Av.Arb.İlkay Doğan

Çocuklar bizim değil, bizden doğmuş tanrının emanetidir

Boşanma davası devam eden sağlık çalışanı annenin 5,5 yaşındaki oğlunun velayeti, pandemi sürecinde annenin mesleği riskli sayılarak babaya verildi.
Bursa'da da devlet korumasında olan çocuğun velayeti yurtların kalabalık olması sebebi ile babaya verildi.
Alınan kararlarda esas alınan çocuğun sağlığı olmasına rağmen bu dönemde neyin en doğru olduğunu tespit etmek oldukça zor.
Velayet aile hukukunun en hassas bölümüdür. Evlilik birliği içinde ortak velayet söz konusu iken, boşanma davaları sırasında ve sonrasında, taraflar anlaşamıyorsa çocuğun velayeti ebeveynlerden birine verilmek zorundadır. Bu sırada mahkeme, sosyal inceleme raporu alarak karar verir. Bu rapor hazırlanırken anne, baba ve çocukla görüşen sosyal hizmetler uzmanı raporunda tarafların kişilik özellikleri, ekonomik, sağlık ve sabıka durumları, sosyal yaşantıları ve hanenin özelliklerine yer vererek bir kanaat oluşturur. Tüm bu incelemeler sırasında en önemli husus çocuğun yüksek menfaatidir.
Kime hayattaki en değerli varlığınız nedir diye sorulsa cevap “çocuğum” olacaktır. Bu doğrultuda birçok davada tarafların anlaşarak ve çocuğun menfaatine dikkat ederek, hatta boşanma sonrası bile ortak velayete devam ederek ayrıldığını görüyoruz. Bu mümkün iken çocuk üzerinden uyuşmazlık yaratmak niye? Taraflar birbirinden ayrılmış olsa da o çocuğun her zaman anne, babası olarak kalmaya devam edeceğini bile bile kavga etmek doğru mu?
Meslek hayatım boyunca en zor anları çocuk teslimi sırasında yaşamışımdır. Çocuk teslimi icra yoluyla haciz memuru eşliğinde çocuğun bir ebeveynden alınıp diğer ebeveyne verilmesidir. Anne veya baba tarafından diğer tarafa gösterilmek istenmeyen çocuğun, zorla alınması ne acılıdır. Bu sırada tarafların birbirine söylediği her söz maalesef çocuğun bilinçaltında travmaya varabilen psikolojik sorunlara sebep olabilir. Oysaki hani en kıymetlimiz çocuğumuzdu. Anne baba birbirlerine olan düşmanlıklarını neden çocuklarını kullanarak gösterirler?
Çocuklar bizim değil, bizden doğmuş tanrının emanetidir. Onları bir mal gibi icraya konu etmektense, en uygun şartları sağlayan ebeveynin yanında ama diğerinin görmesini de engellemeden kalmasını sağlamak en doğru olandır.Yukarıda anılan kararda sağlık çalışanı bir annenin işi ile evladı arasında bir seçim yapmasına yol açmayacak şekilde orta bir yol bulunamaz mıydı? Davaya bile konu edilmeden taraflar çocuğun bakımını beraber üstlenemez miydi? Doğru olan ayrılırken her iki tarafın da çocukları ile daha güçlü bağlar kurmasını sağlamak olmalıydı.

Sultan Süleyman'ın adaletini gösterir çok ünlü bir hikayesi vardır.”Bir gün iki kadın getirdiler Süleyman Peygamber'in huzuruna; İki anne ve bir de bebek. İkisi de bebeğin kendilerinin olduğunu iddia ediyordu. Meseleye ışık tutacak ne bir şahit ne de bir delil vardı. Mahkeme salonundakiler başlarını öne eğmişler krallarının bu işin içinden nasıl çıkacağını merakla bekliyorlardı.
Hz.Süleyman bir an sessiz kaldıktan sonra ayağa kalktı ve celladın tez huzuruna çağırılmasını emretti. Sonra kadınlara döndü ve bebeği tutan kadının kucağından kundaktaki bebeğin alınmasını işaret ederek hükmünü açıkladı;
-"Madem aranızda anlaşamıyorsunuz ve ikinizin de iddiasının aksini ispat etmek mümkün değil, bebeği tam ortadan ikiye böleceğiz, ikinize de birer yarısı verilecektir!". Kucağından bebeği alınan kadın öfkeli bir bakış fırlattı ötekine ve mecburen razı olduğunu belirtircesine salladı kafasını.
Diğer kadın ise hıçkırıklara boğularak atıldı bir anda Kral Süleyman'ın ayaklarına;
-"Yalvarırım yapmayın, ben annelik hakkımdan vazgeçiyorum, tamam, arkadaşıma verilsin bebek, razıyım, yeter ki yaşasın, ne olur bir zarar gelmesin yavrucağın tek bir kılına..".
Süleyman usulca gülümsedi, bebeğin, ayaklarına kapanan kadına verilmesini emretti hemen; ancak seven, gerçek bir anne böyle davranırdı.
Mesele müthiş bir şekilde çözülmüştü. “

Evladını sevmek demek, yeri geldiğinde kendi hırslarımızdan, düşmanlıklarımızdan arınarak saf sevgiyi ona hissettirmek demektir.
En kötüsü ise çocuğu fiziksel olmasa da duygusal olarak ikiye bölmek ve ona kötü çocukluk anıları bırakmaktır. Çünkü ancak çocukluğunu doya doya yaşayan çocuklar gelecekte mutlu bireylere dönüşecektir. Unutulmamalıdır ki çocuklar dünyanın en büyük servetidir.

YORUM YAP