Handan Demirkıran

Çocuk ve şiddet

Şİddet, bir insanın başka birisine güç ve baskı uygulayarak, bedensel ya da ruhsal açıdan zarar görmesine sebep olan, bireysel veya toplu hareketlerin tümüne verilen isimdir. Her geçen gün şiddetin günlük hayatımızda daha çok yer aldığı görülmektedir. Fiziksel şiddet olabileceği gibi psikolojik şiddette çok yaygın bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Öfkesini uygun şekilde yönlendiremeyen bireyler, kendilerini önemsiz hissedip saldırganlık gösterebilir. Bu yüzden öfke kontrolünün erken yaşlarda öğrenilmesi gerekir. Bebeklik döneminde kızma ya da hoşlanma gibi duygular ağlayarak ifade edilir. Çocuk 2-3 yaşlarına geldiğinde öfke nöbetlerinin görülmesi normaldir. Bu yaşlarda çocuk, duygu ve düşüncelerini iletişime geçerek ifade etme çabası içerisindedir. Ancak bazen iletişim çabası yetersiz kalabilir ve çocuk öfkelenebilir. Öfke nöbetleri olduğunda ebeveyn, çocuğun sakinleştirilmesi sağlanmalı, daha sonrada ifade etmek istediği şeyi anlamaya çalışmalıdır. Çocuklar ve gençler de öfkelenmektedir. Öfke anında “sen çocuksun, sinirlenemezsin”, “bize karşı gelemezsin” şeklindeki cümleler çocuğun ya da gencin o anki psikolojik ihtiyacının karşılanmamasına neden olacaktır. Çünkü öfke de diğer olumlu ya da olumsuz duygular gibi kendimizi ifade etme şeklidir. Buradan da anlaşılacağı üzere öfkeye öfkeyle karşılık vermekte psikolojik şiddetin bir şeklidir.
Peki, ebeveyn tutumlarının şiddetle ilişkisi nedir? Baskıcı – otoriter ailelerde, çocuğa baskı uygulanır, çocuk eleştirilir, yargılanır. Çocuk üzerinde hâkimiyet kurulmak istenir. Ailede söz hakkı tanınmaz, bir konuda karar alırken çocuğa danışılmaz. Ergenlikten önceki dönemde bastırılmış çocuk, ergenlikten sonra tüm baskı ve dayağa karşı başkaldırır. Başına buyruk, evin kurallarını hiçe sayan, yetersizlik ve güvensizlik duygularını saklamak için kabadayılık gösterilerine girişen, kinini kendinden güçsüzlere yönlendiren bir genç olur. Pasif – ilgisiz aileler, çocuğa karşı ilgisiz, ruhsal gereksinimlerine karşı duyarsızlardır. Çocuklarının nerede ne yaptıklarını, eve kaçta geldiklerini bilmezler. Çocuğa gösterilen sevgi ve sevecenlik yetersizdir. Çocuk kendi kendine büyür. Böyle bir ailede yetişen çocuklar kural tanımaz, bencil ve saldırgan olabilirler. Böyle ailelerdeki çocuklar, bu dünyada var olduklarını ispatlamaya çalışırlar. Aşırı korumacı ailelerde, çocuğu her şeyden koruma, çocuk adına sorumluluk alma vardır. Onun yerine ev ödevlerini yaparlar, kıyafetlerini kendileri giydirirler. Çocuk her konuda aileye bağımlı biri haline gelir. Bu çocuklar kendilerine güvensiz olurlar ve tek başına bir şey yapma cesaretini gösteremezler. Çevrelerinde de ailelerinde gördükleri ilgiyi ararlar; bu ilgiyi göremediklerinde de içine kapanırlar. Tutarsız – kararsız aileler, ebeveynlerden birinin söylediği şeyin, diğer ebeveyn tarafından tam tersinin söylemesi durumudur. Disiplinsizlik söz konusudur ve çocuk nerede ne yapacağını bilemez. Bu yüzden doğru-yanlış ayrımı yapamayan, kararsız bir çocuk yetişir. Bu aile tutumlarıyla yetişen çocuklar psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Destekleyici, güven verici ve demokratik ailelerde ise, çocuklar sevgi ve saygı görür. Böylece hem kendini hem de başkalarını sever ve sayar. Ailede çocuğa söz hakkı verilir. Evde birtakım kurallar vardır, çocuk neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini bilir. Böyle ailede yetişen çocuklar sorumluluk duygusu gelişmiş, kendine güveni olan, girişken, kendi kararlarını alabilene bireyler olurlar.
Çocukların bedensel ve duygusal gelişimlerini etkileyen faktörlerin başında şiddet gelir. O yüzden çocuk yetiştirmedeki ebeveyn tutumlarında dikkatli davranmak gerekir.

YORUM YAP