Yağmur bir defa daha korkuttu Silivri’yi…
Hafta başında; “Yağış yüzünden İstanbul’da okullar tatil edildi” haberlerini duyan herkesin bilhassa eski Harmanlık Mevkii, yeni Belediye Konutları ve Gazitepe Mahallesi’ne doğru , dere yataklarında ki konutlarda oturanların gece uykularından olduklarına eminim.
Haberi duyar duymaz. O bölgede arabası olanların, arabalarını, bölgeden uzaklaştırma telaşı başladı. Çünkü, belleklerde hala o geçen yılki görüntüler vardı. O faciayı yaşayanlar neredeyse ağlayacak gibiydi.
Oysa, hep söylenen “yüz yılda bir yaşanan felaketler değil mi bunlar?” deniyor. Gel gör ki, vatandaş korkmuş bir kere…
Ve, çok şükür korkulan olmadı.
Silivri geçen hafta “Dünya Çevre Günü” etkinliklerine sahne olmuştu. Daha önce yazdığım gibi özlü ve işe yarar tespit ve öneriler yine Silivri Çevre Derneği’nden geldi. Her ne kadar “Silivri Kaymakamlığı ve Silivri Belediyesi” dahil bir çok kurum ve kuruluş kirlenen çevreden bahsedip, kirlenen derelerden söz ettiyse de maalesef Silivri Çevre Derneği’nin önerileri daha can alıcı ve cesur bulundu. Nedeni de, nelerin yapılmaması yanında, nelerin yapılmasını da söylemiş olması. Ayrıca sahili “çevre kirliliği yaratacak kadar” pankartlarla donatmış. Neyse.
Şunu itiraf etmekte fayda var. Çevre konusunda hassas olan, duyarlı insanlar, Kaymakamlığı ve Belediyeyi resmi daire olarak gördüğünden , o kurumlara çevre konusundaki şikayetlerini söylemeye çekiniyorlar. Silivri Çevre Derneği’ni kendine daha yakın görüp, içinden geldiği gibi derdini anlatabiliyor. Oysa, Silivri Çevre Derneği’nin imkanları çok kısıtlı. Aracı Yok, gereci yok, geliri yok, yetkisi yok. Bir çok insan bilgi sahibi olmadığı için geliri çok zanneder. İmkanları çok zanneder. Oysa, üyesi olduğum için biliyorum. Hiçbir yerden tek kuruş geliri yoktur. Giderlerinin tamamını, başkan veya bir iki arkadaşın cebinden çıkar.
Bu arada, basın mensubu bir arkadaş “Ağaç Bayramı” dolayısıyla Silivri Belediyesi’nin geçtiğimiz aylarda diktiği çam fidanlarını bulmuş daha doğrusu diken ve çalılar arasında bulamamış. Fotoğrafta fidan görünmüyor.Yalnız dikenli çalılar ve büyük otlar. Fidanların çoğu kurumuş. Kurumamış olanlar da otların arasında görünmez haldeymiş. İşin sevindirici yanı henüz otlar “Burası Belediye Ağaç dikim alanı” yazan tabelalarının üzerine çıkamamış fotoğrafta gayet net okunmakta.
Şaka bir yana, fotoğraftan aldığım mesaj “Ağaç dikmek önemli ama onun bakımı daha da önemli “
Sahildeki kuruyan palmiyeler için gerçekten içi sızlıyor insanın. Kuruma nedeni belli olunca “kusuru olan” cezalandırılacaktır. Buna inanıyorum.
Öyle ya onca yıl kurumamışlar da şimdi niye kuruyorlar…
Ve 29 Mart 2009’da gidenler… Silivri Belediye seçimlerini kaybedenlerin dönemimde var olan biyolojik Arıtma tesislerini söktüler. Kaldırıp attılar. “Yenisini yapacağız” dediler.
Bütün pisliği denize saldılar.
Sonra birden bire: “Para yokmuş yatırımlar durdu” dediler, çalışan şirketler pılısını pırtısını toplayıp öylece bırakıp gitti.
Sonra doğurduğu sonuçlar..
Marifetmiş gibi “Silivri’nin bilmem kaç yıllık altyapı sorununu biz çözdük” dediler. Keşke, eskisi kalsaydı.
Ha! Bu arada aklınızda bulunsun Silivri Çevre Derneği kadrosunu genişletmiş, çevre gönüllüsü olan gençlere, öğrencilere “Çevre Zabıtası Kimliği” dağıtmış. Ben onlara ÇEVRE MUHAFIZLARI diyorum. Silivri için hayırlı olsun.
GÜNE UYAN
“Bir yerde, gölgeler uzamaya başlamışsa orada güneş batıyor demektir.” (Çin Atasözü)
HAFTANIN GETİRDİKLERİ
Perşembe gününün gecesi, Silivri Belediyesi ve Eğitim Sen’in ortaklaşa düzenledikleri “Şiirlerle Nazım, türkülerle Nazım” adı altında Nazım Hikmet’i anma programı vardı.
Geceye katılanlar arasında Nazım’ın hapishane arkadaşı Ressam İbrahim Balaban da bulunuyordu. İbrahim Balaban, Nazım Hikmet’le geçirdiği günleri en ince detayı ile anlattı.
Ayni şekilde, geceye katılan Şair Dursun Özden’de dünyanın değişik ülkelerini gezerken onunla ilgili duyduklarını, gördüklerini ve söylenenleri dillendirdi.
Aklımda kalan, büyük usta her yerde, her mekanda “ülkesine” olan hasretini seslendirmiş. Özlemini gizlememiş, fırsat bulduğu her platformda dile getirmiş.
Ülkesine ve ülke insanına küsmemiş
“Sen elmayı seviyorsun diye , elmanın da seni sevmesi gerekmez !” demiş hep
Belki de o yüzden bu kadar seveni var
Harika şiirler...
Harika bir orkestra. Bir an hepimizi geçmişe götürdü gece boyunca kulaklarımızın pası silindi diyebilirim.
Geceye emeği geçen herkesi kutluyorum.
ÇOK UZAKLARDAN
“Dünyanın daha iyiye yönelmesi isteniyorsa her şeyden önce insanın bilincinde bir şeyler değişmeli, günümüz insanının insanlığı değişmeli; insan ne yapıp ne edip düşünmeli; tüketimden baskıya, reklamdan televizyon tarafından yönlendirilmeye kadar totaliterliğin gizli açık her türlü mekanizmasında meydana gelen bu korkunç kaynaşmadan kendini kurtarmalı; nereye gittiği bilinmeyen dev bir makinenin önemsiz bir parçası olma rolüne karşı çıkmalı; dünyaya karşı taşıdığı sorumluluğu yeniden içinde duymalıdır …”
(Vaclav Havel )
İSTER İNAN , İSTER İNANMA
“Seçimden seçime sizlerden oy istemeye gelip; iki seçim arasında yanınızda bulunmayanlardan olmadık,olmayacağız .”
(Metin Karakaş / AKP Silivri İlçe başkanı)
TAHAMMÜL EDİLEBİLİRLİK
Ortada kamuya ait hizmet alanı boşalmışsa
ve orası doldurulacaksa, bu görev değişimi de seçimle oluyorsa ve herkes bu seçime katılabiliyorsa özetle toplumun iradesi sandığa yansıyorsa seçen kişi, seçtiğini denetleyecektir. Beğenmediklerini de söyleyecektir. Bu bir anlamda hesap sormaktır. Seçilen, yani o görevde bulunan kişi bunları bilir. Bilmesi lazım.
Seçilen kişi, seçenle tartışmalı ama hakkını da mutlaka vermeli. Hesap vermekten gocunmamalı.
Ayrıca seçen her şeyi seçilen kadar bilmeyebilir. O nedenle seçene kızmamalı seçilen kişi.
Doğru da yapmamıştır belki seçimini ama zaten seçim bir anlamda irade beyanı demek değil mi ?
Sonra kızıp ne olacak sanki? Seçenin irade beyanı değişecek mi? Hem değişse ne olacak ki? Beklenen ne?
Evet kızmak yerine anlamaya çalışmak. Yani, son günler hepimize en çok lazım olan budur. Yani, empati. Başbakanından, Belediye Başkanına kadar herkes empati kurmalı.
KULAĞIMIZA KÜPE
“Yaşlıların tecrübelerinden yararlan ama dikkatli ol; kurtlarla arkadaş olacalsan baltayı elinden bırakma.” (Rus atasözü)
YAŞASIN MUHALEFET
“Vurgunculuk yapmadım, soygunculuk yapmadım.”
Muhalefette; Memlekete fayda gördüm, muhalefet yaptım. Boyuna yazmak kolay değildir; imla yanlışı da cümle yanlışı da yapmış olabilirim; lakin yalan haber vermedim, yalan mazbata yapmadım. Tesir yaptığım olmadı değil. Fakat tazyik yaptığımı gören yoktur.
Devletin memuru oldum; bir partinin memurluğunu yapmadım. Grupların çıkarları için maddeler düzmek aklımdan geçmedi. Alnımın akı ve şerefimle köşemde baş başa kaldım ve göğsümü gere gere alnımı aça aça muhalefet yaptım.
Hakkı dinledim, yanlışımdan dönmesini bildim, ağzımdan çıktı diye manasız inat yapmadım.
Millete hizmeti şeref bildim. Şahısa kölelik yapmadım ve dil yalancılığı da, kalem yalancılığı da yapmadım.
Belki dalgınlıklarım, ihtiyatsızlıklarım oldu. Çok şükür ki matrabazlık, kurnazlık, düzenbazlık yapmadım.
‘Şunu yapmadın,bunu yapmadın, o halde ne yaptın?’diye sorarsanız; Cezasını kazasını, ezasını da düşünerek muhalefet yaptım.
(Arif Nihat Asya / 6/06/2010
Hürriyet/S.Yalçın not defteri)