasının da değiştirilmesi gerekirdi. Bir kere meclise giriş barajının düşürülmesi gerekiyordu. Herkes katılsın. %2 olan da mecliste olsun. 1 kişi bile olsa fikrini söyleyebilsin. Sadece çoğunluğun yönettiği bir ülke gelişemez. Güçlü Türkiye böyle olmaz zaten. Azınlıkta olanların da katkısı olmalı. Çok seslilik çok daha önemli. Çok sesliliğin artırılması gerekirken tek sese indirilmeye çalışılıyor. Bunları iyi irdelemek lazım.
“TÜRKİYE'NİN GÜCÜ DEMOKRATİK SİSTEM VE ADİL İŞLEYEN HUKUK DÜZENİNE BAĞLI”
Sevginar Sali: Referandumun sonucu ne olur?
Suna Göçengil: CHP referandum anketi yaptırmadı ama sokaktaki anketi görüyoruz. Gerçekten sokak en güzel anket. Halk bu konuda kararını vermiş. Silivri ile ilgili bir tahminim var ama rakam vermiyorum. Hedefimiz düşünülen rakamın üzerine çıkmak, barajı artırmak.
Güçlü ülke ancak gerçek demokrasi ile mümkün olur. Hukukla, sosyal devletçilikle, iyi bir dış politikayla, bilgi üreterek ve sürdürülebilirliğini sağlayarak mümkündür. Bunların devamlılığı sağlanmaz, önüne set koyulursa hepsi kilitlenir. Ne güvenliğin ne hakkın ne de hukukun kalır. Çağdaş dünyada ülkeler demokrasilerinin gelişmişliği ve hukuk sisteminin sağladığı adalet ölçülerinde güçlü olurlar.
“BUGÜNKÜ BASKICI ANLAYIŞ YARIN TEK ADAM İRADESİNE GEÇTİĞİMİZDE YAŞAYACAKLARIMIZIN ÖN GÖSTERİMİ ASLINDA”
Sevginar Sali: CHP her şeye karşı mı
çıkıyor iktidarın iddia ettiği gibi?
Suna Göçengil: Getirilmek istenen anayasa değişiklik paketinin doğruluğuna inansaydık şüphesiz bunu desteklerdik. CHP bu referandumdan önce yeni bir anayasanın nasıl olması gerektiğiyle alakalı çok ciddi bir çalıştay yapmıştı. Anayasa hukuku anlamında gerçekten çok tecrübeli kişilerle ortak bir bildirge hazırlandı. CHP bu anlamda hazırlıksız değildi, teklifi de vardı ama bu süreç doğru yönetilmedi. Milletin görüşlerinden ziyade, “bizim çoğunluğumuz var, biz yapacağız” mantığıyla hareket edildi.
Bu yeni anayasa metninin kim tarafından hazırlandığını kamuoyu bilmiyor. Meclise geldiğinde mevcut iktidar partisinin milletvekilleri değişiklik maddelerinin içeriğini dahi bilmeden imzalayarak kabul ettiler. Resmen boş kağıda imza attılar. Anayasa metni meclise geldikten sonra gerek komisyonda gerek genel kurulda tartışmalar yaşandı. Bu kadar önemli bir konuda muhalefete ve toplumun diğer temsilcilerine yeteri kadar söz hakkı vermediler. Yayını kapatarak gece yarıları bir şeyden kaçırır gibi oylatmalar kabul edilebilir bir durum değil. Ne kadar büyük bir baskı altında olduğumuzu gösteren bu anlayış yarın tek adam iradesine geçtiğimizde yaşayacaklarımızın bir ön gösterimi aslında.
“BİR PARTİNİN DEĞİL, BÜTÜN PARTİLERİN DEVLETİ KISTASINI KORUMAK MÜCADELE EDİYORUZ”
Referandum için birçok sivil toplum kuruluşu çalışıyor. Geçtiğimiz hafta hukuk fakültesi öğrencileri, 16 Nisan'da gerçekleşecek referandum öncesinde "Bana Anayasayı sor" diyerek Silivri sahilinde bu kritik süreçte insanlara anayasa değişikliğini anlattılar. Evet ya da Hayır demeden yarının hukukçuları olarak oylanacak 18 maddelik anayasa değişikliği hakkında vatandaşları bilgilendirdiler. Bu hafta da İstanbul Mali Müşavirler Odası gelecek önümüzdeki sürecin ne denli siyaset ötesi olduğunun anlaşılması için bu örnekleri veriyorum. Halkımız bunun farkında olarak görüşünü belirlemeli; bu parti değil memleket meselesi. Herkesin siyasi tercihlerine saygı duyuyoruz. Bu anlamda millet olarak irademizi devlet yönetimine yansıtabilmemizin mücadelesini veriyoruz. Burada bir iktidar-muhalefet karşıtlığından söz etmiyoruz. Bir partinin değil, bütün partilerin devleti kıstasını korumak için bütün çabamız.
AŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYMAK İSTEYEN HERKESE KAPIMIZ AÇIK”
Sevginar Sali: Silivri CHP'de durum nedir?
Suna Göçengil: Parti olarak ülkemiz adına taş üstüne taş koymak isteyen herkese kapımız açık. Bu anlamda en ufak bir tereddüdümüz yok. Kim gelirse gelsin herkesle omuz omuza çalışırım ama sadece şov için gelenlere anlam veremem.
“HÜR İRADEMİZLE, BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK İSTİYORUZ”
Sevginar Sali: Son olarak ne söylemek istersiniz?
Suna Göçengil: Hür irademizle barış içinde yaşamayı hedefliyoruz. Bu irademizi, kardeşliğimizi gelecek nesillere taşımak istiyoruz. Bu anlamda 16 Nisan'a giderken şu an yaşanan bu baskıcı ortama ve tek kişi iradesine ‘dur' dememiz gerekiyor. Ben 3,5 senedir İlçe Başkanıyım, bu 4'üncü seçimim. 4 seçimin ülke ekonomimize yapmış olduğu zarar çok büyük. Ekonomimizi canlandırmak için uğraşırken tam tersi her geçen gün daha kötüye gidiyoruz. Türkiye işsizlikte en yüksek rakamları gördü. Döviz kontrol edilemez durumda. Üretim çok azaldı. İhracat yapan bütün firmalar kapasitelerini üçte bire indirdiler. Birçok özel sektör personelini zorunlu izne çıkarttı. Bunlardan söz etmemiz gerekirken insanların karşısına oy için çıkmak bizi üzüyor. Yaklaşık 14 tane dernek ziyaretinde bulundum. Her gittiğim yerde onlara eşleri ile tanışmak istediğimi söyledim, kadınlarımızı dinlemek istiyorum. Sosyal yaşama katkı sunmaları için bunun çalışmasını yapacağız.
“HERKES SANDIĞA GİTSİN VE SEÇİMİN SONUCUNU TAKİP ETSİN”
16 Nisan'da görüşü ne olursa olsun herkesin sandığa gitmesini, oy kullandığı sandığın sayımını kontrol etmesini, takip etmesini, hazırlanan tutanağın bir fotoğrafını çekmesini, kendi sandık sonucunu Yüksek Seçim Kurulundan izleyip karşılaştırmasını istiyoruz. Tutanaklar kapıya asılmak zorunda. Herkes kendi sandığından sorumlu olsa zaten yetecek. O tutanakta açılan rakamlarla Yüksek Seçim Kurulunun açıkladığı rakamda bir farklılık varsa bunu mutlaka Yüksek Seçim Kuruluna veya bizlere bildirsinler. Bu ülkenin geleceği için bunun yapılması çok önemli. Sandığa gitmek çok önemli bir vatandaşlık görevi ancak sandık sonucunu takip etmek daha mühim bir vatandaşlık görevi.
17 Nisan sabahına ülkemizin geleceği ve aydınlık yarınlarına umudumuzu yenileyen bir sonuçla uyanmamız dileğiyle. Ülkemizden demokrasi ve hukuk eksik olmasın!
Haber Merkezi