Engin Akın

Bir tesisimiz bile yok hala, öyle değil mi Arif abi!

Varsayalım ki lig başladı ve takım kazanmaya başladı.

Moraller düzeldi, tribünler doluyor, herkesin elinde kâğıt kalem Play-Off'ta muhtemel rakibin kim olacağı hesapları yapılmaya başlandı.

Başta yönetim herkes durumdan mutlu memnun çünkü takım kazandıkça artan güven ve itibarın dışında, prestij ve beklentiler olacaktır ama ya sabit bir gelen gelirin olmayışı düşündürecek bu sefer elini taşın altına koyanların.

Otogar gelirleri, otopark gelirleri, kupa gelirleri, iddia, federasyon katkıları bu sezon yok. Az biraz işadamlarının bağışları ile birlikte bol miktarda yönetici destekleri.

Yeni sezonda takım Play-Off'a kalır, kalırsa da çıkar bundan eminim de, vergi ve sigorta borcu nedeniyle tansiyonu yükselenlerin olduğunu da çok iyi biliyorum.

Herkes Mustafa Saral değil ki payına düşeni “buyurun” desin!!!

Birçok insan bir an evvel kulübün tüm borçlarının ödenmesini istiyor ama geçmişte bunca geliri olmasına rağmen kapatılamayan borcu bu yönetim olmayan gelirleriyle nasıl kapatsın? Takım mı kuracaklar, yoksa borç mu ödeyecekler? Bunun netleşmesi gerekir.

Akgün Duru ve yönetimi hem borç ödemeye meyilliler hem de takım yapmanın. Durum böyle olunca da bir yerde tıkanıyorlar; Sıcak para akışının olmayışında.

Bu beklentinin bir kişisel boyutu bir de kurumsal boyutu var.

Kişisel boyutunda borç dönemlerine göre şahıslara bölünmüş krediler, ticari ilişkiler sosyal ilişkiler büyük tehlikede.

Yeni yönetim daha sezon başlamadan karizmayı çizdirmek istemez herhalde. Bunların olacağını ve böyle durumları yaşayacaklarını bile bile girdiler bu işin içine. Şu ana kadar da çok iyi götürüyorlar.

Lakin ilerleyen haftalarda onları da bekleyen büyük tehlikeler kapı ardında bekliyor. Oyunculara verilen çekler, yine oyunculara verilen sözler, ötelenen bireysel borçlar, günde üç öğün yenen yemekler, konaklayan oyuncular, teknik adamların talepleri, deplasman masrafları, çalışanların masrafları derken bu sıralama uzar da gider.

Acil bir şekilde sıcak para akışının sağlanması gerekli.

Hatırlayanlar vardır mutlaka yıllar yıllar önce Silivrispor'da “Küçülelim tasarruf edelim her köyden bir çocuk alalım ligde kalalım yeter” dedi ve düştüğü yerden 19 yılda ancak çıkabilmişti.

Bu politikalardan etkilenenler de olabilir ve biri çıkar “Mimarsinan'dan bir, Selimpaşa'dan üç, Gümüşyaka'dan iki, Kavaklı'dan iki, Alipaşa, Çanta, Fener birer oyuncu alalım hatta babalarından kulübe yardımda alırız” diyebilir. O zamanlarda da ben bu düşüncelere, “Ammmmman haaaa yanılırsınız” dediğimi hatırlıyorum…

Futbolun adaleti kesinlikle yerlinin yerlisini tanımaz hatta iplemez. Bırakın iplemeyi gözünün yaşına bile bakmaz.

İcraat, vizyon, etki tepki, kriterleri bir kenara itip yerlinin yerlisi bana yeter derseniz işte tam burada iyiden iyiye yanılabilirsiniz.

Futbol yeteneğe, beceriye, icraata etkiye tepkiye bakar.

Futbolda vakit nakittir.

Her dakika gol.

Her gol, her puan ve her tur para demektir.

Dolayısıyla pastadan pay alabilmek için kimin yönettiğine değil Silivri'nin rakipleriyle arasındaki tesis farkının nasıl, ne zaman kapatılacağına odaklanılmalı.

Asıl sorun da burada başlıyor.

Bir tesisimiz bile yok hala, öyle değil mi Arif abi.

Ya Allah Aşkına, Arif abi bunları da duy.

YORUM YAP