Cumhuriyet Halk Partisi tıpkı geçtiğimiz beş yılda olduğu gibi belediyede iktidarda olmadığı dönemler dâhil her daim Silivri siyasetinde en çok konuşulan, en çok tartışılan, üzerine teoriler üretilen, hakkında dedikodular yapılan, topluma en çok heyecan veren ve aynı zamanda ilçede siyasete büyük ölçüce yön veren bir parti olagelmiştir.
CHP'nin Silivri seçmenindeki kredisi yüksektir. O yüzden zaman zaman tökezlese de, hatalar da yapsa, Silivrililerin gönlünde her zaman ciddi bir yeri vardır.
Ben de CHP'liyim diye bunları söylemekten korkacak değilim, CHP Genel Merkezi ve zaman zaman ilçe yönetimi Silivri ölçeğinde geçtiğimiz yıllarda bazı hatalara, yanlış kararlara imza attılar. Ancak son genel seçimde de gördük ki bunlar partinin vatandaş nazarındaki kıymetini ciddi ölçüde azaltmamış. Sözün özü Silivri CHP'yi, CHP'de Silivri'yi sever. Bu böyle gelmiş böyle de gidecektir…
Yalnız CHP, geçtiğimiz günlerde öyle bir karara imza attı ki vatandaş nazarındaki kredisini bir gecede on kat arttırdı desek yeridir. Neydi bu karar?
Elbette Bora Balcıoğlu'nun Silivri Belediye Başkan Adayı yapılarak partisinden hakkını almasıydı.
Bu “hak” mevzuu bazen kamuoyunda tartışmalara neden oluyor. “Nereden geliyormuş bu hak?” diye soruyorlar bazen. İzninizle hem CHP'yi hem de Balcıoğlu'nu çok yakından tanıyan bir isim olarak ben bu soruyu kendimce cevaplandırayım.
Öncelikle Balcıoğlu'nun kendisinin de sıklıkla ifade ettiği gibi aslında 2019 Yerel Seçimlerinde kazanılmış ancak sonradan olaya farklı faktörlerin de dâhil olmasıyla elden kaçırılmış bir hak söz konusuydu. 2019'da bu seçimde yer alan aday adaylarının hiçbirinin cesaret edemediği (ya da belki kendileri adına uygun vakit olarak görmediği) bir şeyi yapmıştı Balcıoğlu. Mevcut başkanın karşısına aday adayı olarak çıkmıştı. Üstelik bunu yaparken ilçe siyasetindeki en güçlü ve en önemli makamlardan olan, elindeki başkan yardımcılığı makamını da elinin tersiyle itebilecek kadar gözünü karartmıştı. Bu iş bir cesaret ve liderlik işiydi.
Kendisi de bu vasıflara sahip olduğunu kanıtlamıştı. Süreç ne şekilde olursa olsun aleyhine sonuçlandıktan sonra da partisine küsmemiş, partililik bilinciyle hareket etmiş, kendisine verilen İBB ve Silivri Belediye Meclis Üyeliği görevini kabul etmiş ve aday ilan edilen Özcan Işıklar için çalışıp oy istemişti.
Sırf o dönemde bu olgunluğu gösterebilmiş olması bile onun için “MHP'den geldi, parti kültürüne, parti aidiyetine sahip değil” söylemlerinde bulunanların iddialarını çürütebilecek niteliktedir.
Peki, bu “hakka” sahip olabilmek için başka ne yaptı? Anlatayım öncelikle örnek bir vatandaş, örnek bir esnaf olarak ilçede ismini popülerleştirdi, kendini sevdirdi.
Üstelik bunu daha siyasete başlamadan önce yapmaya başladı. Kendini vatandaş nezdinde “adaylaşırsa seçilebilir” hale getirdi.
2014'te başkan yardımcısı seçilmesiyle birlikte hayatı tamamen siyaset oldu ve bu süreç günümüze kadar sürdü.
Özellikle 2014'ten beri her Allah'ın günü sahadaydı, vatandaşla iç içeydi. Düğünlerinde, nişanlarında Silivrililerin yanlarında oldu.
Yeri geldi nikâhları kıydı, yeri geldi şahitlik yaptı. Cenazelerde, doğumlarda, açılışlarda vatandaşın hep yanındaydı.
Vatandaşların kendilerini “özel” hissetmelerini sağladı. Bir gecede beşten fazla düğüne katıldığı gecelere ben şahidim. Bunların elbette masraflarından da gocunmadı.
Hep kendinden verdi, kendini adeta Silivri'ye adadı. Elbette işin yalnızca parasal boyutundan değil, en önemli boyutu olan zamansal boyutundan da bahsediyorum.
Kendine, ailesine ayıracağı zamanı vatandaşlara ayırdı. Resmen çocuklarının büyüdüğünü göremedi. Karşılığında vatandaş nezdinde kredisini de artırdıkça artırdı. İşte o anketlerde de böyle birinci çıktı. İşte o anket sonuçları onun alın terinin, çocuklarından kısıp vatandaşlara verdiği günlerin karşılığıdır. Bahsettiğimiz o “hak”, işte bu fedakârlıkların karşılığı olan haktır.
Diğer aday adaylarının hepsi de çok kıymetli isimler olmakla beraber hepsinin bu adaylık işine harcadıkları eforun tamamını toplasanız, 2014'ten beri Balcıoğlu'nun yaptıkları kadar eder mi? İşte o “hak” buradan geliyor.
İşte bu karar bu yüzden CHP'nin en mantıklı kararıydı. Yıllardır vatandaşlar için harcadığı çaba sayesinde anketlerde en çok oy alma potansiyeli görülen adayla yola çıkmak, kazanması en garanti adayla yola çıkmak, işte bu CHP'nin en mantıklı kararıydı! Diğer aday adaylarımız da zamanla partiden kendilerine bir yer, birer görev bulacaklardır elbet.
Şimdi CHP'nin artık “Alici”, “Ahmetçi”, “Mehmetçi”, “Ayşeci” tartışmalarını bir kenara bırakıp tek yumruk olma zamanıdır.
Bu şekilde 2009'da olduğu gibi belediyeyi gayet rahat bir şekilde geri alabilir ve hatta rekor sayıda meclis üyesi çıkarabilir.