Dün genel seçim sonrası, yerel siyasetin bize vaat ettiklerine değinirken; ‘AK Parti’nin içindeki saf değişikliğine akıl sır erdirmek, yetişmek güç…’ demiştim…
Rıfat Kutlu’ya sürpriz doğum günü kutlamasından bu kare hissettiklerimin fotoğrafını gibi adeta önümde belirdi… Gerçi halkanın tamamlanması için başta bir eksik var… Ama çağrıştırılan bütünlük muazzam… Volkan Yaşar’dan sonra AK Parti Gençlik Kollarını devralan Bayram Üstündağ, Rıfat Kutlu, Ferhat Gezeren ve şimdiki başkan Orhan Koç…
Birkaç ay önce yapılan Gençlik Kolları kongresinde bir kopuşun resmi ortaya çıkmıştı. Rıfat Kutlu’dan öncesi yoktu… Ama şimdi bir tık geriye Bayram Üstündağ’a ulaşılmış. Üstündağ ile Yaşar hemen hemen aynı akımı temsil eder bir yerde. Yeni kuşak AK Partililerle bir araya gelişleri son derece farklı oluşumların habercisi. Bayram Üstündağ’ın SKM Başkanlığını bırakın; yerel seçimlerde partiye girişinin konuşulmasına bile tahammül edemeyenler bugün onunla omuz omuza mücadele ederken görülebiliyor.
Yadırgadığım şey bu durumun gerçekleşmesi değil, bugüne kadar olmamasındaki engellerin aşılmış olması… Su kendi yatağında akarken yönü değişmez. Ama ne zaman ki önüne çıkan bir engeli aşar farklı mecraya akım başlar…
Bu tabloya değişik bir açıdan daha bakmamız lazım ki tümüne olmasa da; gerçeğin önemli bir bölümüne erişebilelim...
Metin Karakaş’ın, Şahabettin Hayta, İsmail Taşkın, Elif Koryürek, Alparslan Çalış ile birlikte hareket etme ısrarı bir noktada ters tepiyor olabilir mi? Karakaş’ı bir bakıma idol olarak gören teşkilatın harlı ateşinde yetişmiş bu gençler ‘yaptığı açılımlar ve bunlardan vazgeçmeyişine az biraz bozuluyor’ tezi doğru mudur?
Ne mümkün aynı anda herkese yaranabilmek?!
İnsanı çok şey yoruyor da önemli işlere kalkışınca sizi en iyi anlaması gerekenlerin en çok izahata ihtiyaç duymasına ayrı bir parantez açmadan olmaz.
Metin Karakaş’ın, İl Yönetimine girişiyle geçtiği yükseliş sonrası oluşan güç birikimini dengelemek adına Dilek Demiral’ın, Hüseyin Turan’ı devreye soktuğu izlenimi var. Demiral’ın bu yöndeki adımı atarken, Karakaş cephesi olarak bilinen taraftan dolaylı bir destek aldığını düşünmeye sevk ediyor kimi gelişmeler beni. Siyasette mutlak gücü kişiler ancak kendisi için ister asla bir başkası için böyle bir çaba içinde olmazlar; koşullar onlar açısından nasıl olursa olsun.
Siyaset bu ara beni garip düşüncelere sevk ediyor… Örneğin civcivi yumurtadan çıktıktan sonra tekrar aynı pozisyona getirmenin imkansızlığı gibi… ‘Yok şimdi sırası değildi’ ya da ‘bunun rengi, huyu suyu olmamış’ şeklinde gerekçelerle civcivi tekrar yumurtanın içine sokmak ve bir şekilde yapısal özelliklerini değiştirmek mümkün değil biliyorsunuz. Daha basit bir anlatımla; umduğunuzu değil bulduğunuzu yersiniz…
Bu delikanlılara dikkat etsin patinin ağır abileri… Biat dediğiniz şey AK Parti’de bile bir yere kadar…
HELE ŞÜKÜR…
Cumhuriyet Halk Patisi İlçe Başkanı Suna Göçengil’i içe kapanıklılık yönüyle çok kendime benzetiyorum. Kıyasıya eleştirilmesi gereken söz konusu özelliğinin; nasıl sıkıntılı ve aşılması sancılı ama aslında kolay bir şey olduğunu da biliyorum. Sahaya inmekten büyük bir keyif alır da bu eylemdeki başarısını engelleyen davranış kalıpları ile düşünce yapısını bir an önce aşmalı. CHP İlçe Başkanının siyasi başarısını engelleyen etkenlerin tümü kafasının içinde, dışarıda üstlendiği görevi layığı ile yapmak için hiçbir engel yok.
Tabi Özcan Işıklar da Göçengil’e duyduğu güvenin sözde değil özde olduğunu ortaya koymalı. ‘Ben sana güveniyorum ama benim dediğimi yap’la olmaz bu iş! Yürümez, gemiyi karaya oturtursunuz… Yazık olur…