Sevginar Sali

CHP’deki değişim rüzgârı

CHP'de kongre süreçlerinde yaşanmasına alışık olduğumuz hareketlilik son dönemde her zamankinden daha fazla nezaket ölçülerine uygun olarak ilerliyor. Yine çok seslilik ve aday seçeneklerimizin çokluğu var ama bu kez her adım ve ifade ölçü ve tartıdan geçerek ortaya çıkabiliyor. 31 Mart seçimlerinin siyasete getirdiği yeni soluk etkisini sürdürüyor. Değişim, hoşgörü ve nezaketin kazandırmaya olan etkisine yönelik hafızanın tazeliği gücünü hissettiriyor.
Ayrıştıran, ötekileştiren söylemlerin kazanmak ve başarıya faydasızlığı şahitli, ispatlıyken bu yöntemde direnenlerin kaybı tartışılmaz.
Dünkü köşem ile ilgili CHP'deki yarışa atfen, örgütün bölünmüşlüğüne işaret ederek bir arkadaşım “Kazananı olmayan bir yarış” değerlendirmesini yaptı. CHP'de ilçe başkanı olmak kazanmaktan çok sıkı bir mücadele ve büyük bir uğraş için özveriyle çalışma sorumluluğunu sırtlamak demek. Siyasi partilerde esasen her durumda çok zordur da muhalefette birlik, iktidarda olunduğundan bir tık daha kolay sağlanır aslında. Muhalefette kenetlenenler iktidarın tadına bakar bakmaz darmadağın oluverir, irade zayıf, ego güçlüyse gücü paylaşma kavgasına jet hızıyla tutuşurlar. Siyasi partilerdeki durumun öneminin daha iyi kavranması adına bunu da dipnot olarak düşelim. CHP'nin İlçe Başkanı olan kişinin ilk etapta kazandığı bir şey olmayacak ama uğruna mücadele ederek kazanacağı çok önemli bir hedefi olacak. Yani siyasetçi her yükselişiyle kendisinden daha çok beklentiyi karşılamak, omuzlarında artan yükü azalmayan hatta artan enerji ve azimle taşımak ve de tüm bunları insan üstü bir çabayı sürdürmeye mahkumdur. Sözünü ettiğimiz bu mahkumiyetin gereklerini yerine getirmeyenleri halk; verdiği güç ve yetkiyi geri alarak özgür bırakır!

APORTTA BEKLEYEN KURTLAR!
CHP İlçe Başkanı Abdullah Yıldırım'ın geçtiğimiz gün basın toplantısında CHP'nin kaybını ifade etmeye çalışırken kullandığı MHP ve belediye başkanımızın personel politikasına yönelik sözleri gündeme oturdu. Yıldırım kötü bir niyeti yokken, siyasi antrenmansızlığının kurbanı oldu bir bakıma. MHP'liler yerel seçimi kazandıktan sonra siyasi bir takım önceliklerinin belediye kadrolarında değerlendirilmesi yönünde beklentilerini Başkanlarına yönelik baskıya taşımışken, “Aha milletin eline lehimize kullanılacak bir koz verdik” deyip Yılmaz'ın karşısında hassasiyetlerinin haklılığını perçinleştirmek yerine Başkanlarına sahip çıktılar, Yıldırım'a esaslı bir gönderme fırsatını 12'den değerlendirip siyasi hanelerine kallavi bir artı eklediler.
Bazen üç beş savaşçı, bir orduya bedel olabiliyor galiba!
MHP'liler, CHP eliyle önlerine sürülen siyasi manevra fırsatını ustaca kullandılar. Geçen bir tanıdıkla sohbet ediyoruz, ezelden MHP'lidir, “Özcan Işıklar'ı bir yerde görsem tebrik edeceğim. Biz Silivri'de yerel seçimleri kazanmadan önce o zaten bütün MHP'lileri belediyede işe almış!” dedi.
Bu hesaba göre, Abdullah Yıldırım'ın sözleri üzerindeki MHP manevrası ile belediyede CHP'li kaldıysa onlar da MHP'ye doğru yola çıkmak için valizlerini toparlamaya başlamışlardır!
İşin tuhaf yanı ne biliyor musunuz? Volkan Yılmaz'ın tıpkı seçimlerden önce söz verdiği gibi hiçbir çalışanını siyasi ayrım gözeterek değerlendirmemesi. Bu yönde gelen baskıları hararetle püskürtmesi. Benimsedikleri siyasi görüşü, belediyedeki görevinin üstünde tutanların tercihine kimsenin yapacağı bir şey yok her halde!
Silivri Belediyesinde esasen hiçbir dönemde öyle kanlı şanlı siyasi personel kıyımları da olmadı. Ama siyaseten gelenlerin aynı süreçte değişmesi de göz ardı edilemeyecek bir teamül. Her seçilmiş kendi ekibini kurma hakkına sahip, bu imkanı ona seçilmişliği veriyor.
MHP'nin kendi içinde kavgasını verdiği konuda dışardan gelen saldırı karşısında kenetlenme durumunu rakipleri düşünsün…
Hazırlıksız, mazırlıksız ama kaybedenlere nazaran kazanan olarak uyum sağlama hususunda hiç fena değiller.
Aportta bekleyen kurtları Reis görmüştür : )

YORUM YAP