Çok meraklıyız birilerini uçurumun dibinde gördüğümüzde itmeye… Oysa el verip, geri çekmek, kurtarmak şansımız da var… Ama olmaz! Düşerse biz yüksekte, o alçakta kalır belki yok olup gider… Aynı düzeyde mücadele verdiğimiz bir şey yok olur, rekabet azalır… Bu bizi daha mı iyi yapar, alternatifsizlikten seçilmiş olmaktan medet ummak nasıl bir çaresizliktir?
Algıda seçicilik diye bir şey var. İnkâr edemeyiz! İşin garip tarafı kontrol etmek, bakış açısını değiştirmek de zor!
Herkesin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi kadar doğal bir şey olamaz. Sınır nedir derseniz bana göre; başkasına zarar vermekte! Ancak belli başlı süreçlerin dışında, onlardan bağımsız olanlar (tarafsızlık diye bir şey yok ama) olabildiğince nesnel olaylara bakabiliyor/bakar diyebiliriz…
Olmayan şeyleri var gibi görmek, yanlışlara ses etmemek de bir tercih! Belki yöntem demek daha doğru. İnsan tüm bildikleri ve inandıkları, iyi kişi olma çabalarına rağmen hata yapabilir mi? Mümkün… Bir yapının içinde bulunduğunuzda, yer aldığınızda tümden onu kontrol edebilir misiniz? Hayır!
Dönelim gündemimizdeki mevzuya…
Dilek Demiral’a yönelik saldırılar parti içinde mumla arasa bulamayacağı dayanışmayı sağladı. Tüm görüş ayrılıkları, farklılık arz eden duruşlar genel bir potada "AK Parti İlçe Başkanını yedirmeyiz”de birleşti. Zamanı gelince parti içindeki güçler kendi aralarında bir görev restorasyonu (eskiye uygun düzenleme) belki revizyonu (yeniye uygun yapılanma) yaparlar ama bu onur ve şerefi CHP ve bir kesim medyaya mal etme sürecine su taşımazlar!
Dıştan saldırılar iç yapıyı her zaman güçlendirir… AK Partililer iç hesaplaşmalarını rafa kaldırdı, liderlerine sahip çıkma konusunda hemen hemen tek yürek oldu. Sessiz kalanlara bakmayın siz, her şeye rağmen karşı tarafın değirmenine su taşımazlar.
Demiral da onu öldürmeyen şeyin kendisini daha güçlü kılacağını zaman içinde tereddütsüz öğrenecek.
Her daim, bana göre, farklı bir bakış açısını ortaya koymasına hayran kaldığım değerli bir AK Partili meclis üyemiz var… Dün bir uyarı notunun yanı sıra "Tilki vaaz verirken, kümesteki tavuklara dikkat etmek lazım” sözünü hatırlattı… Tabi biz Demiral’ın söylediği, söylemediği, aslında söylemek isteyip de ifade edemediklerini tartışırken kimileri sessiz sedasız yüzdükleri denizde sıradaki fırtınayı atlattı.
Zaman pek çok şeyin ilacı…
İYİ Kİ VARSIN…
Gazetemiz Yazı İşleri Müdürü, benim ablam : ) Seninle hayatı tanımak, kardeşliği yaşamak, çalışmak çok güzel. Beni anne yarısı yaptığın için ayrıca teşekkür ederim : )) Yeni yaşında azmin, çalışkanlığın, başarıların artarak devam etsin. Hep yanımızda ol, seni çok seviyorum… İyi ki varsın... Başımın tatlı belası : ))