Yeterince Referandum ve Termik Santral yüklemesi yaptığımı düşünerek, çevrenizdeki konulardan içinizdekilere yönelmeniz için fırsat sunuyorum...
Geride bıraktığımız dönemde bununla ilgili şahsen de desteğe ihtiyaç duyan birisi olarak, Gülşen Seçen'in yazısını hep birlikte okumayı, özümsemeyi teklif ediyorum... Biraz sorun ve gündem detoksu yapın, hafta sonuna kendinizi bir damlacık daha iyi anlamak yolunda adım atmış olarak girme fırsatını tüm sevdiklerinizin hatırına kabul edin lütfen...
“Bir ağacın yapraklarının rüzgarla sallanması gibi, insan da yaşadığı değişimlerden etkilenir; ağaçtaki yapraklar rüzgarın yönüne göre hareket ederken insan da değişimin yönüne göre hareket eder. Ağaç zaman zaman yaprak döker ama merkezi bundan etkilenmez, büyümeye devam eder; insanın hayatında değişimler yaşanır ama merkezi bundan etkilenmez, insan büyümeye devam eder.
Yaprak rüzgara rağmen ağacın dalında tutunuyorsa, hala canlıdır, kuruyup sertleşmemiştir, rüzgara uyum sağlayacak kadar esnektir, onunla dans eder; fakat rüzgarda dalından kopmuşsa, esnekliğini ve canlılığını kaybetmiştir, kuru ve serttir, oradan oraya savrulur. Ne kadar yaşam doluysa o kadar esnektir; yaşam olmadığında esneklik de yoktur.
Olacak olan olacaktır. Değişimin olmasında bir sorun yoktur, insan değişimin olmasına karşı geldiğinde değişim sorun haline gelir.
Bir değişim yaşanıyorsa, önce onun gerçekleşiyor olduğunu kabul etmek gerekir. Rüzgar varsa, yapraklar onunla dans etmelidir. İnsan yaşadığı değişimi kabullenemezse direnç gösterir, değişimin gerçekleşmemesi için onunla savaşır; rüzgarla savaşır, onun karşısında semsert durur. Canlı bir yaprak rüzgarla dans edecektir, yalnızca canlılığını kaydeden bir yaprak onunla savaşır. Değişim karşısında esnekliğiyle kendini devam ettiren bir düzen canlıdır, değişime uyum sağlayamamış olan düzen ise canlılığını kaybetmiştir.
Yaşam değişkendir, yaşayan her şey değişimle yenilenir. İnsan bunu unuttuğunda, kurduğu düzene var gücüyle tutunur, değişimi reddeder, olan düzeni korumak için değişimin karşısında semsert durur, korumaya çalıştığı düzen çoktan canlılığını kaybetmiştir; fakat değişim kaçınılmazdır, kaçınılmaz değişim geldiğinde insan hayatının kontrolünü kaybettiğini düşünüp yaşadıkları karşısında oradan oraya savrulur, kaybettiği düzeni nasıl tekrar sağlayacağını bilemez. Kabul edilemeyen değişim yaşandığında, insan yenilmiş ve kaybetmiş hisseder; değişimle savaştığı için, değişime uyum sağlayamayan düzeni korumaya çalıştığı için yorulur. Esnekliğini ve canlılığını kaybeden yapraklar, yeterince güçlü bir rüzgar geldiğinde düşmeye mecburdur, toprağa karışmaya mecburdur. Canlılığını kaybetmiş bir düzen, yeterince güçlü bir değişim karşısında yıkılmaya mecburdur. Ölü bir yaprağı sonsuza kadar ağaçta tutmak imkansızdır.
Bütün gücüyle savaşan, değişim rüzgarını yenmek isteyen, direnen, kurduğu düzene tutunmaya çalışan insan; değişim karşısında bütün gücü tükenmiş, yenilgiyi kabul etmiş ve tepkisizleşmiş bir insana dönüşecektir. Dengede kalarak olanı farkındalıkla izleyebilen, değişimi anlayabilen, değişimle hareket edebilen insan ise, canlılığını devam ettirecektir.
İnsan bir ağaçtaki tek bir yaprak değildir, ağacın kendisidir. Kendisini yaprakla tanımlayan insan için, bir yaprağının kuruyup rüzgarda düşmesi yaşamın sonu anlamına gelir. Halbuki ağacın canlı kalması için canlılığını yitiren yaprakların dökülmesi gerekir. Değişim rüzgarında varlığını devam ettiremeyen her şey, sona ermek zorundadır. Yapraklarından biri döküldü diye ağaç, ağaçlığından bir şey kaybetmez, aksine canlı olduğu için yapraklarını döküyordur. Üzerinde hiç canlı yaprak olmadığı halde, ısrarla yapraklarını dökmeyi reddeden ağaç, baharı ve yeni yaprakları da kaçırır, tekrar dallanıp budaklanamaz.
Düşen yaprak artık canlı olmadığı için düşer. Ağaç yaşama öyle bağlıdır ki düşen yaprakların yerine yenilerinin geleceğini bilir. Eksilenin yerinin dolacağını bilir ve düşen yaprak hakkında endişelenmez. Üzerinde yalnızca yaşam taşır, yaşam taşıyan yapraklarla canlılığını sürdürür. İnsan da bu döngüyü anladığında; hayatından eksilen şeyler için, tutunamadığı bir düzen için, kendisine hayat vermeyen şeyler için endişelenmez. Yaşamın ona yeniden baharı vereceğini bilir. Yeniden ve yeniden.”
* Gülşen Seçen