Kısa bir süre önce 14 Mart Tıp Bayramını kaydettik.
Her şeyin kıymetini kaybettikten sonra anlamakla ilgili teşhisimiz ne kadar kesin ise bu gidişatı tersine çevirme zorunluluğumuz da o kadar net aslında.
Sağlık kuruluşlarımızın fiziki şartlarını iyileştirmekle mutlu olurken, ‘bu binalara ruh ve anlam katacak olan, çok güç ortaya çıkan hekimlerin ellerimizden yitip gidiyor olması kahredici.
Başka ülkelere gitmeyi tercih edenlere üzülürken bir de hayattan kopartılanlar için yas tutmak durumunda kalmamız cabası.
Sorunlara yaklaşımımız ürkütücü esasen. Problemin kaynağını yanlış yere bağlayıp da sağlıklı bir çözüm yerine, yok etme eğilimimiz her alana sirayet etmiş durumda.
Sağlık Bakanına ulaşan milyonlarca sesten biri olmaya aday değil ama Silivri'deki yöneticilerin yapabileceği şeyler olduğuna güvenerek sağlık alanına elbirliği ile eğilmemiz gerektiğini söylemek istiyorum. Herkesin bildiği bir şeyi dile getirmek de diyebiliriz buna…
Silivri Devlet Hastanesi'nin eski yerindeki halini birçoğumuz hatırlar. 2000'li yıların başında fiziki şartlar açısından dökülen bir hastane ama her branşta doktorumuz vardı. Evet, çok şükür ve ne mutlu ki fiziki şartlarımız iyileşti. Bundan sonraki süreçte hekimler ve sağlık personelinin yanında daha kararlı ve net durma vaktimiz gelmedi mi?
Vatandaş daha hoşgörülü, siyasetçiler daha duyarlı, bürokratlar daha anlayışlı olsa kim ne kaybeder? Aksine kazanır herkes!
Sağlık alanı çalışanları da herkes gibi ilgi bekliyor. Önemli bir ayrıcalıkla; içinde bulunduğumuz zorlu zamanlarda toplumun fiziksel ve ruhsal tüm yaralarını saran hekimlerin hak ve takdir arayışı da son derece yerinde.
Sağlıkçılarına hak etikleri değeri göstermeyen toplumların sağlıklı olma şansı kalmaz.
Hastalarımızın sağlığına kavuşması, toplum hayatının sağlıklı işleyişi için kimi iyileştirmeleri konuşmaktan öteye hayata geçirmemiz gerekiyor.
Yaygın kanıdır Belediye Başkanları şehrin geleceğini planlarken teknik insanlar ile istişareler yaparlar. Hayatın en önemli öznesi insansa, onun için de sağlık her şeyden önce gelen bir konuysa; yapılan tüm hizmet ve yatırımları asıl anlamlandıran öğe için sağlıkçıların ne dediğini, beklediğini, istediğini de duymak gerekir sanki.
Özellikle Devlet Hastanemiz (çünkü büyük bir çoğunluğumuzun özel kuruluşlarda ihtiyaçlarını karşılama imkanı yok) için kadro ve teçhizat konusundaki eksiklikler hususuna iyileştirici bir gayretin olumlu sonuçlardan yoksun kalmayacağı çok belli.
Eksiklikler ve duruma ilişkin karamsar bir tablo ile moral bozmak ihtiyacımız olan son şey. Dünyayı kurtaramayız belki ama kendi evimizin önünü süpürebiliriz. Birlikte ve karşılıklı bir anlayış ile çok da güzel başarabiliriz.
Sorunları görmezden gelip, çözümler hususunda ayak diretirsek bugün sahip olduğumuz imkanları yarın bulamayacağımız, vereceğimiz kayıpların katlanarak çoğalacağı anlaşılıyor.
Sağlımızın da sağlıkçılarımızın da kıymetini bilelim, daha fazla kaybetmeden bilelim.