Aile, bir kurum olarak, çocuğun alacağı kavramları seçerek vermekte, onları yorumlamakta ve sonucu değerlendirmektedir. Bu seçici ve değerlendirici süreç, çocukta sosyal ve kişisel davranışlarla ilgili değer duygusunun gelişmesiyle sonuçlanmaktadır. Hiç kuşkusuz çocuğun bulunduğu kültür çevresi içinde yer alan ve onu etkileyecek olan gelenek ve kurallar da vardır.
Aile, çocuğun beslenme, bakılma, korunma, sevilme ve eğitilme ihtiyacını karşılar. Anne-baba severek, özenli bakım vererek, çocuğa bir güven ortamı yaratır. Onun sağlıklı büyümesini güvence altına alırlar. Yeteneklerinin gelişmesine yardım ederler. Ona özgürce oynayacağı, denemelere girişeceği ve öğreneceği bir çevre sağlarlar. Yol göstererek, kuralları öğreterek davranışlarına yön verirler. Güç durumlarda yanında olur, desteklerler. Gerektiğinde, denetleyerek sınır çekerek, cezalandırarak, kurallara uymasını sağlarlar. Doğru ile yanlışı ayırt etmeyi öğretirler. Anne-baba, kız ve erkek çocuklarına, kendi davranışlarıyla örnek olarak, onların hem kişilik geliştirmesine hem de kendi cinsel kimliklerini kazanmalarına yardımcı olurlar.
Aileyi oluşturan anne-babanın; anne-babalık rollerinin dengeli dağılmaması, ailenin temel gereksinimlerinin karşılamamaları, gereken yakınlığın kurulamaması, aile ilişkilerinin birbirinden kopuk ve ruh sağlıklarının bozuk olması, aile üyelerinin karşılıklı anlayışı, güveni, dayanışması ve paylaşımın olmadığı işlevsel olmayan bir aileyi oluşturmaktadır. İşlevsel olmayan ailelerde yetişen çocuklar ise gelişim dönemlerinde aksamalara neden olduğu gibi psiko-sosyal olarak yetersiz bir birey haline gelmektedirler. Aileyi oluşturan anne-babanın; kişilerarası ilişkilerin güçlü olması, anne-babalık rollerinin kabullenmeleri ve dengeli dağılımı, psiko-sosyal uyumlarının yeterli olmaları ve ruh sağlıklarının yerinde olması ise aile yapısının işlevsel olmasını sağlayacaktır. Böylece işlevsel olan ailelerde yetişen çocuklar duygusal, bedensel, zihinsel gelişimini bir bütün olarak eksiksiz tamamlayacaklardır.
Davranış problemleri, çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı olarak, çocukların çevreleriyle sürekli olarak gergin ve sürtüşmeli ilişkiler içinde olmalarına sebebiyet veren, dikkat çekici, farklı, rahatsız edici ve özel koşullarda meydana çıkan, benlik kavramının düşük düzeyde olması ile iç çatışmaların davranışa aktarılması sonucu, hırçınlık, sinirlilik, geçimsizlik, kavgacılık, okuldan kaçma, çalma, yangın çıkarma, sürekli başkaldırma ve kuralları çiğneme gibi belirtiler gösteren tepkiler ile olması gereken davranışın yokluğu ya da tutarsızlık göstermesidir.
Davranış problemlerinin temel özelliği o yaş için uygun olduğu kabul edilmiş toplumsal kuralların sürekli olarak çiğnenmesidir. Her çocuk gelişim dönemlerinde çeşitli problemlerle karşı karşıya kalır. Kimi tuvalet eğitimi konusunda zorluk yaşarken kimi sürekli bir utangaçlık, içe kapanma ve çeşitli uyum sorunları gösterir. Genellikle çocuklar istenen ve istenmeyen davranışların karışımını birlikte sunarlar. Çocukluk döneminde görülen bazı problemler normal gelişimin bir parçasını oluşturur. Bu problemlerin çoğu kalıcı olmaktan çok geçici türdendir.
Çocuklarda görülen davranış problemlerinin büyük bir kısmı aile içinde anne-baba ile olan etkileşimden kaynaklanmaktadır. Bu etkileşimde anne-babalar çocukluk yıllarında kendi anne-babalarıyla olan deneyimleri, çocuk yetiştirmeye ilişkin beklentileri, anne-baba olmaya ilişkin düşünceleri ve çocuğa karşı tutumlarının nasıl olması gerektiğine dair düşünceleri önemli bir yer tutmaktadır. Anne-babalar, çocukların duygusal ve davranışsal problemlerinin tek nedeni olmasalar da bu problemlerin önlenmesi, azaltılması veya daha kötü hale gelmesinde önemli bir paya sahip olduğunu belirtmektedir.
Anne–babaların çocuk gelişim sürecindeki olumsuz tutumların, akılcı olmayan düşünce ve inançların, çocuk yetiştirmeye ilişkin gerçekçi olmayan beklentilerin, yüklemelerin çocuklarda davranış problemlerin ortaya çıkmasına sebep olduğu gibi, anne-babalarda da depresyon, kaygı, yetersizlik, suçluluk gibi olumsuz duyguların yaşanmasına neden olabilir ve aile sisteminin işlevinde aksaklıklar meydana gelebilir. Ailenin işlevini artırmak, çocuklardaki duygusal problemleri çözmek ve sağlıklı bir aile ortamı oluşturmak için anne-babaları rahatsız eden bu olumsuz duyguların etkisini en aza indirmek gerekmektedir.
Çocuklarda ruhsal sorunlar dış etkenlerden de kaynaklanabilir. Aileyi tümden sarsan, aile birliğini ve düzenini bozan baskı ve zorlayıcı nedenler de gelişimi yolundan saptırır. Böylece çocuğun yapısından gelen yatkınlıklar, anne-baba tutumları ve ev yaşantıları dış etkenlerle birlikte, kalıcı ruhsal bozukluklar yaratabilir. Yerine göre bu etkenlerden birisi ağırlık kazanır veya çoğunlukla görüldüğü gibi, hepsi birlikte çocuğun ruhsal dengesini geçici veya kalıcı olarak bozabilir. Bu nedenle çocuklarda karşılaşılan davranış problemlerinin önemsenmesi ve ailenin karşılaştığı zorluklarda psikolojik destek alması oldukça önemlidir.