Bu cümleyi hiç kendine kurdun mu?
Bugüne kadar hep başkalarıyla konuştun.
Kendini anlattın, anlaşılmak istedin, sevilmek istedin.
Saatlerce anlattın.
Kelimeler dolusu yazdın.
Bilinmek üzere geldiğin bu aleme bir bilen olsun istedin.
Unuttun önce kendini bilmen gerektiğini.
Görülmek istedin.
Verdiğin mücadelenin, çabalarının, yorgunluklarının görülmesini istedin, kendini görmezden gelerek.
Ya kahraman oldun başkasını kurtarmak isteyen, ya da kurban oldun; birilerinin seni kurtarmasını bekleyen.
Başkalarında arayıp durduğun senden başka yerde değildi oysaki.
Onaylanma ihtiyacın 70'e de gelse bitmedi. Çünkü içerlerde bir yerde onaylanmayan biri vardı.
Şartlara bağlı sevdin kendini, çünkü öyle öğretildi.
Seçtiğin mesleğin, ya da diğer seçimlerin çoğu başkalarının hayalleriydi belki de farkında bile olmadan gerçekleştirdin.
Kimse kırılmasın diye üst üste binen mecburi hissedişler yığıldı.
Hayır diyememeler ve sen hepsinin altında bir yerlerde kaldın.
Ağır gelmeye başladı yaş ilerledikçe. Taşıdığın yüklerden, omuzlarına binen ağrılar artmaya başladı.
Yüreğinde bir yorgunluk varsa eğer,
Çayını, kahveni al ve kendinle bir randevu ayarla.
Önce bir hatırlatmayla başla, elini kalbine koyarak.
Sevgili Kendim;
Her zaman güçlü olmak zorunda değilsin,
Herkesi anlamak zorunda değilsin,
Herkes seni onaylamak, sevmek zorunda değil,
Herkese, her seye yetişmek zorunda değilsin, sensiz de yapabilirler inan ki zaten bir gün yapmak zorunda kalacaklar.
Mükemmel olmak zorunda değilsin,
Tek başına başarmak zorunda hiç değilsin,
Her zaman müsait olmak zorunda değilsin,
Her yaptığın iş için onay almak zorunda değilsin,
Birileri istemiyor diye hayallerinden vazgeçmek zorunda değilsin, Zayıflamak zorunda değilsin, O elbiseyi giymek zorunda değilsin, Kalbinden gönlünden geçmeyen hiçbir şeye zorunda değilsin.
Asıl mesele, ne yaptığın değil yaparken zorunda hissedişin.
Asıl mesele, yorgunlukların değil, hiç kimse tarafından görülmediğini hissetmen. Ve şimdi zorundalık hissini bırak, yaptıklarının birileri tarafından görülmediği endişesini bırak.
Mesela; otobüsle giderken trafik oluştu, zorunda hissedişi bir kenara koy ve etrafı seyretmeyi hisset. Bir yerden bir yere uzun süre yürümek zorunda kaldıysan eğer, yürümeyi hisset, ayaklarını hisset, yüzüne değen rüzgârı hisset.
Harika bir iş başardın ve kimse görmeyip, takdir etmediyse sen görmediğin için, dur ve kendini tebrik et.
Yaptığın her şeyi, severek, kalbinden gelerek hisset.
Zulüm; bir şeyi ait olmadığı yere koymaktır.
İletişim kuramadığın yere ait değilsindir.
Kısıtlandığın, kendin olamadığın yere de ait değilsindir.
Anlaşılmadığın, değer görmediğin yere de ait değilsindir.
Ait hissetmediğin yerde durmak zorunda değilsin.
Kendine lütfen zulmetme.
Kendini oraya koymak için zorlama.
Hayat bir kitap gibi. Bir sonraki sayfaya geçmek için tek yapman gereken şey sayfayı çevirmek.
Aynı yerde takılıp kalmak sana bir şey kazandırmaz.
Olaylarda takılı kalma. Kendine yolculuk yapmaya devam et.
Her gün yeni bir başlangıç, her gün yeni bir fırsat.
Bu fırsat için her sabah teşekkür et ve İyi değerlendirmek için niyet et.
Herkese, her şeyi kanıtlamak zorunda değilsin, bırak birileri de yanlış anlasın seni.
Birilerinin iyi olması, senin için doğru insan olduğu anlamına gelmez. Gelen gelir, giden gider kimseyi kalması için zorlama. Şimdi bütün mecburiyetleri, zorundalıklarını bir kenara bırak, ve yaşamı sevgiyle kucakla.
Sevdiğin için Şükret, Sevildiğin için teşekkür et.
Ama asıl teşekkürü kendine et.
Kalbinle yaptığın her şey için,
Sessiz verdiğin savaşlar için,
Kendin olmayı seçtiğin için,
Umudunu hiç bırakmadığın için,
Kendine sarılabildiğin için,
Kendi yolunda yürüyebildiğin için,
Bu kadar kalabalıkta kendin olarak kalabildiğin için,
Ne olursa olsun kendi ellerinden tutup ayağa kalkabildiğin için,
Sen düşündüğünden, sandığından, inandığından daha fazlasısın.
Ve kendini o ayna da gör, seyret çünkü.
‘'Seni görüyorum'' :)
Bir sonraki yazıya kadar kendini görmek için kendine iyi bak :)