Melike Kora

Çocuklarda uyum ve davranış bozuklukları

Davranış genel olarak bireyin dış dünyaya karşı gösterdiği bilişsel, duyuşsal ve psikomot gibi tepkileri barındırır. Uyum ise bireyin belli davranışları sergilerken çevresiyle dengeli ilişkiler kurabilmesidir.
Çocuğun doğumdan itibaren her yeni gelişim döneminde yeni beceriler kazanır. Bu yeni beceriler kazanılırken aynı zamanda çözülmesi gereken belli sorunları da beraberinde getirir. Bu sorunlar genel olarak her bireyde yaşanması mümkün ve geçici sorunlardır. Fakat bazen çocuklar çevresel etmenlere ailesel bir takım durumlara bağlı olarak yaşadığı sorunu diğer çocuklara oranla daha zor ve diğer dönemlere de yansıyabilecek kadar sarsıntılı geçirebiliyor. Böyle durumlarda da çeşitli davranış sorunları uyum bozuklukları meydana çıkabiliyor. Çocukların gelişim dönmelerinde yaşadığı sorunların çözümünde ailelerin tutumlarının büyük ölçüde önem taşıdığını düşünüyorum.
Örneğin; 2-3 yaş arası çocuğun tuvalet eğitimini artık kazanması kas gelişimi olarak ve yaş olarak da bu kazanımı gerçekleştirmesi için uygun bir yaştır. Bu dönemde bu kazanımın gerçekleştirilmesinde aile baskıcı bir tutum sergilerse dönem içi oluşan sorunun çözümü gelecek yaşlara ve dönemlere ertelenebilir.
Bir başka örnek ise çocuğun gelişimsel olarak belli bir dönemde kendi kendine yemek yeme kendi kendine kıyafetlerini giyme gibi özerklik içeren davranışlar sergilemek isteyecektir. Böyle bir dönemde çocuğa bağımsızlığı konusunda gerekli destek verilmez ve davranışları engellenmeye çalışılırsa oluşabilecek özgüven sorunu ve yetersizlik duygusunun çözümü gerçekleşmeyip diğer dönemlere yansıyarak çözümü güçleşecektir. Bu nedenle; Bebeklik (0-2 yaş) , ilk çocukluk (3-6 yaş ) , ikinci çocukluk (7-11 yaş ) , ergenlik (11-18 yaş ) dönemlerinin özellikleri ebeveynler tarafından araştırılıp bu dönemlerde gerekli destek, şefkat, ilgi gösterildiği takdirde oluşabilecek davranış ve uyum problemlerinin en aza indirilebileceğini düşünüyorum.
Özel eğitim alanında ise özel eğitim gerektiren çocuğun davranışını problem olarak adlandırabilmemiz için bu davranışın süreklilik göstermesi gerekmektedir. Davranış tespiti için ise sadece biz eğitimciler değil ailelerin de büyük role sahip olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Özel eğitim gerektiren bir bireyin davranışı hangi ortamda, hangi uyarana karşı yaptığının bir süre gözlemlenip kaydedilmesi gerekiyor. Davranışın ortaya çıkmasına neden olan uyaran belirlendikten sonra çocuğa uygun olarak problem davranış söndürme yöntemini belirlemek ve uygun koşullar sağlandığı zaman bu yöntemi aile ve bireyin çevresindeki tüm kişiler tarafından uygulamaya koymak gerekir. Burada asıl önemli olan çocuğun çevresindeki tüm insanlar tarafından bu yöntemin tutarlı ve kararlı bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Bu süreçten sonra problem davranışın çözülüp çözülmediğini anlamak için çocuğun o davranışı kişi, ortam ayırt etmeksizin hiçbir koşulda göstermiyor olması gerekiyor.
Genel olarak problem davranışın öncesi, davranış anı ve davranış sonrasında biz eğitimcilerin en büyük destekçisinin aileler ve çocuğun iletişimde olduğu diğer insanlar olduğu önemli bir gerçektir. Ailenin kararlılığını ve eğitimci ile iş birliğini sürdürdüğü sürece problem davranış en aza inecek ya da büyük oranda sönecektir.

YORUM YAP