Silivri'de belli bir beklenti doğuran Mustafa Sarıgül ile Abdüllatif Şener'in Genel Başkanlık görevlerini üstlendiği partiler istenen heyecanı yaratamadı.
Türkiye Değişim Hareketi İlçe Başkanlığı'nı üstlenen Cemal Aydın'ın konuşmalarını sesi çözerken dinliyorum bir yandan da günümüzde yaşananları kıyaslıyorum…
Silivri ölçeğinde maceraya atılacak kimseleri bulmak çok zor. Bizim iki elimizin parmaklarını geçmeyen siyasetçilerimiz var yıllardır bildiğimiz onlardan vazgeçemeyiz. Vazgeçsek bile yerine oğullarını, torunlarını koymak içindir en fazla. Silivri, Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapısı olabilir ama son derece fikirlerinde tutucu bir yer. Sivil toplum kuruluşlarının başkanlarını bile değiştirmemiş yıllardır.
CHP'ye kızar her seçim gider oyunu ona verir. En çok kızma nedenimiz de belli en fazla beklentimiz ondan vardır. Kıymetli desteğimizi ona vermişizdir ya da hiç hazzetmeyiz. Ama nefret de aşk kadar güçlü bir duygudur unuturuz. Bir Demokrat Parti geleneği var, MHP'nin kemikleşmiş oyu ve de Türkiye rüzgarına göre fikir değiştirme potansiyeli pek tabi.
Bunun için Silivri peşin peşin hiçbir harekatı bağrına basmaz. Maceraya atılmaz! Bir siyasetçiye yetki vermesi için yaşlanmasını bekler veya genç de seçse yaşlandırır vaktinden önce. İstisnalar kaideyi bozmaz tabi. Var aralarında bazıları ne zaman kürsüye çıksa iktidardan düştükleri vakitlerini değil, rüzgarında yelkenlerinin havalanışını hatırlar daima. Bunun için kime kızabiliriz ki!?
Diyeceğim o ki; Silivri'de kuruluş aşamasında tsunami etkisinde üye kaydını ancak rüyanızda görürsünüz. Motivasyon iyi bir şey ama sınırlarını iyi seçmek lazım. Öyle "Otobüs dolduktan sonra gelen kim olursa olsun ayakta kalır" sözlerini çıkar sonra bir gün birileri size hatırlatınca canınız sıkılmasın! Siz 10 yıl çalışır iktidar olmanıza bir ay kala birileri gelir tepenize çıkar! Örnek her ne kadar siz varlığını dahi kabul etmeseniz de CHP! Silivrililer çok iyi bilir, tanır diye örneği buradan veriyorum. Birileri on yıl, (daha fazla emek harcayanlar bile var) çalışır, yerel, genel seçim demez, adaylık peşinde bile koşmaz haddini bilerek, birileri eşek yükü ile parayı verip tepeden çıkartma yapar. Sonra o verdikleri parayı katlayarak söke söke geri alırlar merak etmeyin! Siyaset ve adalet iki tezat!
CHP'NİN EN CESUR MECLİS ÜYESİ
Süheyl Kırkıcı
AKP'NİN YENİ DÖNEMDE EN
DİKKAT ÇEKEN MECLİS ÜYESİ
Yalçın Yönet
MUHALEFETTEYKEN ŞAKIYAN,
İKTİDARDA DUT YEMİŞ BÜLBÜLLER
Ahmet Yücegök, Muharrem Aydoğan
YILAN HİKAYESİ
Biri matbaaların şehir içine alınma talebi ikincisi Köylü ve Dirik ailelerini anlaşmazlığa düşüren olay. Bir idareci ve yöneticinin kişisel olarak vereceği sözler gerçeği değil ancak temennisini yansıtır. Bu sözlerin ağırlığı olduğu için insanlar inanır, güvenmeyi seçer. Ama olması gereken gerçek durum farklı bir şekli önünüze koyduğu zaman sizin sözünüze göre şekil değişikliği ne şık olur, ne etik ne de yasal! En önemlisi de genel kaideler ve kabullere göre olması gerekene karşı çıkmış olursunuz. Ki böyle bir durumda kimse kendisi adına yetkilendirdiği kişiyi, ufak hesaplar uğruna görmek istemez.
Metin Karakaş'a son meclis toplantısının ardından yaptığımız görüşmede sordum; "Matbaaların şehrin içine dönme talebine evet mi diyorsunuz?"
- "Hayır kesinlikle. Biz verdiğimiz kararın arkasındayız. Başkan (Işıklar) söz verseydi, bu kararın geçen dönem siyasi nedenlerle, sizin (Hürhaber'in) yüzünden verdiğimizi de söyleyecektim!" mealinde bir şeyler söyledi.
Karakaş'ın AKP yüzünden duyduğu suçluluk CHP'de yok anlaşılan. 2004 yerel seçimlerinde dönemin adayı Yılmaz Kandemir'i değil de Selami Değirmenci'ye verdiği destek yüzünden Hürhaber'in mühürlenmesi kendilerini oysa ne kadar çok sevindirmişti! Değirmenci'ye destek vermenin cezası! AKP değil sırf CHP işbirliği de vardı basını susturma çabasında! Haklarını teslim etmek gerek! Siyasetçilerimiz yandaş dışında bir basına tahammül edebilecek gelişim düzeyine gelmedi daha. En gelişmiş gördüklerimizi seçiyoruz onlar da koltuğa oturunca tüm birikimlerini gözden çıkartacak eylemlere pek müsait bir hal alıyorlar!
Matbaaların tartışıldığı toplantıya gelince; Başkan sağ olsun çok adaletli davrandı söz verme konusunda özellikle! Komisyon Başkanı'na cevap hakkı bile vermemişken, Karakaş'ı tarihi itirafını yapmak üzere konuşturmamışken, daha ne denebilir ki kendisine!? Işıklar'ın sancısı başka, bizimki bambaşka!
Ama kişisel hesapları peşinde iktidardayken tozu dumana katanların koltuklarını kaybettikten sonra büründükleri halleri görünce ilahi adaletin varlığına şükrediyor insan!
Bulgarların çok güzel bir sözü var; "Tanrı oyalar ama hiçbir şeyi unutmaz" diye… Kimse yaptıklarını unutmasın bunun için. Gördüğü göreceği ettiklerinden başka bir şey olamaz çünkü…
SİZİN NE DEDİĞİNİZDEN ÇOK,
BAŞKALARININ HAKKINIZDAKİ
DEĞERLENDİRMELERİ ÖNEMLİ
Ben sabahtan akşama "Silivri'nin en iyi gazetecisiyim" diye atıp tutsam gelenle geçenle bu parlak fikrimi paylaşsam ne olur?! "Silivri'nin Belediye Başkanı benim", "En iyi doktoru benim" veya "En saygın kişisi benim" diye gezse birileri ama sokak 180 derece farklısını söyleyip, konuşsa…
Ne olduğunuzu söylemeyin, hissettirin, inandırın kendinize! Yeniden inandırın mı demeliyim yoksa!? İnandırıp inandırıp hayal kırıklığına uğratacaksanız o da fena ya!? Biz yanılalım, biz yanlış yapalım.
Başkalarının ne söylediği önemli ama özünde doğruluk, gerçekçilik varsa. Yoksa sabahtan akşama duyduğumuz dedikoduları kast etmiyorum. Onlar işin en yakışıksız ama kabul etmek gerekir ki en can yakıcı tarafı. Siz ne yapıp edin insanların eline bunun fırsatını vermeyin. Verdiğiniz zaman sonuçları ağır olur! "Şimdi güçlüyüm her şeyin üstesinden gelirim" demeyin! Yüzünüze söylenen tatlı lakırdılar sokağa düşünce inanılmaz bir biçimde şekil değiştiriyor… Söz vermek en kolayı! O sözün arkasında durmak asıl mesele!
ORTAK HAYALLER!
Herkes bu aralar CHP'nin ilçe başkan adaylarına odaklandı. Bu görevden feragat edenlerin belirleyeceği asıl önemli konu ilk genel seçimde milletvekili aday adayları.
Selami Değirmenci, Abdullah Yıldırım veee İlknur Sönmez'in ortak bir yönü olur mu dersiniz? Hayalleri mesela!
İlçe Başkanlığı konusunda Hakan Sefa ve Muharrem Aydoğan yarışacak gibi görünüyor. Bu aynı zamanda Abdullah Yıldırım ile Özcan Işıklar arasında farklı bir anlayışa işaret olarak yorumlanabilir mi? Bu iki cephede Selami Değirmenci ile Hüseyin Şahin'in izleyeceği tutum da çok önemli. Abdullah Yıldırım etkinliğini ilçe örgütü üzerinde kırmak isteyenler için son ve hayati fırsat! Yerel seçimlerin ardından artan tepkiler ile zayıflayan eli, belediyede üstlendiği görev nedeniyle siyasi alanda hareket darlığı (O bunu her ne kadar perde arkasında sürdürme çabalarını aktif olarak gerçekleştirse de)… İlçe başkanlığına tahammül edemezken milletvekilliğine giden yoluna güller sermeye meraklı olan kimseyi göremiyorum ama hataları aynen bu anlama gelecek.
Hüseyin Turan ile Tülay Kaynarca arasındaki bağı bir zamanlar böyle açıklayanlar vardı: "Kaynarca belediye başkanlığından Turan'ın kendisine milletvekilliği konusunda destek vermesi karşılığında feragat etti" diye… Bu anlaşmalar ilçe siyasetimizde gelenek olmaya aday anlaşılan!
İlk örneğinin sonucuna iyi bakın! Sonunuz pek farklı göremiyorum da ben! Gerçi benim gözlerimde sorun var uzağı pek göremiyorum. Belki sizin ufkunuz benimkinden daha geniştir : ) Başkan Işıklar gerçi tarihe pek meraklı. Osmanlı dönemine, öncesine de dönmeye gerek yok 2004'ten günümüze bakmak kafi… 2009 yerel seçimlerinde Abdullah Yıldırım'ın Işıklar'a verdiği destek doğrultusunda güvenini sorgulamışlığım var birkaç kez. İtiraf etmek hiç hoşuma gitmiyor ama bizim bilmediğimiz acayip şeyler var anlaşılan!