Şahin Dirik

Çinliler neden saçma sapan şeyler yiyor?

Yeni koronavirüs nedeniyle başta yarasa çorbası olmak üzere Çinlilerin yemek kültürlerine dair epey bir şey öğrendik. Bugünkü konumuz ise Çinlilerin neden böyle tuhaf şeyler yediğiyle ilgili.
Çinlilerin abidik gubidik şeyleri neden yediklerinin açıklaması aslında Çin Yemek terapisi (Chinese Food Therapy) denen bir duruma dayandırılıyor. Vahşi doğada yaşayan pek çok hayvanın, çeşitli hastalıklara veya mistik rahatsızlıklara çözüm olduğunu söyleyen, tarihsel olarak milattan önce 2. yüzyıllara dayanan ezoterik inanışları içeriyor.
Mesela Meng Shen (621–713) diye bir adam tarafından yazılan Shíliáo Bencao adlı bir kitapta yaban domuzunun birçok bölümünün terapötik olarak kullanılabileceğini belirtiyor. Yaban domuzunun safra taşlarını toz haline getirip kaynatırsanız salgınların önüne geçersiniz. Yaban domuzunun dişlerini yakıp kül ettikten sonra kullanırsanız yılan ısırmalarına iyi gelir. Tahıl şarabı ile birlikte tüketilecek rafine domuz yağı doğum yapan kadınlardaki süt miktarını artırır… Örnekler çoğaltılabilir…
Ayrıca vahşi doğadan avlanan hayvanların, yine mistik anlamda onlara kan ve enerji verdiğini de düşünenleri var. New York Times'daki bu yazıda diyor ki mesela: "“Like-shapes eaten strengthen like-shapes”. Yani şeklen bir organınıza benzer bir şeyi tüketirseniz o organınız iyi olur" gibi bir şey söyleniyor. Yarasaların geceleri uçmasından ötürü, yarasa yersek gözlerimiz keskinleşir diye düşünenleri var. Ayılardan alınan safranın sarılığa iyi geleceğini, Misk kedisi, yılan ile birlikte pişirilir ve tüketilirse uykusuzluğa iyi geliyormuş. Köpek eti konusuna gelince de, yine kan ve enerjisi yüksek olsun diye kovalanarak avlanmış bir köpeğin etinin iyi geleceğine inananı var. Dolayısıyla, bugün Çin'de bu yemek kültürü varsa, bu onların atalarından kendilerine miras kalmış; benzeri ya da paraleli pek çok başka kültürde de bulunan saftirik masallardan ötürüdür. Yeni Koronavirüs'ün başımıza bela oluş sebebi işte bundan ibaret…
İşin bir de virüsün ilk nasıl yayıldığı boyutu var. Onu da gözden geçirmek gerek. Pek çok kişi yeni koronavirüs SARS-CoV-2'nin yarasa çorbası içen insanlar aracılığıyla yayıldığını düşünüyor ancak durum tam olarak öyle mi? Yeni koronavirüs'ün ortaya çıkmasının nedeni, direkt yarasa çorbası içen insanlar değil. Çünkü virüs, insanların sindirim sistemindeki asitlerden dolayı barınamıyor. Asıl neden; yarasanın ısırdığı bir hayvanın (kesin olmamakla birlikte: pangolin) virüsü yarasadan kapıp, canlı hayvan pazarında insanlarla yakın temas sonucu bulaştırması olarak görülüyor da denebilir.
Bu noktada yarasalar ve taşıdıkları virüs hakkında biraz bilgi vermek gerek. Virüsün kaynağı olarak gösterilen yarasalar, diğer birçok memeliye göre erken evrimleşmiş ve nispeten az değişim göstermiş. Bu zaman aralığında virüsler de yarasalarla beraber evrimleşmişler. Genellikle meyveyle ya da hayvanlardan kan emerek besleniyorlar. Dışkılarında, idrarlarında ve ağızlarında binlerce virüs var. Ancak bu virüsler onları öldürmüyor. Virüsleri kendilerine bir savunma aracı olarak kullanıyorlar. Habitatlarını yabancılara karşı virüsleri kullanarak koruyorlar.

Evet, yarasalar; kuduz, hanta, sars gibi birçok zoonoz etkenin kaynağı. dünyadaki tüm canlı formları virüs barındırır; yarasalar da istisna değildir. Dünyadaki memeli türlerinin dörtte birini yarasalar oluşturur. Sadece bir mağarada milyonlarca yarasa bir arada bulunabilir. Yarasaların büyük koloniler halinde yaşamaları, tüneme davranışları ve barındıkları ortamların koşulları hastalık etkenlerinin yayılmasını da kolaylaştırır. Uçabiliyor olmaları da etkenleri farklı türlere bulaştırabilme imkânı verir. Avladıkları böceklerin bulunmadığı dönemleri kış uykusunda geçirirler. Daha ılıman bölgelerdeki yarasalarda bu kış uykusu davranışını günlük olarak yapar. Dinlenme saatlerinde vücut sıcaklığını dış ortam sıcaklığına kadar indirerek metabolizmalarını yavaşlatır ve ciddi bir enerji tasarrufu sağlarlar. Aslında bu özellik virüsler için de bir fırsattır. Bu sayede yarasaların kanında hızlıca çoğalma fırsatı bulurlar. Böcekle beslenen küçük memeliler ömürlerinin oldukça kısa olmasıyla bilinir. Ancak bu durum yarasalar için geçerli değildir. Yarasalar 25 yılı aşkın bir yaşam süresine sahip olabilirler.
Bu yaşam süreleri boyunca taşıdıkları viral etkenleri yavrularına, kendi türünden bireylere ve başka türden canlılara bulaştırabilir. Yarasaların bağışıklık sistemleri de diğer türlerden farklı değildir. Virüslerin kuluçka süreleri türden türe değişebilir. virüsler içinde bulunduğu canlıda uzun süre hiç semptom göstermeden bulunabilir. Bu yeni tip virüsler zaten hep yarasalarda vardı. Peki, neden şimdi ortaya çıktı?
Araştırmalar şunu gösteriyor ki hızlı nüfus artışı ve küresel ısınmayla birlikte doğanın girmememiz gereken yerlerine girdik. Yarasalar ve diğer birçok türün yaşam ortamlarını tahrip ettik, parçaladık. Özellikle son 30 yılda ortaya çıkan zika, ebola, sars, mers vs gibi salgın hastalıklara maruz kalmamızın nedeni tam olarak bu. Yarasalar ve diğer tüm canlıların yaşam ortamlarını korumak aslında kendimizi bu salgınlardan korumanın da birincil yolu.
Şehir yaşamı ve vahşi yaşam iç içe olduğu sürece daha varlığını bilmediğimiz ve etkisi çok daha yıkıcı yeni hastalık etkenleriyle karşılaşabilmemiz de olası.

YORUM YAP