Değişim, hepimizce yenilenme ve tazelenme diye anılabilir mi?
Veya dönüşüm ile paralel düşünülebilir mi sizce?
Son açılım cümlesi ise: ”yenilenme, tazelenme, dönüşüm” değişime içkin midir acaba?
Siz bunları düşünürken uzatmadan ve can sıkmadan konu hakkında iki cümlede ben edeyim ey ahali…
Dünyanın içindekilerle hiç durmadan dönüp devinerek hep bir yıkım ve yapım içinde olması, tekamülün farkında olanların dilinde, zahirinde, bitimsiz semahlarında ifadesini bulmuş.
Anlaşılan heteredoks bir aşk bu!
Merkez kaç güçle dönenlerden dönenceye yayılan.
Severek kainatın taa kalbine yürüyen.
Bir bağlamanın telinden, uzayın büyük sahnesinde seslendirilen!
Anlamak, bilmek, kavramak harekette olmuş binyıllarca kahir eksende.
Belli ki hareket halinde can bulmuş her yürekten yürüyen!
Koca cihan'a zırh olmuş cümlenin nefesiyle gaybın derininde yer bulan!
Buna sebep; CAN demişler semaha duranlar birbirine, CAN! Dünyanın, evrenin karanlık karnında, kendi ekseninde dönüp durmasını değişim ile sevgiye yormuşlar.
Yükü ağır yolu uzun bulutlar sessiz sedasız yoldaşları olmuşlar…
Karaçalıların, yoncaların, hatmilerin dilinde, memleketinde; kapkara cennetinde kara toprağın, baharı getiren ılık cemre olmuşlar! Bulutlara yüz süren nem olmuşlar sessizce… Bulutlar ki yeryüzüne yorgan, hemen üstünde tüm mahlûkata bulutları merhamet eyleyip üzerlerini kalın kalın örten;
EY YAR! YÜCE YARADAN!
KORUYAN, ESİRGEYEN, BAĞIŞLAYAN…
BİR DURU YAĞMUR DAMLASI
OLMAKTIR MURADIMIZ,
HER DEM SANA ULAŞMAK İSTEYEN…
Kuraklığa, susuzluğa aman vermeden, tez torlanıp acil baskın vermişler!
Yağmur yaş olup dereleri oymuşlar;
Duman duman gökyüzüne ağmışlar. Çoğalarak ve bulanarak çağıl çağıl,
engine giden ırmakları sormuşlar. Çalkanıp sallanarak Ağırlaşıp durularak gerçeğe karışmışlar.
Serin, derin, ığıl ığıl; gerçeğe Hû diyerek insanlık nehrine doğru,
tertemiz damlalardan, köpüklü dalgaların coşkusuna varmışlar.
Saymamışlar zamanı, yokmuş bunun hesabı.
Sayısızca, hesapsızca akmışlar, akmışlar…
Böyle böyle sevgiyi değişimin gücü kılıp birbirine ve dünyadaki her canlıya yar olmuşlar, can olmuşlar… Cem olmuşlar kısaca... Ustalaşıp dönerken kendi etraflarında, her gayretlerinde ışığı arayarak, bizatihi şavka durmuşlar…
Anlamışlar değişim aynı şeyin tekrarlanmaması, ilk olması da demektir. Bu ise hep bir çabayı, sürekli devinmeyi gerektirir. Dönerek enerji üreten dinamoyu keşfedenlerden çok önce, aşkın enerjisini dönerek semahla çoğaltanlar olmuşlar. Kulak kesilip kâinatın davudi sesine… Dinleyerek göğüslerdeki her bir vuruşu, dilemişler hep bir ağızdan;
Kıblemiz, Kâbe'miz insanlık ve kardeşlik diye! İmanı insan ruhunda duyanlar, duyuranlar, hoş görmüşler yaratılan ile yaşatılanı YARADANDAN ÖTÜRÜ!
Cem olmuşlar, can olmuşlar aşk ile… Zinde olmayı harekette bulmuşlar. Arzın fakiri dünyaya:
Duyulmayanı duyurmuş, görülmeyeni göstermişler beraberce! Alem ki suskun alem ki kör!
Bir alem ki mahpus ve mahkûm ruhları… Karanlığı yanıp sönerek, direnip dönerek kovmuşlar.
Ayın çekimini bekleyip, güneşin ışığını emmişler! Yağmur, dere, derin olmuşlar, serin olmuşlar.
Nehirlere doğru döne döne yol almışlar! Herkes bilsin istemişler; sevgi, barış, kardeşlik durmadan ama durularak gidilen, değişime, ışığa yönelinen yoldadır. Enerji üretmişler bir dinamo gibi,
döne döne vardıkları bu ışıklı yolda… Aslında onlar çok önce anlamışlar evrenin içinde belli bir ahenk ile “dönmek, değişmek, dönüşmek, yenilenmek” aynı zamanda tazelenmek de demektir.
Çok önceden anlamışlar hem de çok, Sûr'a üflemeden önce azrail!

YORUM YAP