1974 yılıydı. Dünya kupası Almanya'da oynanacaktı. Bu kupada Türk milli takımı yoktu. TRT'nin dünya kupası maçlarını canlı yayınlayacağı için bütün Türkiye beyaz eşya kuyruklarında televizyon alma peşindeydi. Türk milli takımı yoktu ama büyük bir Türk hakemi vardı. O da Doğan Babacan'dı.
Maçlar Haziran ayının başında başlayacak ve takımlar kıyasıya mücadele içine girecekti. Ev sahibi ve kupanın favorilerinden Almanya ilk maçını Frankfurt'ta Şili ile oynayacaktı. Şili ‘taş' gibi takımdı. Dünyaca ünlü forveti Cazsely ile rakip takımlara ‘kök' söktürürdü. Maçın hemen hemen çok başlarıydı. Bir Cazselly –Beri Vogts mücadelesinde Alman futbolcu iki seksen yere uzandı. Doğan Babacan hiç istifini bozmadı. Berti Vogts'un kalkmasını bekledi. Sonrada ‘çaktı' kırmızıyı Cazselly'ye. İnanın ‘çıt' çıkmadı.
Kaldı mı Şili 10 kişi. Almanya Breitner'in golüyle maçı kazandı. Ertesi gün gazeteler Almanya'nın galibiyetinden çok Doğan Babacan'ın üstün ve mükemmel maç yönetimini manşetlere taşıdılar.
KUZGUNCUKLU CÜNEYT ÇAKIR
1976 yılının bir Kasım günü milli hakemlerimizden Serdar Çakman'ın oğlu Cüneyt doğmuştu. Aile aslen Rizeliydi. Dedeleri Rize Derepazarlıydı. Cüneyt hem okuyor, hem de basgitar çalıyordu. Heavy Metal gruplarından ‘Manowar' hastasıydı. Babası futbola yönlendirmeye çalışıyor, Cüneyt müziğe kayıyordu. Ama sonunda babanın dediği oldu, gençlik yıllarında sıkı bir Fenerbahçeli olan Cüneyt Çakır, Kartal alt yapısına girdi. Bu arada Kocaeli Üniversitesi İktisat İşletmeyi bitirmişti.
Cüneyt futbol oynarken ciddi bir sakatlık geçirmiş ve futbolu bırakmak zorunda kalmıştı. Sigortacılığa merak sarmıştı. Sigortacı olmak istiyordu. Oldu da. Yolu hakemliğe doğru yürüyordu. Hakem de oldu. Çok çalışkandı. 16 yaşından beri âşık olduğu Gamze'yi de bırakmadı. Evlendi. Zirve merdivenlerini çabuk çıkıyordu. Hakemlikte de başarılı oldu. 2001 yılında Yeni Malatyaspor -Çaykur Rizespor maçıyla lige el attı.
İyi maç yönetiyor, taviz vermiyor, futbolcularla mesafeli ilişki kuruyor, ama az hata yapıyordu. Türkiye'nin bir numaralı hakemi olmuştu. 2006 yılında FİFA kokartını da taktı.
HER GECE İKİ MAÇ SEYREDİYOR
Cüneyt hoca evine müthiş bir sistem kurmuş, 1980 yılından itibaren bütün maçların kaydını yapmıştı. Her gece evde iki maç seyreden Cüneyt Çakır, yönettiği maçlarında kendi evinde analizini ihmal etmiyordu. Son derece disiplinli anlayışından hiç taviz vermiyor, bunu maçlara da yansıtıyordu.
‘Efsane bir hakemdir Cüneyt Çakır kadar Türkiye liglerinde maç yöneten hakem yoktu. Onun gibi hakem Türkiye'ye gelmedi.' Bu sözleri söyleyenler Türkiye'nin futbol otoriteleriydi. Çok beğeniliyordu. Ama kıskananlar da vardı. Oysa üst klasmana çıkmak için babasının Merkez Hakem Komitesinden ayrılmasını beklemişti. Tam bir yıl sonra çıkabilmiş ve yoluna öyle devam etmişti.
ONU ÜZEN UEFA BAŞKANI
Cüneyt Çakır dünya kupasında finallerin baş aktörüydü. UEFA kupasında da üst sıralarda yer almıştı. Fakat bundan iki ay önce Slovenya Milli takımının maçını yönetmiş ve ciddi tutumuyla kimseye göz açtırmamıştı. Ama UEFA'nın Sloven başkanı Caferin yönetimine pek sıcak bakmamıştı. Sonra da Şampiyonlar ligi maçlarını ve UEFA milli maçlarını kesmişti. Caferin'in Türklere düşmanlığı vardı. UEFA'da önceki ‘kazığı' da milli maçlarda yapmış ve kupayı Almanlara vermişti. Bu kez ‘çelmeyi' yiyen Cüneyt Çakır'dı.
Cüneyt Çakır bu yüzden maçlara ‘moralsiz' çıkıyor, bazen hata üstüne hata yapıyordu. Son Fenerbahçe-Beşiktaş maçında gösteremediği ‘penaltılarda' bunun rolü olabilirdi.
Ama biz eski Cüneyt Çakır'ı özlüyoruz. Bütün Türkiye elindeki ‘altın değerindeki' bu hakem ustasına biran önce kavuşmak istiyor. ‘Sizce bu aşk ne kadar sürer?'