Ceren Abaza

ÇOCUKLARINIZI ALIN OKULLARDAN!

Yıl 2016 ve biz hala 50'li yılların eğitim anlayışını okullarımızda sürdürüyoruz. O halde alın çocuklarınızı okullardan! Eğitim programlarının içeriği kağıt üstünde olmaktan öteye gitmiyor. O halde çocuklarınızı alın okullardan! Öğretmenlerin birçoğunun eğitim anlayışı otorite, disiplin kalıplarına sıkışmış durumda ve öğretmenler kendini yenilemekten aciz insanlardan oluşuyor! O halde alın çocuklarınızı okullardan! Müdürlerin okullardaki idare anlayışı otoriter baskı rejimlerine kök söktürür cinsten. O halde alın çocuklarınızı okullardan!
Sevgili ebeveynler sizin zamanınızdaki “eti senin kemiği benim” anlayışı ile çocuk yetiştirilemeyeceğini anlayın artık! Sevgili ebeveynler, otorite kurmakla veya anladığınız disiplin yöntemleri ile çocukları korkutmaktan başka herhangi bir etkiye sahip olunamayacağını anlayın artık! Ödül ve ceza yönteminin sadece kofti uygulamalar olduğunu ve anlık sorunu çözdüğünü anlayın artık! Sınıfı sessiz olan veya korkulan öğretmenin iyi öğretmen olmadığını anlayın artık! Çocuğunuzun okuldaki ders başarısının fevkalede önem taşımadığını anlayın artık!
Eğitim sistemini neresinden tutarsanız tutun elinizde kalır! Dördüncü yılına başlayan bir matematik öğretmeniyim ve sistemin içine girdiğim için isyanım kat ve kat artmış durumda! İsyanım var isyanım anlıyor musunuz? Gelecekteki çocuklarım için isyanım var benim! Sizin evlatlarınızı evladım gibi seviyorum ve onların geleceği için yeri geliyor sinirden gözyaşı döküyorum görüyor musunuz? Duyun, görün, anlayın, araştırın, fark edin, isyan edin artık! Geleceğimizi yok ediyor bu eğitim sistemi! Çocuklarınızı okullarda yok ediyoruz! Çocuklarınızı evlerinizde yok ediyorsunuz! Peki farkında mısınız? Farkında olsaydınız göz göre göre çocuğunuzun yok oluşunu izler miydiniz? Ben her gün o çocukların yok oluşunu izlediğim için isyanım var işte! Farkına hemen varmanız gerekiyor!
Üniversitedeki sosyoloji öğretmenimiz bir gün derste bize şu soruyu sormuştu. “Bu sınıftaki kaç kişiye çocuğunuzu emanet edebilirdiniz?” Can alıcı bir soruydu. Amfide neredeyse 100 kişi vardı ve benim çocuğumu emanet edebileceğim sadece üç dört kişi. İşte bugün memleketin içinde bulunduğu bütün sorunların sebebi tam olarak bu! Eğitim, eğitim, eğitim! Eğitim sistemini her yıl yapboz tahtası gibi değiştirerek, algıyı yıllarca değiştirmeden geleneksel yöntemlerle eğitim olmaz! Yani eğitimi dönüştürmeden kurtuluş yok! Çünkü bizler kendi ellerimizle geleceğimizi yok ediyoruz. Bir gün çocuğum olursa ne yapacağım biliyor musunuz? Savunduğum ideal eğitim sistemi memleketimde yer bulmadığı sürece çocuğumu bu eğitim kurumlarına vermeyeceğim. Çocuğumun yok olmasına izin vermeyeceğim! Çocuğumun hayal gücünün daralmasına, öğretmenlerinin onun üzerinde egolarını tatmin etmesine, öğretmenlerin ve idarecilerin çocuğuma emir kipiyle konuşmalarına, asker gibi her sabah ayağa kaldırıp oturtmalarına, istedikleri davranışı yapmadığında ceza vermelerine, ödevini yapmadı diye eksi vermelerine, sınav sistemi var diye çocuğumu sürekli testlere gömmelerine izin vermeyeceğim!
Çocuğumun kendi kendine, yeri geldiğinde araştırarak, yere geldiğinde sorgulayarak, yeri geldiğinde deneyip yanılarak öğrenmesini sağlayacağım. Hata yaptığında hatasından ders çıkarmasını ve yine doğruya nasıl ulaşılacağını çözümleyebilmesini sağlayacağım. Çocuk olduğunu unutmadan yaşamasını sağlayacağım. Çocuğa “dur yapma, koşma, zıplama...” demek işkenceden farksızdır. Yeri geldiğinde çocuklarımız düşecek, dizi kanayacak, yara alacak… Bunların hepsi çocuk olmaya dairdir ve kıymetlidir. Çocuğuma duvarlar örüp kendimce onu koruduğumu iddia etmeyeceğim! Her zaman yanında olacağımı bilecek ama sorunlarını kendi başına çözmeyi öğrenecek…
Çocuktan öğrenebileceğiniz o kadar çok şey vardır ki onu oturup dinlemelisiniz. Ona aile içinde kararlar alırken danışmalısınız, isteklerini sormalısınız, karşılıklı doğru bir iletişim kurmalısınız. Çocuğunuzla güç ilişkisi değil eşit bir ilişki kurmalısınız. Çünkü o da bir birey ve o da var fakat siz, onun varlığını dışlayarak yaklaşırsanız onun özgüvenini oluşturmasında destek değil köstek olmuş olursunuz. Belki farkında bile değilsinizdir ama biz öğretmenlerin ve siz ebeveynlerin bir cümlesi bile çocukta ciddi travmalara sebep olabilir.
Bunların farkına varmak ve sürekli kendimizi geliştirmek zorundayız. Size bir tavsiye vereyim mesela. Eğitimpedia diye çok güzel bir site var. Gerek ebeveynlere gerek eğitimcilere kendilerini geliştirmeleri için birçok kaynak sunuyor. Açın bir okuyun. Ne yapabilirim sorusuna yanıt arayın!
Ben bu mücadeleden vazgeçmiyorum! Ben çok sevdiğim çocuklarımın yok oluşunu izlemek yerine fark yaratmak için mücadele ediyorum. Birçok zaman yalnız kalıyorum, bunalıyorum, yılıyorum, umudumu yitiriyorum ama bir süre sonra toparlanıyorum. Neden biliyor musunuz? O çocuklar hepimizin geleceği ve ben onları yüzüstü bırakmam, bırakamam. O yüzden son olarak Ahmed Arif'in Anadolu şiirinden alıntı yaparak bu yazıya son vermek istiyorum.

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile,
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?

YORUM YAP