Mesleğin ilk yıllarında ifade odasında dövüldüğü yüzündeki yara izlerinden ve kıyafetlerinden anlaşılan şüpheli ile karşılaştığımda biraz ürkmüştüm doğrusu. Kesin bir kavgaya karışmış diye düşünmüştüm. Ancak dosya hakkında bilgi alınca karşımdakinin çocuk istismarcısı olduğunu, kumsalda ailesinin biraz ilerisinde oynayan kız çocuğunu istismar etmeğe yeltenince çocuğun ailesi tarafından darp edildiğini, zar zor polise sığındığını öğrenmiştim. Deliller o kadar ortadaydı ki birçok görgü tanığı ve suçüstü hali vardı. Hatta şüpheli , ölüm korkusuyla itiraf dahi etmiş, yaptığı her eylemi tek tek anlatır olmuştu. “Alkollüydüm, pişmanım“ diyordu. Bu anlattığım olay maalesef çocuk ve kadın istismarı söz konusu olunca çok istisnai bir haldir. Çünkü suç niteliği gereği kapalı kapılar ardında ve genelde mağdurun yakın çevresi tarafından gerçekleştirilir.
Kamuoyunda 4. Yargı Paketi olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Cinsel istismar ve cinsel saldırı suçlarının da aralarında bulunduğu “katalog suçlardan tutuklama” için, “somut delil” koşulunda değişikliğe gidilmedi. Buna göre, katalog suçlarda bir kişinin tutuklanabilmesi, kuvvetli suç şüphesinin somut delillere dayanmasına bağlı hale getirilecek.
SOMUT DELİL NEDİR?
Yıllardır Yargıtay'ın cinsel istismar suçlarında kabul ettiği içtihatları bulunmaktadır. Buna göre hayatın olağan akışı, mağdurun baştan itibaren tutarlı beyanları, sanıkla arasında hiç bir husumet olmayan mağdur beyanları kabul edilerek istismarcı mahkum edilebilmektedir. Ancak bu son düzenleme ile bu uygulamadan vazgeçerek “somut delil” in aranması uygulamasına geçilirse, istismarcının cezalandırılması mümkün olmayacaktır. Özellikle son günlerde gündem olan çocuk istismarı dosyalarındaki çocukların çizdiği, bir çocuğun yaşamadan çizmesinin mümkün olmadığı resimler somut delil değil midir? Ya da çocuğun beyanı dikkate alınmayacak mıdır?
MAĞDURUN MASUMİYETİNİ KANITLAMAYA ÇALIŞMASI NE ACIDIR!
Cinsel istismar suçlarında mağdurun şikayeti ile başlayan süreç delillerin toplanması, adli tıp ve pedagog raporları ile ne yazık ki yıllarca sürmektedir. Mağdurla sanık defalarca mahkeme salonunda karşı karşıya gelmekte yapılan kötülük mağdura tekrar tekrar hatırlatılmaktadır. Sanığı cezalandırmak üzere kurulu sistem mağdurun zararını telafi edemez haldedir. Çünkü istismarcı ne kadar çok ceza alırsa alsın, mağdurdaki manevi etki silinmez. Hırsız yakalanınca, parayı iade edebilir ancak istismara uğrayan artık eskisi gibi olamaz. Hatta çoğu zaman mağdur masumiyetini kanıtlamaya çalışırken bulur kendini.
Sonuç olarak çocuk kelimesine yakışan sadece sevgi, neşe, sağlık ve güven kelimeleridir. İstismar, tecavüz, mahkeme, sanık, ifade kelimeleri değil… Bunun için yapılan her düzenlemenin çocuğun yüksek menfaati dikkate alınarak cesaretle, çocuğun tarafında olduğunu göstererek yapılması gerekir.