Gündemi Hürhaber'e değerlendiren Yetgin Çavdar, en sıcak maddeleri hakkında da “FETÖ olayında idarecilerin, hem AK Partililerin hem de diğer siyasi partilerin daha hassas olmalarını istiyorum. Olmadık şeyler söyleniyor, iftiralar yapılıyor. Yapının bir şekilde büyümesi için böyle davranılmaya devam ediliyor. AK Parti İlçe Başkanı FETÖ'cü olmakla suçlanıyor. Yıllardır değil de şimdi ne oldu da FETÖ'cü oldu? İftiranın mantığı olmalı biraz. Belediye Başkanı Özcan Bey'e “FETÖ'cü” diyorlar. Bunlara kargalar güler. Silivri'de yeterince muhalefet yok. CHP genelde muhalefetini yapamıyor, AK Partiliyim, AK Parti'de yerele muhalefetini yeterince yapamıyor. İnsaf ölçülerini korumak lazım” dedi.
Yetgin Çavdar, Hürhaber okuyucuları için 15 Temmuz ve sonrasını, referandum sürecini değerlendirdi. İlçe ve Belediye Başkan adaylığı iddialarını yanıtladı, Silivri Sivil İnisiyatif Platformu, Silivri SİAD çalışmalarını anlattı. Çavdar'ın FETÖ soruşturmaları ve temizliği hakkında önemli açıklamaları oldu. Öğretmenevi ile ilgili ortaklık söylentilerine açıklık getirdi, Silivri'nin gelişimini, yerel yönetimi ve siyasetini konuştuk.
“ÇOK DARBE YAŞADIK AMA HİÇ BİRİNDE 15 TEMMUZDAKİ GİBİ HALK AYAĞA KALKMADI”
Sevginar SALİ: 15 Temmuz'da ne oldu?
Yetgin ÇAVDAR: Türkiye 14-15 senedir AK Parti iktidarıyla yönetiliyor. AK Parti iktidarı, müttefikler ve NATO'yla yapılan anlaşmalar doğrultusunda yıllardır çalışıyordu ama NATO ve diğer müttefik dediğimiz yapılanmalar yıllardır belli anlaşmalar çerçevesinde Türkiye'ye yaptıkları dayatmaların mütemadiyen uygulanmasını istiyordu. Mesela NATO bazı şartlar koyuyordu, Türkiye bunları yapmıyordu. IMF bazı şartlar koyuyordu, Türkiye IMF'yi kovdu. AGİ yardım kuruluşu da dahil olmak üzere Amerikan İmparatorluğunun tüm dünyayı idare ettiği üç ayak bunlar. Türkiye'de de bunlar tam yerleşmişti, Türkiye'yi idare ediyorlardı ama AK Parti yavaş yavaş bunların farkına vardı ve bunları dışlamaya başladı. IMF'nin tüm borcunu ödedi, “Artık bize karışamazsın” dedi ve kovdu Türkiye'den. IMF gelemiyor. Hâlbuki bir ülkeye gelişi yardım kuruluşları amacıyla oluyor. NATO ile ilgili bazı durumlarda, “Hayır benim menfaatime uygun değil” dedi. Tayyip Erdoğan dik duruşlar sergiledi. Biliyorsunuz Irak'a Türkiye üzerinden çıkarma için Türkiye Büyük Millet Meclisi izin vermedi. Türkiye, topraklarını kullanma izni vermeyince o zaman zaten Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti'nin üzeri çizildi. Ama Allah'tan arkasında güçlü bir millet desteği vardı. Ve her seçimde daha da güçlenerek gelen bir destek oldu. O yüzden koalisyonla şunla bunla götüremediler. Tek çare yine eski alışkanlık, dünyada o hakim güçlerin kendi iktidarlarını getirmek ya da sağlamlaştırmak için uyguladığı bir sistem, ülke içerisindeki işbirlikçileriyle bir ihtilal yapıp iktidarı değişmek kendi iktidarlarını, güçlerini, hakimiyet alanlarını sağlamda tutmak için 15 Temmuz'da içimizdeki işbirlikçileri ile beraber bir ihtilal yapmak istediler. Bir sürü ihtilal yaşadık ama millet hiç ayağa kalkmamıştı. Bizde orduya sonsuz bir teslimiyet var. Ordu yapar, millet de kabullenir ve böyle biterdi. Ordu içerisinde tam birliktelik oluşmadı. Ordu yapacaktı. Ama bu sefer böyle olmadı. Hem ordu içerisinde ihtilaf oldu hem de millet sokakları doldurunca başaramadılar. İyi ki başaramadılar. Güzel güzel devam ediyoruz. Sonuç itibariyle ülkenin bağımsızlığı adına çok güzel oldu.
“TÜRKİYE'Yİ BÖLMEYE ÇALIŞIYORLAR”
Sevginar SALİ: 15 Temmuz'dan sonraki süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkeyi yönetenler çıkan bu krizi yönetebildiler mi?
Yetgin ÇAVDAR: 15 Temmuz ya da geçmişteki ihtilaller neden yapılmak isteniyor? Bunu detaylıca konuşmak lazım, çok uzun bir konu. Sorunuzun cevabı olarak sadece 15 Temmuz başarılı olsaydı Türkiye'de çok farklı şeyler olacaktı diyebilirim. Bir defa Türkiye bölünecekti. Türkiye'nin güneydoğusunda Kürt Devleti kurulacaktı. Asıl yapılmak istenen bu.
Bunu bugün öğrenmedik, aşağı yukarı 100 yıldır Osmanlı yıkılırken yapılmak istenen bir sonuçtu. Suriye, Irak, İran, Ürdün, Amman vs. devlet oluşturulurken Türkiye'nin güneydoğusunda bir Kürt Devleti oluşturulmak istendi ama İngilizler bunu başaramadılar. Türkiye buna engel oldu. Çanakkale'de galip gelmemiz buna engel oldu. Ama o plan bitmiş değil. Hala o plan devam ettirilip Türkiye bölünmeye çalışılıyor. Birinci Dünya Savaşından önce dünyada 50-60 devlet vardı. Birinci Dünya Savaşından sonra bunu 200 devlete çıkardılar. Dünyanın her yerini böldüler.
Türkiye güçlü bir imparatorluktan geldiği için asıl hedef. Dünyayı idare eden güç bunu uygulamaya çalıştı. Şimdi daha da fazla bunu yapmak istiyor. Dünyadaki 200 devlet sayısını bölerek 600'e çıkarmak istiyor. 15 Temmuz başarılı olsaydı bu sonuçtu ama Allah'a şükür başarılamadı. Bu sonuca gidebilmeleri için Türkiye'nin diz üstüne çöktürülmesi lazım. Tankını, tüfeğini, topunu toplayarak Türkiye'yi istila edemez çünkü girdiği yerlerden kolay kolay çıkamıyor, Irak ve Suriye'de olduğu gibi.
Suriye'de biz girdik içeri; burada Kürt Devleti kurdurmayız, PKK'ya koridor açamazsınız diyoruz. Kapattık oraları. Türkiye 100 yıldır ilk defa Kıbrıs hariç fiili müdafaa yapıyor bir başka ülkeye. Türkiye ilk defa böyle şahsiyetli bir duruş sergiledi. Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya dünyanın her yerinde böyle şeyler yapıyor. Ama Türkiye 100 yıldır ilk defa yapıyor. Dolayısıyla bu önemli. Türkiye'nin ekonomik ve savunma sanayi olarak ayağa kalktığını görüyorlar. Buna engel olmaya çalışıyorlar.
Şimdi Türkiye içine dönüp bu 15 Temmuz'u yapanları kurumlardan, kendi içinden temizlemeye uğraşıyor. Bu temizlikte ne kadar başarılı olacak, ne kadar yapabilecek, ne kadarı kalacak bunları önümüzdeki zamanda göreceğiz. Büyük bir temizlik yapıldı zaten. Hala da devam ediyor. Amerika'dan da, “Bütün arkadaşlarımızı içeri aldınız, biz kiminle çalışacağız” şeklinde bir açıklama yapıldı. Yani Amerika ile çalışan adamlar içeri alınmış. Çalışacak arkadaş kalmamış zavallılara. Demek ki operasyon başarılı gidiyor. Sonuç itibariyle geldiğimiz bugünlerde de terördeki başarı, Türkiye'nin içerisindeki ve dışarısındaki bu kadar general, subay atılmasına rağmen polisin, askerin başarısı alkışlanıyor. Demek ki içimizi temizliyoruz, güzel gidiyor.
Sevginar SALİ: Referandum süreciyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Yetgin ÇAVDAR: Ülke olarak güçlü olmanız lazım. Ülke olarak nasıl güçlü olunur? Halkın desteğini arkanda sağlam olduğunu görürsen güçlü olursun. Yoksa gücün yok demektir. Asıl güç halk. İktidarlar, hükümetler gücünü halktan alırlar. Gücün sağlamsa sen de sağlam olursun ve ülkede istediğini yaparsın. Biz bunu çok yaşadık, açıklayayım; Türkiye'de seçimler olur, %28-30 alan bir parti iktidara gelir. 10 tane parti var, en fazla alan %30 almıştır, iktidara gelmiştir. %70 karşısında. Bu ülkede çok oldu bu. Ondan sonra muhalefet çıkar, “Sen iktidar değilsin!” diye bağırır. Ben bunu ilçe başkanı olarak Silivri'de yaşadım dolayısıyla haklı mı haklı ama sistem bu en çok oy alan parti iktidara geliyor. Yine seçime gitsen yine aynı sonuç olacak. %70 karşında, %30 oyun var, halk desteği yok. Böyle, bir ülkeyi idare etme şansın var mı? Ondan sonra ne oluyor? İdare edemiyorsun. Bürokrasi, askeriye karşına dikiliyor. Halk zaten karşında. En fazla 1,5 sene iktidar oluyorsun ondan sonra yıkılıp gidiyorsun. Ülkede bugüne kadar yapılan süreçleri gördüğünde hükümetlerin ömrü Cumhuriyet tarihi boyunca vurunca 1,5 sene.
Sevginar SALİ: AK Parti dönemi için bunu söyleyemeyiz ama...
Yetgin ÇAVDAR: Tabi. Bu ülkede AK Parti dönemi özel bir dönem. Özal dönemi özel, Menderes dönemi özel. Ondan öncede uzun süre iktidarda kalınan Atatürk ve İnönü dönemi var. Ama böyle iktidarlar zaten istenilmiyor. Dikkat edin uzun dönem olan iktidarlar ya ihtilalle ya da başka şekilde iktidardan uzaklaşıldı. Özal'ı hala tartışıyoruz, zehirlenerek öldürüldü. Adnan Menderes asıldı. İnönü de bir oyunla gönderildi. Demirel kaç defa gönderildi. Uzun iktidar istenmiyor, ülkenin daha rahat manipüle edilmesi için dış güçler kısa ve güçsüz iktidarlar istiyor. Bu oyuna biz alet oluyoruz. 15 Temmuz'un yapılmak istenmesinin nedeni de halk desteğinin %100 arkasında görülmemesi. Ama tam tersi görüldü, ihtilal yapılmasa halk desteği yok deniliyordu. İhtilal olunca sadece AK Parti demiyorum solcusu, sağcısı herkes meydanlardaydı. Dolayısıyla halk desteği olduğu görüldü.
Şimdi referandumla ne yapılmak isteniyor? Birinci derecede iktidara gelen hükümet, başbakan, cumhurbaşkanı adı ne olursa olsun şimdi cumhurbaşkanı koydular, cumhurbaşkanı ya da başkan iktidara gelen adamın halk desteği alarak gelmesi isteniyor. AK Parti iktidarının tecrübesi onu gösterdi ki halk desteği yoksa orada istediğin şeyi yapamazsın. Amerika'ya, İngiltere'ye, Almanya'ya, dış dünyaya karşı şahsiyetli bir duruş gösterdiysek de iktidarda, asıl olan halk desteği. Referandumda bu yapılmak isteniyor. “Kardeşim en az %51 desteği alarak geleceksin buraya” deniyor. Eskisi gibi %28-30'la gel yok, bitiyor.
“DEMOKRASİ HALK DESTEĞİYLE GÜÇLENİR”
Sevginar SALİ: Bu daha çok cumhurbaşkanını güçlendirmeye yönelik bir anayasa değişikliği, bunun yerine demokrasimizi güçlendirmemiz daha doğru değil mi?
Yetgin ÇAVDAR: Sistem araştırması yapmak lazım. Dünyadaki sistemlere bakmalı. Yıllardır hep demokrasimizi güçlendirmemiz gerektiğini söylüyoruz. Bakın İnönü iktidarından sonra hep bu söylem oluştu Türkiye'de. İnönü'nün iktidarının sonuna kadar cumhuriyeti güçlendirelim dendi. Hakikaten ona göre davranıldı. Ondan sonra hep demokrasimizi güçlendirelim dendi ama bir türlü güçlendiremedik bu demokrasiyi yani istediğimiz seviyeye getiremedik. Bir sürü iktidarlar geldi gitti ama ülke hep zayıf kaldı. Halk desteği olmadı, güçlendiremedik, bu bir söylem. Demokrasimizi nasıl güçlendireceğiz? İnsan hakları, özgürlükler bunları yapacağız. Bunları güçlendirmek için Avrupa Birliğine girelim diyoruz. Sizdeki sistem neyse alalım bunları yapalım diyoruz ama 40 senedir kabul edilmiyoruz. Gürcistan, Romanya, Bulgaristan kabul edildi Türkiye kabul edilmedi. Demek ki bizde demokrasi istenmiyor. Eğer bizde demokrasi istense kabul ederler, biz de onların içine gireriz. Bir ülkede demokrasi ülkenin kendi insanına değer vermesiyle olur. Bu da ülkenin her alanda güçlü olmasıyla olur. Bunlar güçlü olmadan demokrasi olmaz Türkiye'de. Seni zaten sana bırakmazlar; ihtilal yapar indirirler, savaş yapar indirirler, zehirler götürürler ama halk desteği olursa ülkede demokrasi de güçlenir. Bunların söylemle olmadığını fiilen tarihimizde yaşadık.
“EVET ÇIKARSA TÜRKİYE'NİN GÜCÜ VE BİRLİĞİ ARTACAK”
Sevginar SALİ: Referan dumdan evet çıkarsa ne olur, hayır çıkarsa ne olur?
Yetgin ÇAVDAR: Referandumun maddelerini biliyoruz. 18 madde meclisten geçti. Mecliste seçtiğimiz milletvekilleri bir araya geldi, tartıştılar, hatta kavga ettiler, 18 tane madde oluşturdular. Hayır diyecek arkadaşlar da var, saygı duyuyorum, bu benim şahsi kanaatimdir; evet çıkarsa Türkiye'nin gücü, kuvveti, birliği, beraberli artacak. Ne alaka diyebilirsiniz ama çok basit bir örnek seçilen adam %51'le seçilecek. %26 ile %28 ile seçilemeyecek.
Sevginar SALİ: Cumhurbaşkanının bu desteği alması yetiyor mu? Hükümet için, parlamento için önemli değil mi bunlar?
Yetgin ÇAVDAR: Güzel bir soru. Artık ayrılıyor, eskisi gibi değil. Eskiden yürütme ile yasama iç içeydi. İki başlıydı hatta beş başlıydı sistem. Cumhurbaşkanı ya da başkan dediğimiz adam yürütmenin başında. Yasamaya karışamıyor. Yasama tamamen meclise geçiyor. Şimdiki sisteme bakın. Yasama şu an mecliste evet ama bir realiteyi görmek lazım. Ben görmenin ötesinde yaşadım. Bakanlıkta yasa yapılır, bürokratlar tarafından hazırlanır, meclise getirilir. Mecliste komisyonlar görüşür. Meclise gelir, iktidarın bakanı getirmiş, iktidarın milletvekili hayır mı diyecek bunu tartışamazlar bile, oradan şakır şakır geçer. 70 yıldır Türkiye'de olan bu. Bakan istediği gibi yasayı getiriyor milletvekilleri de onaylıyor çıkıyor. “Milletvekili parmak kaldırıp indiren adam” derler maalesef Türkiye'de yıllardır böyleydi.
Şimdi yapamayacak artık. Şimdi bakan kim? Parti üyesi değil, milletvekili değil. Bakanlık, bakanlığın bürokratları yasa yapmayacak milletvekilleri yapacak. Milleti seçtiği insanların yapmasından daha güzel şeyler olabilir mi? Benim yaptığım yasayı bakan uygulayacak, uygulayıp uygulayamadığını da denetleyeceğim.
“REFERANDUMDAN SONRA PARTİLER YASASI DEVREYE GİRECEK”
Sevginar SALİ: Partili cumhurbaşkanının seçtiği bakanın partiden çok farklı bir zihniyette olmasını bekliyor musunuz?
Yetgin ÇAVDAR: Doğru bir soru. İşte burada siyasi partiler yasası devreye girecek. Şimdi bu geliyor arkasından milletvekilinin bağımsız olması gelecek. Seçim sistemi değişecek. Vatandaş seçecek artık, çok oy alan insan milletvekili olacak partilerde. Eskisi gibi iç içe geçmiş bir sistem değil. Eskiden çok kötüydü, şimdi daha güzel. Atatürk, İnönü dönemine dönelim. Bugün hayır diyen arkadaşlara bir bakarsak, İnönü partinin genel başkanı aynı zamanda cumhurbaşkanı. Eğer Tayyip Erdoğan'ın gücü, partiye hâkimiyeti olmasaydı partiyle ilişkisi kesilmişti. Tıpkı rahmetli Özal, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Demirel gibi. Ne oldu, ondan sonra ülke geriye gitti, zayıfladı. Bunların örneğini yaşadık. Ondan sonra yine biz zarar ediyoruz. Yani yıllardır darbesini yediğimiz, bizi geri bırakan bir sistem var Türkiye'de. Şimdi değişmek isteniyor. CHP tek adamlık olacak diye buna hayır diyor. Ya sen kuruluşuna, Türkiye'yi idare ettiğin zamanlara bak. Tek adam mı vardı? Biz İnönü için bazı kelimeler diyoruz. O zaman haklı mıyız yani? CHP bizim hep karşımızda oluyordu, “İnönü öyle değil” diye bas bas bağırıyordu. Şimdi bize hak mı veriyor? Tek adam mıydı, kral mıydı, diktatör müydü İnönü? Bunu kabul ediyorlarsa o zaman konuşalım ama kabul etmiyorlar.
Hayır çıkacağını düşünmüyorum ama bu da az da olsa bir ihtimal. Hayır çıkarsa yine birliğimizi beraberliğimizi bozmadan, mevcut tecrübemizi de yansıtarak daha güzel bir şekilde devam etmeye çalışılacağız ama gerçekten yazık olur Türkiye'ye. Görüyorsunuz bütün dünya ayağa kalktı, hayır için uğraşıyor. İçimizdeki uzantıları; PKK'sıdır, FETÖ'südür, PYD'sidir, DAEŞ'idir bunlar kim? Her biri bir ülkenin uydusu. Her biri hayır için çırpınıyor. Bütün dünya sende hayır çıkması için uğraşıyorsa artık kendine gel! 100 senedir bu dünyayı da tanıdın. Ülke olarak Avrupa Birliğinde istenmiyorsun kardeşim. Niye? Çünkü senin köle olarak dizlerinin üstüne yaşamanı istiyor. İçişleri Bakanımızla Bahreyn'e gittik. O zamanki Bahrey'in İçişleri Bakanı bir önceki dönem Genel Kurmay Başkanıydı. Adam bize, “Arkadaş biz çölde yetiştik, bedeviyiz, devlet idaresi nedir çok bilmiyoruz. Bizi İngiliz danışmanlar idare ediyor” dedi. Adam aynen şunu söyledi, “Kardeşim siz Osmanlısınız ya. Siz dünyayı idare ediyordunuz. Gelin bizi de idare edin.” Yanımızda silah üreten özel sektör ve devletin firmalarını götürmüştük. İngiliz danışmanlar izin vermedi ki onlara silah satalım. İngiliz danışmanlar Bahreyn'i yönetiyor. Adamlar “Gelin bizi yönetin” diyor. Bizden dünyada bu bekleniyor. Cibulti'de, Katar'da üst kurduk şimdi. Dünyada çeşitli yerlerde üst kuruyoruz, “Artık biz de varız” diyoruz. Ama güçlü olmamız istenmiyor, zayıf kalarak devam etmemiz isteniyor, hayır çıkması böyle bir sonuç getirir, Allah korusun. Millet uyandı, ben onu görüyorum. Onun için kolay kolay yönlendiremezler ama biz inşallah hayırı çıkarmayacağız, eveti çıkaracağız.
“PARTİMİN NEFERİYİM”
Sevginar SALİ: 1 Kasım seçimlerinde partide SKM'de görev aldınız. Referandum sürecinde de parti çalışmalarında sizi görecek miyiz?
Yetgin ÇAVDAR: Parti konusunda benim şu an fiili bir görevim yok. Partinin bir neferiyim. Her seçimde iyi kötü bize bir görev verdi parti. 4 sene uğramasak da partiye seçim zamanı mutlaka çalışman lazım. Partim bana orada ne görev verirse ben gidip onu sonuna kadar yerine getiririm. İşimi gücümü de bırakırım. Seçim zamanı iş olmaz. Ben partiyi sıradan bir şey olarak görmüyorum; Türkiye'deki geleceğimizin teminatı olarak görüyorum. Parti bize öyle bir sistem getiriyor ki yarın bu parti olmaz, başka bir parti olur ama kim olursa olsun benim desteğimi almadan artık iktidara gelemeyecek. Bak böyle güzel şeyler getiriyor. Onun için partime sonuna kadar desteğimi vereceğim, çalışacağım.
İLÇE BAŞKANLIĞI KONUSUNDA DÜŞÜNCESİ
Sevginar SALİ: Son dönem siyasi kulislerde dolaşan bazı iddialar var. İlçe Başkanlığı, 2019 Başkan adaylığı konusunda isminiz geçiyor. Sizin açınızdan nedir durum?
Yetgin ÇAVDAR: Benim ismim her yerde geçiyor. İnsanlar sağ olsunlar seviyor sayıyorlar. Geçmişte hizmetlerimiz oldu, hala insanlar geliyor gidiyor, onlara yardımcı olmaya, hizmet etmeye çalışıyoruz çünkü ben şuna inanıyorum “İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydalı olandır”. Bu düsturla hareket ediyorum. Herhâlde insanlar kendi temennilerini oraya yansıtmak istiyorlar ama şu anki İlçe Başkanı görevinin başında.
Dışarda bazı dedikodular duyuyorum; “Abisi FETÖ'den tutuklandı, onu görevden alacaklar” gibi ama böyle bir şeye ihtimal vermiyorum çünkü suçun şahsiliği hukukun temel ilkesidir. Abisinin bir suçu varsa bunu kardeşine yükleyemezsiniz. Dolayısıyla onun hiçbir bağı, ilişkisi yok. İlçe Başkanlığına devam ediyor, gördüğüm kadarıyla güzel yapıyor, yapmaya da devam edecek inşallah. Eksikleri vardır, eksiği olmayan insan yok. Biz sonuca bakacağız.
İlçe Başkanlığı hakikaten ağır bir yük, yapmayanlar bilmez, çok zor bir görevdir. Ben Ankara'ya gittim, bütün işlerimi kaybetmiştim, döndüm yeni işler kurdum, çok zorlandım, artık işlerimi belli bir yola koydum. Şimdi artık işlerime, çoluğuma çocuğuma, evime zaman ayırmaya çalışıyorum. Yılladır yapamadığımı yapıyorum. Ben çocuklarımın büyüdüğünü görmedim. Bir gözümü açtım ki çocukların düğünündeyim dolayısıyla şimdi o eksiğimi tamamlamaya çalışıyorum. Ülkem, vatanım, ilçem için çok çalıştım hala çalışıyorum. Çalışmaya da devam edeceğim ama bu çalışma asla İlçe Başkanlığı makamında değil, İlçe Başkanı olan arkadaşları destekleyerek olacak.
Sevginar SALİ: 2019 Belediye Başkan adaylığı konusu için sanki açık kapı mı kaldı?
Yetgin ÇAVDAR: Hakikaten bana kalırsa ben o sayfaları kapattım. Bundan sonra bir ağabey olarak tecrübelerimi teşkilata aktarmaya çalışırım. Öyle devam ederim. Milletvekili olmadım ama Ankara'yı yaşadım.,
Sevginar SALİ: İçişleri Bakanı Danışmanlığınız ne kadar sürdü?
Yetgin ÇAVDAR: 5 yıl fiilen sürdü. 2 yıl da diğer türlü sürdü, 7 sene. Aşağı yukarı haftada 2 gün meclisteydim. Milletvekilliğinin nasıl bir görev olduğunu gördüm.
Sevginar SALİ: Refah Partisi İlçe Başkanlığınız hangi dönemdeydi?
Yetgin ÇAVDAR: 1995'ten Refah Partisi kapanana kadar; Partiyi biz kapattık.
Sevginar SALİ: Fazilet Partisi'ne geçmediniz mi?
Yetgin ÇAVDAR: Geçtim tabi ama görev almadım. Resmi bir yasak yoktu ama fiili yasak vardı. Sonra AK Parti'nin kuruluşunda çalıştım. 2002'de AK Parti Silivri İlçe Teşkilatını kurdum. Çatalca AK Parti'nin kuruluş çalışmalarında bulundum. Kurulduktan sonra parti devam etti Mehmet Müezzinoğlu İl Başkanı olunca bizi İl Yönetimine davet etti. O zamanda işlerin yoğunluğu nedeni ile yedek yönetimde yer almıştım. 3. Bölge'nin SKM Başkanlığını Yusuf Uzun'la beraber ilk seçimde biz yürüttük. Ondan sonra da Ankara'ya çağırdılar, Ankara'ya gittik.
“SİLİVRİ'DE BİZİM GÖRÜŞÜMÜZÜN ALTYAPISINI OLUŞTURANIM”
Sevginar SALİ: Siyasi faaliyetlerinizin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarında da görev yapıyorsunuz. Biraz onlardan bahsedelim mi?
Yetgin ÇAVDAR: Benim asıl mesleğim sivil toplumculuk. Siyasi kimliğim hep ön plana çıkar. Silivri'de herhâlde en çok dernek ve vakıf kuran insanım ben. Bu bilinmez.
Sevginar SALİ: Hangileri mesela?
Yetgin ÇAVDAR: Silivri Devlet Hastanesi Derneği, Silivri Halk Eğitim Derneği, Silivri'ye Hizmet Vakfı, Bayburtlular Derneği… En az 10 tane dernek kurdum ben Silivri'de. Eğitim Bir-Sen ile birlikte Silivri'de 3-4 sendikayı ben kurdum. Bunların hepsinin kuruluşunu örgütleyen insanım. Bu yönüm pek bilinmez Silivri'de. İşte de böyleyimdir ben. Şirketi kurarım, faaliyete geçiririm, birisini getirir başına koyar, hadi yürüt derim. Kontrol ederim. Dernek ve vakıf da böyle. Dolayısıyla Silivri'de bizim görüşümüzün altyapısını oluşturan insanım. Bugünkü AK Parti ya da eski Refah, Fazilet Partilerinin temelini oluşturan tüm dernek ve vakıfların kuruluşunu ben yaptım Silivri'de. Hayatı siyasetten ibaret görmüyorum. Halka hizmet sadece siyasi partide olmaz. Dernek ve vakıflarda bir şekilde bulunmaya çalışıyorum.
Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneğinin yönetimine aldılar, sağ olsun. Orada faaliyette bulunuyoruz. Onun dışında bizim geçmişte kurduğumuz dernek, vakıf ve sendikalar var burada. Onları da bir araya getirdim. Bir sivil toplum platformu oluşturduk arkadaşlarla, o platformun da şu anda Başkanlığını yapıyorum. 20'ye yakın dernek, vakıf, sendikayı bir araya getirdik, ara ara toplantılar yapıyoruz, onların da faaliyetlerine yardımcı olmaya çalışıyorum.
“SİAD BAŞKANI OLMAM DOĞRU OLMAZ, BUNU BİLİYORUM”
Sevginar SALİ: Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneğine Başkanlık adaylığı konusunda adınız geçiyor. Derneğin kongre süreciyle ilgili düşünceniz nedir?
Yetgin ÇAVDAR: İsmim geçiyor mu hakikaten? Allah Allah. Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneğinde Hakan Bey sağ olsun uygun gördü, bizi aldılar. Şu an yönetimde çalışıyoruz. Bir görev verildiği zamanda onu yapmaya çalışıyoruz ama Başkanlık konusuyla ilgili benim herhangi bir niyetim kesinlikle yok. İşadamlarının ülke için çok önemli olduğunu biliyorum. Aynı zamanda yıllardır işadamıyım. Hayatım boyunca hemen hemen 4-5 şirketim oldu.
Onları yönettim. Şu anda 5 tane şirket var. Onları yönetiyorum dolayısıyla özellikle üretim yapan işadamlarının çok önemli olduğunu biliyorum. Bu insanların hep desteklenmesini ve ihracata çok önem verilerek ülkeye döviz girdisinin sağlanması için hükümetin ya da her bireyin üzerine ne düşünüyorsa yapması gerektiğine inanıyorum. Onun için Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneğinde yer aldım. Şu an Hakan Bey gerçekten görevini güzel yapıyor. Herkesle ilişkileri çok iyi. Kendisi de sanayici, üretimi var. O istemiyorum falan dedi ama devam etmesi konusunda diğer tüm arkadaşlar gibi ben de hep zorladım. İnşallah devam edecek. Ama olmazsa da orada sanayici bir arkadaşın yani filen şu an üretim yapan bir arkadaşın olması gerektiğini düşünüyorum. Onları daha iyi anlar. Derneğin başında siyasi kimliği ön plana çıkmış birinin de olması belki bazılarını rahatsız edebilir, hoş olmayabilir, onun için benim olmam doğru olmaz, ben bunu biliyorum, kesinlikle böyle bir niyetim yoktur.
“BELEDİYE, SİLİVRİ'NİN ÖNÜNÜ AÇACABİLECEK KAYNAĞA SAHİP DEĞİL”
Sevginar SALİ: Yıllardır siyasi ve yerel yönetim gelişmelerini yakından takip eden biri olarak Silivri'yi nasıl görüyorsunuz?
Yetgin ÇAVDAR: Silivri Belediyesi, kendi imkânlarıyla çalışmaya çalışıyor. Bir şeyler yapmaya uğraşıyor ama ben işadamlığı kimliğimle de baktığım zaman belediye Silivri'nin önünü açabilecek bir kaynağa sahip değil. Silivri'yi sadece Silivri Belediyesinin kaynaklarıyla idare etmeye kalkarsanız Silivri'nin önünü açamazsınız, dolayısıyla Silivri'ye çeşitli girdiler sağlamanız lazım. Silivri Türkiye ortalamasının üstünde büyüyen bir ilçe. Mevcut kaynaklarla burayı yönetemezsiniz, gitmez. Merkezi iktidar kaynaklarını getirmeniz lazım. Dolayısıyla Büyükşehir Belediyesinin kaynaklarını getirmeniz lazım. Dünyada uygulanan ve hükümetin de önünü açtığı yap-işlet, yap-işlet-devret ya da devlet ve özel sektör işbirliğini bir şekilde buraya getirmeniz lazım. Bunlardan faydalanmanız gerek. Projeler üretip hayata geçirmeniz lazım. Örneğin 3. Havaalanı, Marmaray nasıl yapılıyor? Yap-işlet-devret modeliyle. 3. Köprü, Gazi Osman Paşa Köprüsü keza yap-işlet-devretle yapıldı. Ülke için yapılan projelerin özelde ilçe içinde yapılması lazım. Artık hiçbir idarecinin, “Param yok” dememesi lazım. Dünyada kaynak çok. Dünyadaki sermaye yatırım yapacak yer arıyor. Eğer siz proje üretir, vizyon olarak da ortaya korsanız, para da gelir. Bu konuda hükümet yerel yönetimlere gelebileceğini de gösteriyor. Onun için Silivri'de yerel yönetimin bu konuların önünü açması lazım yoksa kendi kaynağınla yapabileceğin bu işte. Yeterli mi? Asla değil. Çok daha büyük, fazla şeyler yapılması lazım. Yerel yönetimle iktidar partisi işbirliği yapmalı. Bu konuda CHP'liler kusura bakmasınlar biraz tutucu davranıyorlar. Hatırlıyorum, Özcan Bey ilk seçildiği zaman, biz Büyükşehir Belediye Başkanını bir kaynaşma olsun da yatırımlar devam etsin diye belediyeye getirdik. Büyükşehir Belediye Başkanı gittikten sonra vay sen onu bizim belediyemize nasıl getirirsin, ona nasıl ağabey dersin, o kim ki diye CHP o zaman toplandı, Özcan Beyi. CHP'de böyle bir tutuculuk var. Halbuki asıl olan hizmettir. Bizim niyetimiz Kadir ağabeyi getirerek Özcan Beyle ikili ilişki sağlayıp Silivri'ye hizmetin akmasını sağlamaya çalışmaktı. Orada bir kesinti oldu. Özcan Bey de korktu, gidemedi bir daha. Haklı olarak partisini karşısına alamazdı. Ama şimdi zannediyorum biraz daha bu konuda cesur. İnşallah o ilişkiler daha iyi bir şekilde geliştirilir.
“ORTAKLIĞIM YOK”
Sevginar SALİ: Öğretmenevi'nin yeni işletmecilerinden olduğunuz söyleniyor bu konuya da bir açıklık getirelim mi?
Yetgin ÇAVDAR: Demin adaylık söylentilerinden bahsettik ya ticarette de böyle bir şey var; nerede güzel bir iş var dikkat edin Yetgin Çavdar oraya ortak. Bunu da duyuyorum. Bu beni üzmüyor açık söyleyeyim sevindiriyor. Bir başarı var demek ki yakıştırıyorlar. Öğretmeneviyle ilgili hiçbir ortaklığım yok. Yeğenim daha önce 10 yıldır oranın muhasebesini yapıyordu. İhaleye çıkınca bana ihalesine girmek istediğini söyledi. Gir dedim ben de. İhaleyi alabilmesi için manevi destek verdim. İhale yapıldı ortağıyla beraber aldılar. Kira biraz yüksek oldu ama onlarda kaldı. Kiranın yüksek olduğunu görüyorum ama oranın daha yüksek kiraları da ödeyebilecek potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Bu aralar biraz sık da gidiyorum, bakıyorum. Sonuçta açık ihale oldu. İşin ehli kaç tane firma girdi ama en fazla kirayı vererek onlar aldılar. Yeğenim olması hasebiyle bazen gidiyorum, gözetliyorum çünkü iş tecrübesi yok yardımcı olmaya çalışıyorum. Ama asla bir ortaklığım yok.
5-6 tane firmam var. Ben ne ilçe başkanıyım, ne milletvekiliyim, ne bürokratım, siyaseten hiçbir görevim yok, normal bir vatandaşım yani ortak olamam mı? Kimse de Yetgin Çavdar sen niye ihaleye girdin diyemez. Böyle bir hakkı yok kimsenin. Girerim, alırım, ortak da olurum ama böyle bir şey söz konusu değil benim zaten yeterince iş yoğunluğum var. Bu tür işletmeler çok zordur. Benim işim değil. Bilmediğim, anlamadığım bir iş o yüzden girmedim. Bir ortaklığım da asla yoktur.
“MUHALEFET YAPIN, YAFTALAMAYIN”
Sevginar SALİ: Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Yetgin ÇAVDAR: İlçede özellikle bu FETÖ olayında idarecilerin, hem AK Partililerin hem de diğer siyasi partilerin daha hassas olmalarını istiyorum. Çünkü olmadık şeyler söyleniyor, iftiralar yapılıyor. Yapının bir şekilde büyümesi için böyle davranılmaya devam ediyor. AK Parti İlçe Başkanı FETÖ'cü olmakla suçlanıyor. Bu çocuk gençlik teşkilatından başlamış partide. Yıllardır partinin içerisinde. Gelmiş İlçe Başkanı olmuş, yıllardır değil de şimdi ne oldu da FETÖ'cü oldu? İftiranın mantığı olmalı biraz. Belediye Başkanı Özcan Bey'e “FETÖ'cü” diyorlar. Bunlara kargalar güler. Gülünç olmayalım. Birisiyle kozunu paylaşmak istiyorsan metçe çık, yap muhalefetini siyaseten, yerden yere vur. Anti parantez söyleyeyim Silivri'de yeterince muhalefet yok. Ne yerel yönetimde doğru dürüst muhalefet yapılabiliyor ne de genelde. Silivri için söylüyorum CHP genelde muhalefetini yapamıyor, ben AK Partiliyim, AK Parti'de yerele karşı muhalefetini yeterince yapamıyor. Muhalefet yapın, yaftalamayın. Özcan Bey'in FETÖ'den içeri alınacağı söylentisi dolaşıyor. Özcan Beyi ben 30 senedir tanıyorum. FETÖ'cü olduğunu hiç görmedim, bilmiyorum. Benim arkadaşım. AK Parti İlçe Başkanını 15 senedir tanıyorum. FETÖ'cü değildi, şimdi mi FETÖ'cü oldu? İnsaf ölçülerini korumak lazım. En çok iftiraya uğrayan birisi olarak söylüyorum; insanlar kuldan utanmıyorsa Allah'tan korksunlar. Kimseye iftira etmesinler. Bu durum çamur at izi kalsın misali şeklinde yürüyor yoksa ne Özcan Bey ne bizim İlçe Başkanımızın FETÖ'cü olmadığını herkes biliyor. Bunlar tutmaz ama böyle basit konularla ilçemizi, siyaset arenasını meşgul etmeyelim. Daha güzel şeyler konuşalım. Siyasilere bu yakışır.
“ÖZCAN BEYİN FETÖ'CÜ OLMADIĞINI 30 SENEDİR BİLİYORUM”
Sevginar SALİ: Özcan Bey'le ilgili sizin
ihbarda bulunduğunuz söyleniyor?
Yetgin ÇAVDAR: Ciddi misin? İlk defa duyuyorum. Şahitsiniz, Allah'tan konuyu ben açtım da siz şimdi soruyu sordunuz. Ben bu konudan son derece rahatsızım. Özcan Bey, muhalif partimin belediye başkanı. Belediye başkanı olmasın, biz kazanalım diye sonuna kadar çalıştım. Kazanamadık, o kazandı. Dolayısıyla kazandıktan sonra ilçe adına yardımcı olmamız lazım. Önünü tıkamamamız lazım. Benim insanlığım, siyasi anlayışım bu. Seçimde elimden geleni yaptım, önümüzdeki seçimde yine yapacağım ama kazanan kimse de ben, çoluğum çocuğum bu ilçede yaşıyorsa rakip de olsak yardımcı olmak için elimden geleni yaparım. Özcan Beyi FETÖ'cü diye şikayet etmek, alçakça bir şey. Ağzımı bozmak istemiyorum ama bunlara sığınan insanlar zavallı, fikri olmayan, sokakta siyaset yapıp insanları basit şeylerle karalamaya çalışan kimseler. Bunlar siyasetçi değil. Böyle bir şey olamaz. Özcan Beyin FETÖ'cü olmadığını 30 senedir biliyorum. Her platformda söylüyorum; size FETÖ'cü diyene gülün geçin diyorum. Benim için bile FETÖ'cü tabiri kullanılıyor zaman zaman. Hatta bazı gazeteciler, FETÖ'den içeri alındığımı duymuşlar, beni aradılar, büroda oturuyorum dedim, yanıma geldiler çay ikram ettim.
İftira atmak dedikodu yapmak bu kadar basit oldu. Bu ilçede böyle bir şey oluştu, yoktu bu. Bundan kurtulmamız lazım. Çok kötü bir şey.
Özellikle buradan siyaset yapanlara sesleniyorum; gerçekten dikkat etsinler bu konuda. Rakibiyle ilgili muhalefeti ilçe için, ülke için sonuna kadar yapsınlar. Muhalefet karşı tarafı harekete geçirir. Bunu yapmak yerine iftira atmak tercih ediliyor. Yazık.
“ŞİMDİ DE MHP'YE YÜKLENİLİYOR”
Şimdi aynı şekilde MHP'ye yükleniliyor. MHP'liler evet verecek, MHP'liler hayır verecek diye yönlendirmeler yapılıyor. Size ne kardeşim? MHP İlçe Teşkilatını dışardan karıştırmaya çalışıyorlar. Siz kimsiniz? MHP ilçesi en oturmuş bir teşkilat. Sen onu karıştıramazsın ama ilçenin enerjisini boşa harcıyorlar. Partilerin bir araya gelip bu dedikoduculara izin vermemesi, içlerine de almamaları lazım.