Ne kadar memnun olduğumu bilemezsiniz. Gurur duyduğumu... İstanbul'umuza yakışır salonlarımız var. Yüzlerce Kültür-Sanat Etkinlikleri her ay İstanbullularla buluşuyor. Bunlar arasında Cemal Reşit Rey Konserleri hem sanatçılarımız için hem biz izleyiciler için büyük bir sanat şöleni. Türk ve Dünya müziğine emek vermiş yüzlerce yerli ve yabancı sanatçı bu salonda bir hoş seda bırakıyor. Bu güzel, özel konserlerin bizlerle buluşmasını sağlayan başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Kadir Topbaş'a ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanımız Abdurrahman Şen Beyefendiye bu etkinlikleri severek takip eden bir sanatsever olarak çok teşekkür ediyorum. Şükranlarımı sunuyorum. Kongre vadisinde adeta farklı bir nefes alıyorum. Şehir Tiyatroları Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi... Adeta sokaklar sanat kokuyor. Ya güzel bir oyundan çıkmışız, ya güzel bir konserden... Ne büyük bir şans biz İstanbullular için. Efendim, bu sene Cemal Reşit Rey Konser Salonuna adeta akın etti İstanbullular. Biz de tabi. Emel Sayın konserlerini hiç kaçırmadık. Beyati, Uşşak, Hicaz, Karcığar, Nihavent, Suz-i Dil, Rast, Segah, Hüzzam... Türk müziğinin birbirinden güzel makamlarından birbirinden seçkin eserleri dinleme fırsatı yakaladık. Üstelik Cemal Reşit Rey Konser Salonu farkıyla...
Kapısındaki yaramaz kedilerinden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu güzel salona ayrı bir renk, yüzlerde tatlı bir tebessüm bırakan minik dostlarımız... Gişedeki görevlisinden, bilet kontrollerini yapan, yer gösteren görevlisine kadar herkeste bir incelik, zariflik... Bu o kadar güzel bir karşılama ki... 80 km yoldan İstanbul'un bir ucundan kalkıp gidiyorsunuz ve gittiğiniz salon adeta evinizin salonu gibi. Aynı sıcaklığı ve rahatlığı hissedebiliyorsunuz. Sahnedeki sanatçıyı sevenler ve siz ordasınız. Salondaki herkesle ortak bir paydanız var: “Sanat”. Herkesle adeta arkadaşsınız, adeta herkesi tanıyorsunuz. Bu sıcaklığı duyuyorsunuz. Konser salonunun ses düzenini ve alt yapısını zaten anlatmama gerek yok. Yalnız İstanbul'umuzun değil; Türkiye'nin ve dünyanın sayılı konser salonlarından olan bu mekânda müzik dinlemek gerçekten bir ayrıcalık.
Eğer hala bu salonla tanışmayanlarınız varsa, konserler devam ediyor. Yalnız Türk Müziği değil, Batı Müziği, Halk müziği konserlerine de ev sahipliği yapan salonda her akşam ayrı bir güzel etkinlik var. Şimdi 9 Mayısı iple çekiyoruz. Emel Sayın'dan Acemkürdî ve Muhayyerkürdî şarkılar dinleyeceğiz. Bu arada Segâh makamı benim en sevdiğim makamdır. Bilirsiniz akşam ezanı da umumiyetle Segâh makamında okunur. Ezanlar, bizim sanat müziğinde kullandığımız makamlarla, yani ses dizileriyle okunurlar. Ne büyük bir zenginliktir bu. Sabah ezanı, saba makamında; öğle ezanı, rast makamında;
ikindi ezanı: hicaz makamında; akşam ezanı: eviç, segâh makamlarında; yatsı ezanı: uşşak, beyâtî makamlarında okunur. Konser salonu, makamlar, ezan demişken aklıma hoş bir hikâyecik geldi. Efendim İstanbul'da sabahın erken saatlerinde bir sefir seyahat ediyormuş. Eskiden yabancı devletlerin elçilerine, büyükelçilerine sefir denirdi. Neyse, bu sefir şoförüyle gezerken, çok güzel sesli bir müezzinden saba makamında sabah ezanı dinliyor. Tabi mest oluyor, şoförünün de dikkatini çekiyor. Neyse uzaklaşıyorlar, biraz ileride de sesi pek güzel olmayan bir müezzin ezan okuyor. Hemen arabasından inen sefir, cebindeki bütün paraları bu müezzine vermek istiyor. Şoförün şaşkınlığı daha çok artıyor. Artık dayanamıyor ve soruyor. Diğerinin sesi daha güzeldi ve çok güzel okuyordu. Neden onu ödüllendirmeyip de bu kişiyi ödüllendirmek istediniz diyor. Sefirden cevap geç kalmıyor: Güzel sesli olan az kalsın beni dinimden edecekti, diyor. Bu hikâyecik beni her zaman düşündürmüştür.
Hoşça Kalın.