1943 yılıydı Hollywood Amerikan sinemasının çok önemli filmlerinden birine imza atıyordu.
Ernest Hemingway'in 1940 yılında yazdığı İngilizce adıyla ''For Whom Bell Tolls'' adlı romanından uyarlanmış ve dünyada da ilk kez '' teknicolor '' sistemle renklendirilmiş olarak çekilmişti, Türkçesi ''Çanlar Kimin İçin Çalıyor '' olan filmin başrollerini Cary Cooper ve Ingrıd Bergman oynuyordu. Dramatik bir savaş filmiydi. Çekildiği sıralarda da İkinci dünya savaşında da ''gemi azıyı almış'' Amerika'da dahil bütün dünya savaşın içine girmişti.
Çanın çalması bir uyarıydı ve Hristiyanlık döneminde kiliselerde bulunan çanlar bir sıkıntı olduğu zaman da çalınarak halk uyarılırdı.
Yani bir uyarı ve dikkat çekme olarak da kullanılırdı. Yazar Hemingway Amerikalıydı. Amerikan tarihinin çok önemli yazarlarından biriydi. 1961'de 61 yaşında hayata veda ettiği zaman da Amerika-Sovyetler Birliği çok ciddi bir soğuk savaşın içindeydi.
Şimdi sorarsınız
Burası futbol platformu. Film değil, sinema değil ve yazarların anlatıldığı yer hiç değil. Neden bunları anlatıyorsun.
Söyleyeyim
Çanlar kimin için çalıyor deyimi daha sonra giderek bütün dünyaya yerleşti. Yani birisi ya da birileri bir sıkıntı içine girecek olsa hemen özellikle yazar kesimi hemen bu deyimi kullanırdı.
1976'da İngiltere'den sonra Türkiye'ye döndüğümde Milliyet gazetesine alınmış ve 17 yılımı orada geçirmiştim. Allah sağlık versin oğlumun ameliyatında da Aydın Doğan beyden çok destek görmüştüm. Yani o zaman da çanlar benim için çalmıştı. Sonra bu çan çalmalar gittikçe yayıldı ve futbola bulaştı.
Sergen Yalçın benim çok sevdiğim bir hoca. Bırakın futbolu çok saygılı ve ''efendi'' bir insan. Futbol bilgisi de tartışılmayacak kadar yüksek. Doğru hocalık yaparak Beşiktaş'a kadar geldi. Geçtiğimiz sezon da çok yeterli olmayan o takıma iki kupa kazandırdı.
Ama Beşiktaş'ta yürümeyen bir şeyler var. Futbol öğretisi, teknik, taktik, kondisyon hepsi bir tarafa ama sıkıntı farklı bir yerde. Sergen Yalçın'a inancım tam. Ama Texeıra'ya ya da bazılarına biraz fazla güven duymuyor mu. Vazgeçse mi acaba?
TERİM 'İ NE KURTARACAK?
Çanlar kimin için çalıyor dedik. Sonra da Sergen'e döndük. Hemen aklınıza gelmesin. Çanlar Sergen için mi çalıyor yani demeyin. Çünkü ''çanlar'' hiçbir zaman Sergen Yalçın için çalmaz. Sergen kovulmaz bile. Şöyle yapar. Bir gün bakarsın ''tası tarağı'' toplamış gitmiş.
Onun bir büyük versiyonun da Fatih Terim. Avrupa'da bile örneği olmayan hoca.
Hani bazıları vardır. Ben ''neler'' yaşadım der. Fatih Terim'deki tecrübe Üniversite'nin kıdemli hocalarında bile yoktur.
O da kolay kolay pes etmez. Hocanın bilgisine tecrübesine ve birçok şeyini çok takdir ederim ama şu siniri yok mu onu bir türlü kabullenmem mümkün değil.
Takımı gençleştirme formasyonu ve iddiası çok başarılı. Ama hocamın (içinde tahrik de var ) provoke edilmeye razı oluşu maalesef durdurulamıyor.
Toplam 34 maçlık cezadan sonra bir 5 maçta Fenerbahçe'den sonra geldi.
Dünyada ve Avrupa'da çok maç seyrettim. Milliyet ile başlayan ve televizyonlarla devam eden futbol serüvenimde ne hocalar gördüm. Hayran olduklarımın başında Sir Ferguson gelirdi. Arsene Wenger'de öyle. Kibarlık başka şeydir. Benim en büyük dileğim Fatih Terim hocanın biran önce ''provokasyona'' uğrama illetinden kurtarılması.
DİYALEKTİK NEDİR?
Felsefeyle başlamadık ama felsefeye dalmadan edemiyoruz.
Geçen hafta mantık ile ilgili sözler ederken diyalektikden söz etmiştik. Diyalektik mantığın biraz daha uzağa gitmişi ve bütün görüşleri kapsaması ve toparlaması diye düşünülebilir.
Türkçeye 1970'lı yıllarda Çin Devlet başkanı Mao'nun ülkesine yerleştirmeye çalıştığı ''Diyalektik materyalizm'' ile hayat bulmuştur. Artık bu görüşler tarihin tozlu sayfalarında yer alıyor.
Biz Öğretmenler günü nedeniyle çok değerli hocalarımızı da tebrik etmeyi unutmayalım.
Unutmayın bir çiçek açsın bin fikir yarışsın.