Başarılı olan insanları ve ülkeleri incelediğimizde geleceği iyi okuduklarını ve bu doğrultuda pozisyon aldıklarını görüyoruz. Bizler ileride nerede olmak istediğimizi, bunun için ne yapmamız gerektiğini biliyor muyuz?
Geleceği inşa ederken en önemli husus eğitimdir. Bir çocuğun gelecekte başarılı olması için yeteneklerine uygun aldığı eğitimin kalitesi çok önemlidir. Aynı şekilde bir ülkenin gelişmişliği de vatandaşlarının eğitimli olmasına bağlıdır. Örneğin son yıllarda ABD ‘nin karşısında süper güç olarak çıkan Çin'de eğitim düzeyi hızla artmakta hatta 2030'a kadar Çin'de işgücünün yüzde 27'sinin üniversite eğitimi almış olması beklenmektedir. Dünya Bankası verilerine göre, yapılan reformlarla ülkede 850 milyon kişi yoksulluktan kurtulmuştur. Pekin yönetimi ayrıca , "Yeni İpek Yolu" projesiyle onlarca ülke ve milyonlarca insan arasında ticari ilişkiler kurmayı hedeflemektedir. Görüldüğü gibi ekonomik reformların yapılabilmesi için ülkede eğitimli insan sayısı artmalıdır.
Ülkemizde ise eğitimde fırsat eşitsizliği her geçen gün artmaktadır. Çocukların eğitiminin ailelerinin özellikle annelerin eğitiminden çok daha fazla etkilendiğini gözlemlemekteyiz. Bugün Silivri'de 35-60 yaş arasındaki birçok kişi Silivri Lisesi'nden mezundur. Aynı ilçenin tüm gençleri o dönem ilçedeki tek lise olan aynı liseye gitmiş ve ülkedeki birçok iyi üniversiteyi kazanabilmişlerdir. Aileler çocuklarının eğitimi için hiçbir bedel ödemeden mahalledeki arkadaşları ile çocuklarını huzurla okula göndermişlerdir. Oysaki günümüzde bir çocuğun üniversite mezunu olması için aileler büyük bir ekonomik yükü sırtlamaktadır. Bu yük ise imkanı olmayan çocukların iyi eğitim almasına engel olmaktadır. Artık komşu çocukları, birbirinden başka okullara gitmekte eğitimde eşitlik bir yana birlik dahi sağlanamamaktadır.
Eğitimsizlik bizim gibi milyonlarca genç nüfusu olan ülkeler için uzun vadede salgından çok daha büyük bir sorun olacaktır. Sağlık sorunları dönemsel olarak büyük bir sorunmuş gibi görünse de ilacın veya aşının bulunması ile kısa sürede sorun olmaktan çıkabilir. Oysaki eğitimdeki sistemsizlik 1-2 yılda çözülecek bir konu değildir. Aksine alttaki tuğlalardan birinin eksikliği bina yükseldikçe daha tehlikeli bir hal alır. Özellikle son 1,5 senedir evlerde, ekran karşısında olan çocuklarımız, bu süreçte eğitimleri aksamayan diğer dünya çocukları ile nasıl yarışacaklar? UNESCO verilerine göre 22 Mart 2021 itibarıyla 210 ülkenin 112'sinde okullar tamamen açık, 72'sinde kısmen açık, 26'sında ise kapalıdır. Birçok ülkede öğretmenlerin tamamı aşılanırken ülkemizde aşılanma oranları %10'ları ancak bulmaktadır. Örneğin İngiltere'de 8 Mart 2021 tarihi itibarıyla tüm okullar açılmış olup okulun ilk iki haftasında üç kez COVID-19 testi yapılmaktadır. Sonrasında ise, her hafta 2 defa evde uygulanmak üzere hızlı testlerden verilmektedir.
Son alınan tedbirler ile ülkemizde 8. Ve 12. Sınıflar dışındaki tüm öğrenciler yine uzaktan eğitime geçmiştir. Bu sürecin ne kadar süreceği ise halen belirsizdir. Okuldayken bile dikkatlerini çekmeye zorlanılan öğrencilerin ekran karşısında verileni ne kadar aldıkları şüphelidir. Bu yüzden hasta sayısını azaltmak için nasıl seferberlik ilan ediliyorsa ve önlemler alınıyorsa çocukların eğitiminin yüz yüze katılması için de üstün bir çaba sarf edilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda eğitimin önemine dair söylenen “Bir yıl sonrasıysa düşündüğün tohum ek. Ağaç dik on yıl sonrasıysa tasarladığın. Ama düşünüyorsan yüz yıl ötesini halkı eğit o zaman. Bir kez tohum ekersen bir kez ürün alırsın. Bir kez ağaç dikersen on kez ürün alırsın. Yüz kez olur bu ürün eğitirsen toplumu. Balık verirsen bir kez doyurursun halkı. Öğretirsen balık tutmasını hep doyar karnı.” (Kuan Tzu) tüm söylenenlerin özetidir aslında…