Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Silivri Şubesi, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın 99. yılını kutladı, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün anıtına çelenklerini sunarak saygı duruşunda bulundu.
30 Ağustos Zafer Bayramı'nda Atatürk Anıtı'na çelenklerini sunarak saygı duruşunda bulunan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Silivri Şubesi, Bağımsızlık Destanına ilişkin yaptığı açıklamasında şu ifadelerine yer verdi: “Bir Bağımsızlık Destanı olan 30 Ağustos Zaferinin 99. Yılı Kutlu Olsun!
“Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun basına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.”
Nazım Hikmet RAN
30 Ağustos 1922, emperyalist devletlerin himayesinde Anadolu'yu işgale yeltenen Yunan ordusunun kesin olarak bozguna uğrayıp yenildiği, Anadolu'da bağımsızlık ve özgürlük güneşinin doğduğu gündür. 30 Ağustos bir destandır!
“DÜNYA TARİHİ İÇİN BİR DÖNÜM NOKTASIDIR”
26 Ağustos'ta başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos'ta kesin zafere ulaşmış ve 9 Eylül'de yurdun işgalden kurtarılması ile sonuçlanmıştır. 30 Ağustos sadece Türk tarihi için değil, başta mazlum uluslar olmak üzere dünya tarihi için bir dönüm noktasıdır.
Zaferin başkomutanı Mustafa Kemal ATATÜRK, 1924 yılında Başkomutanlık Meydan Savaşı'nın ikinci yıl dönümünde Dumlupınar'da düzenlenen törende 30 Ağustos 1922'yi şöyle anlatmıştır: “Efendiler, savaş ve özellikle meydan savaşı yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir; milletlerin çarpışmasıdır. Meydan savaşı milletlerin tüm varlıklarıyla, ilim ve fen sahasındaki dereceleriyle, ahlâklarıyla, kültürleriyle, kısaca bütün maddî ve manevî güç ve iyi huylarıyla ve her türlü araçlarla çarpıştığı bir sınav sahasıdır.
Bu sahada, çarpışan milletlerin gerçek kuvvet ve kıymetleri ölçülür. Sonuç yalnız beden gücünün değil, bütün kuvvetlerin, özellikle ahlâkî ve kültürel kuvvetin yükselmesini gerçekleşme derecesine vardırır. Bu nedenle meydan savaşında yenilen taraf milletçe ve memleketçe, bütün maddî ve manevî varlığı ile yenilmiş sayılır. Böyle bir sonun ne kadar korkunç olabileceğini tahmin edersiniz. Yok olup gitmek, yalnız savaş sahasında bulunan orduya ait kalmaz. Asıl ordunun ait olduğu millet, korkunç sonlara uğrar. Tarih, başlarındaki hükümdarların, hırslı politikacıların birtakım hayalî isteklerle, aracı yerine düşen işgalci orduların, işgalci milletlerin uğradığı bu şekil korkunç sonlarla doludur.
Ulusal tarihimiz çok büyük, parlak zaferlerle doludur. Ama Türk ulusunun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir akım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Türk Devleti'nin, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı.”
Uluslar, kendi bağımsızlıklarını ancak kendi kararlılıkları ve azimleri ile kazanabilirler. Bunu bilen Büyük Atatürk, “Ya istiklal, ya ölüm” sözüyle Türk Ulusuna tek yolun zafer olduğunu kabul ettirmiştir. Kadını, erkeği, yaşlısı, genci ve hatta çocuğuyla bütün bir ulus zafere inanarak ve başkomutanına güvenerek canı ve kanıyla bağımsız devlet kurma ve onurlu yaşama hakkını elde etmiştir.
“ULUS OLARAK GELECEĞİMİZE GÜVENEREK YAŞAMAK İSTİYORUZ”
Bağımsızlık savaşı sonunda kan ve can ile Misak-ı Milli sınırları içinde egemenlik kazanılmış, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ve gerçekleştirilen Kemalist devrimlerle ulusal bilinç elde edilmiştir. Bu zor zamanlarda ulus bilinci ve aidiyeti en büyük zenginliktir. Ulus olarak milli sınırlarımızda, birlik ve beraberlik içinde, geleceğimize güvenerek yaşamak istiyoruz. Tarihini bilen, aydın, yurtsever ve sorumlu yurttaşlar olarak, 30 Ağustos ruhuna sahip çıkılmasını ve çok zor koşullarda kurtarılan yurdumuzun ağacı, suyu, toprağı ile iyi korunmasını bekliyoruz. Bunu talep etmek ve bu yolda çalışmak bizler için aynı zamanda bir yurttaşlık görevidir.
“GEÇ OLMADAN GEREKLİ ÖNLEMLERİN ALINMASINI İSTİYORUZ”
Kanla ve canla elde ettiğimiz yurdumuzun ve gelecek nesillerimizin tarikat ve cemaatlere teslim edilmesini istemiyoruz, ülke sınırlarımızın etkili şekilde korunmasını istiyoruz. Ülkemizin düzensiz göç bölgesi olmasını istemiyoruz; toplumun demografik yapısının ve nüfus dengesinin bozulmasını istemiyoruz. Geç olmadan gerekli önlemlerin alınmasını bekliyoruz.
Tüm bu tehlikelere karşı siyasal iktidarı, 30 Ağustos destanını anlayıp kavramaya ve bu ruha uygun ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz.
Büyük zaferin başkomutanı Mustafa Kemal ATATÜRK'ü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Yolları yolumuzdur... Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz. Büyük taarruz zafere giden yol.”