Değersizlik hissi nedenleri olarak birçok neden sayılabilir. Zira kendini yalnız ve değersiz hissetmek birçok farklı sebebe bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Örneğin, kendini değersiz hissetmenin nedenleri arasında kimi zaman fiziksel nedenler de öne sürülebilmektedir. Çeşitli fizyolojik hastalıklara sahip olmak, dış görünüşünden dolayı ciddi bir hoşnutsuzluk duymak, aşırı kilolu olmak, bir engele sahip olmak ya da günlük yaşamı kısıtlayıcı bir hastalığa sahip olmak kişideki değersizlik duygusunu tetikleyen etmenler arasında sayılabilir. Bununla birlikte, kişi sorumluluk hissettiği ya da kendisine görev olarak verilen bir işi yerine getiremiyorsa da kendisini değersiz hissedebilir. Zira "başarısızlık" hissi kişinin kendisini değersiz hissetmesinin en önemli sebeplerinden birisi olarak göze çarpmaktadır. Bu durum fizyolojik rahatsızlıklarla da birleştiği zaman kişi tüm motivasyonunu kaybedebilir ve kendisini tamamen salabilir. Bu da kişinin en temel ihtiyaçlarını dahi ihmal etmesine ve tamamen içine kapanık bir hale gelmesine sebep olabilir.
Başarısızlık duygusunu tetikleyen en önemli etmenlerden bir diğeri ise kişinin çocukluk ya da yetişkinlik döneminde karşı karşıya kalabileceği ithamlardır. Örneğin kişinin çocukluğunda yaptığı her iş ya da okulda aldığı her not diğer insanlarla karşılaştırılıyorsa ve çocuğa sürekli sahip olduğu olumsuz özellikler belirtiliyorsa, bu durum çocuğun büyüdüğünde de başarıya takıntılı olmasına sebep olabilecektir. Bu da kişinin ileride karşılaşacağı en ufak bir başarısızlıkta ya da hayal kırıklığında kendisini oldukça değersiz hissetmesine sebep olacaktır. Benzer bir durum evlilikte kendini değersiz hissetmek konusunda da geçerlidir. Örneğin kişinin dış görünüşü, kariyeri, maddi durumu ya da benzeri sebeplerden dolayı eşi tarafından eleştirilmesi kişinin kendisini değersiz hissetmesine ve depresif bir ruh haline girmesine sebep olabilir.
Değersizlik hissine yol açabilecek bir diğer durum ise kişinin kendisine atfettiği bir toplumsal rolü ya da kişilik özelliğini kaybetmesidir. Bu durumu açıklamak için birkaç örnek verilebilir. Örneğin kendisini ticaret alanında başarılı hisseden ve tüm kimliğini bunun üzerine kuran bir kişi çeşitli sebeplerden dolayı düzenli bir şekilde başarısız olup para kaybetmeye başlayabilir. Bunun sonucu olarak kişi kendisini tanımladığı özelliklerden birini yitirmiş olur ve bunalıma girebilir. Bu duruma verilebilecek bir diğer örnek ise boşanmaktır. Evli iken kendisine bir baba, anne ya da karı-koca rolü yükleyip yaşamını bunun üzerine kurarken, boşanmanın gerçekleşmesiyle sahip olduğu rolü kaybeder. Bu durum da söz konusu bireyin sürekli olarak kendisini sorgulamasına ve "neden terk edildim?", "hiçbir konuda yeterli seviyede değilim", "elimden hiçbir şey gelmiyor", "bunu da kaybettiğime göre artık ben kim olacağım?" gibi soru işaretlerine kapılmasına sebebiyet verebilir. Ancak her ne kadar yıkıcı da olsa, atfedilen bu rollerin kişinin tüm benliğini tanımlamadığı unutulmamalıdır. Zira hiçbir insan sadece bir eş, sadece bir iş adamı ya da sadece anne – baba olmak için dünyaya gelmemiştir. Dolayısıyla bu tür rollerin kaybedilmesi kişiye büyük bir üzüntü verse de, bu durumun dünyanın sonu olmadığının farkına da varmak gerekir.