"Eskİ karımla buluşup boşanma yıldönümümüzü kutlayacağız" deyince dönüp baktım adama, bu akımın bir adı vardır elbet ama ben becerip de yazamayacağım. Hani kösele ayakkabı giyiyorlar da çorap yok, pantolonların boyu dört parmak kısa. Yediğine, içtiğine dikkat eden fit adamlar bunlar…O pantolonun içine ben girebilsem boza güğümü gibi falan dururum herhalde…
Ne konuşulur boşanma yıldönümünde?
Ortam romantik midir?
Adamın cümlesi bitince, o kadar da boşanamamışlar diye geçirdim içimden.
- Nasıl yakalamıştım seni Semra'yla
- Ahaha sokak kapısının açıldığını duymadık bile…
- Duymanız mümkün mü şekerim çok meşguldünüz.
- Arkamı bir döndüm seni görünce dünya durdu zannettim, ayak uçlarında süzülmüşsün içeriye, oldum olası sessiz yürürdün sen, yok yok yürümezdin de kayardın sanki.
- Hıyar çok ağlattın beni! İntikam olsun diye sizin iş yerinden Ayhan var ya, hani sen hiç sevmezdin, onunla çıktım ben de.
- Vay edepsiz vaaay. Ayhan'la he…Ayı Ayhan'la!
Feribot Çanakkale iskelesine yanaşınca aceleci adımlarla kendini karaya atmak isteyen kadınlı, erkekli yolcu gurubunu izledim. Kapalı yerde kalma fobisi gibi feribotta kalma fobisi midir bu? Vatandaş otuz saniyede ayağını karaya basmayandan vergi alındığın mı sanıyordur? İçlerindeki yarışma dürtüsüne ket mi vuramıyorlardır? Ulan hayatta hiçbir şeyde birinci olamadım bari feribottan ilkönce ben ineyim de, belki bir iki manita yaparım psikolojisi midir?
Her neyse işte.
Sürünün bir üyesi olmadığımın altını çizmek için tüm araçlar, çekik gözlüler, hediyelik eşya satıcıları ve de yolcular inene kadar kılımı kıpırdatmadım. Bacak bacak üstüne atmış, en dünyayı umursamaz halimle oturuyorum.
Soran olsa feribot benim diyeceğim!
- İsminiz?
- İdo…Tanıdık geldi mi?
Sahi çorapsız kösele ayakkabı giyen hıyarın Porş Çayeni yokmuş muymuş! Kafeteryanın önüne park etmiş, inerken gördüm.
Size de oluyor mu bilmem, çok güzel bir kadının yanında çirkin bir adam görünce; yüce Mevla'm adaletin nerede diye sorguluyorum, içimden ama!
Caanım porşa baaak, kıl kuyruğa bak! Hem pantolonun paçaları bir karış kısa, benim paçalar duble!
Hafiften bir kompleks yaptım.Emmi yalnız otursa izin isteyip çökeceğim.
"Usta bak şimdi sen beni feribotta yayan gördün küçümsedin ama olay öyle değil. Çanakkale'de park yeri bulmak sıkıntı olduğu için arabayı Eceabat'ta bırakıyorum, üç liraya geçiyorum. Benim aslan parçası Tofaş olabilir. Benim de değil zaten şirketin. İstesem porş alabilir miyim? Kralını alırım da benzin altı lirayı geçti, yazık günah…Ağbi güzel dinliyorsun sen, ileride Mor Salkım meyhanesi var iki tek atalım mı…Tamam tamam boşanma yıl dönümün var oraya gideceksin"
Benim şirket arabası adamda olsa eski karısı boşanma yıldönümüne gelir mi?
Sende her şeyi paraya bağlıyorsun demeyin şimdi. Bi düşünün bak, avukattı, mahkemeydi, mal paylaşımıydı derken boş olana kadar kadının göbeği çatlamış zaten, üstüne Semra'yla aldatılmış…
Neden gelsin?
Nasıl gelsin?
Biraz saksıyı çalıştırınca uyandım ben, kesin porşun yüzü suyu hürmetine geliyor kadın, dediydi dersiniz başka açıklaması yok bu işin…
Arabanın yanından geçerken camına tükürdüm,aramızda kalsın!