Adil Sirkecioğlu

Deprem öldürmez insan öldürür

İyi niyet ve temennilerle karşıladığımız 2020 yılı tam bir felaketler yılı adayı olduğunu kırk gün içinde gösterdi. Dileğimiz çektiğimiz acıları unutturacak yeni gelişmeler yaşanmaması. Ülkemizde ve dünyada gündem saat başı değişirken, benim gibi mola vererek yazan birisi için günü yakalamak hayli zor. Kısa başlıklarla yazacaklarımı bayatlamış bulabilirsiniz ama kafa yorduğunuz, konuştuğunuz konuları bir de benim gözümle değerlendirmenizde fayda var derim.
CHP, ilçe ve il kongresini yaptı. Seviyeli ve saygılı ilçe kongresinin ardından kazanan ekip; fırtına gibi bir turla Silivri ziyaret programını tamamladı. “Genç ilçe başkanı” etiketini çok iyi kullanan başkan ve ekibi Silivri'de sempati rüzgârı estirdi. SİAD ziyaretinde gördüğüm manzaraya şimdiye kadar şahit olmuş değilim. Önyargısız bir şekilde herkes herkesle kucaklaşabildi. Genç başkan SİAD üyelerince kardeş derecesinde karşılık buldu desem abartmış olmam. İstendikten sonra en ketum yüzlere bile tebessüm yerleştirmekte başarılı olunabiliyormuş. Yönetim kurulu toplantılarında çoğunluk sağlayamayanların tek gündem maddeleri Hürhaber düşmanlığı oldukça, CHP'nin yeni ekibi siyaset dersi vermeye devam edecektir. Son meclis toplantısını topluca terk etmenin saygısızlık değilse bile görüntü kirliliği oluşturduğunun anlaşılması gerekli bir konu.


“Dava adamı arıyorum” paylaşımlarının artması dikkat çekti. Alınması gereken mesaj alınmış mıdır bilemem. Dava adamı arayanlar öncelikle dava adamı olduklarını ispatlamakla yükümlüler. Adamın adamı yaftasını boyunlarından atamayanların dava adamı arıyor çabaları ironiden öteye geçemez.
Silivri, CHP il kongresinde ağırlığını hissettirdi. Eski ilçe başkanının il yönetimine girmesinin yanında üç kurultay delegeliği kazanıldı. Belediye kazanılmışken verilmeyen değerin, kaybedildikten sonra gerçekleşmesinde genç başkanın rolü vardır düşüncesindeyim.


Elazığ-Van-Sabiha Gökçen felaketleri art arda geldi. Bir kez daha gördük ki felaketler karşısındaki birlik ve beraberliğimiz zafiyete uğramış. Bu durum kişilerin, yetkililerin hatalı tutum ve davranışlarından kaynaklanıyor. Dünya markası yapmakla övündüğümüz Kızılay'ımız bağış transfer merkezi olmakla yara alıyor. Sorumlusu, istifa etmesi gerekirken garip açıklamalar yapıyor. Kızılay'a olan güveni sarsmaktan yargılanırsa vatandaş sahip çıkmaya devam edecektir.

Tatile giderken Elazığ'a uğrayan İmamoğlu'nu hiçbir vicdan sahibi haklı görmedi. Ailenin kutsallığına sığınma çabaları, tatile gitmeyenlerin oyuyla seçilmiş olma gerçekliğinin üstünü örtmeye yetmedi. Silivri'de pek önemsenmediği söyleyebilirim. Kayak tatilinden sonra Gürcistan'a geçip “kumar tatili” yapmadığına şükreder gibiyiz.

Hata yaptık, Allah affetsin sözüne karşılık; hapis yatmış eski genel kurmay başkanının hata burada başladı diye tarih ve örnek vermesine gösterilen tepki anlamsız. Yapılan hatalar açıklanmadıkça örgüt palazlanmaya devam edecektir. Herkes kendi hatasını dile getirebilse, özeleştiri yapabilse kötü ve kötülük ortaya çıkacaktır. Mecliste verilen önergeye dikkat çeken Başbuğ, muhafazakâr kesime duyulan husumetin örgütün işine yaradığını görebilmeli. Kına yakarak gönderdiği evladının yemin törenini alınmayan anaların gözyaşları FETÖ tarafından istismar edilirken anlaşılmayan tehlike hapse girince idrak edilebildi. İğneyi kendine batırmadan yapılacak her çıkış, İmamoğlu'ndan rol çalma gayreti olarak algılanıp, tebessümle karşılanacaktır.
Siz bu satırları okuduğunuz anda Kılıçdaroğlu ertelediği toplantısını gerçekleştirip, elindeki bilgi ve belgeleri kamuoyuyla paylaşmış olacak. Dilerim dağ fare doğurmaz. “FETÖ organizesiyle genel başkan” algısını kırabilmesi için cesaretli ve gerçekçi olması gerekiyor. Geçmişte siz hata yaptınız suçlamaları genel başkanlığı korumaya yeterli olabilir ama iktidar olmanın yolu FETÖ'yü biz bitiririz inancını aşılamaktan geçiyor. Vatandaş olarak kayıkçı kavgasından bıktık.

İYİ parti, vekilinden sonra meclis üyesini de MHP'ye kaptırdı. Yeni yönetim her türlü sürprize hazırlıklı gözüküyor. İstihbarat alınıp genel başkanın ziyaretinin iptal edilmesi yerinde oldu. Aksi halde Akşener istifanın gölgesinde kalacaktı. Silivri'yi çok sevdiğini düşündüğümüz Akşener'in bu darbelerden sonra sevgisi devam edecek mi bilemem. Son yerel seçimde Silivri'de MHP karşısına millet ittifakının temsilcisi olarak çıkmayı düşünen İyiler bu şanslarını kaybettiler. Belki Ak Parti'de şekillenecek yönetimin pazarlık kozu olabilirler. Silivri İYİ Parti CHP'den çok Ak Parti'nin arka bahçesi gibi gözükür oldu.

CHP hazırlanır, Ak Parti hazırlanamazken MHP bu dönemin meyvelerini yemeye devam ediyor. Parti transferleri olumlu karşılanmazken, MHP'ye transferler Silivri'yi mutlu ediyor. CHP ve Ak Parti'deki rahatsızlıklar sonucu MHP meclis üyesi sayısını artırması şaşırtıcı olmayacak. Ödünç oylarla seçim kazanan MHP'nin ödünçleri asalete çevirme avantajı her zaman var.


Başlıktan çok uzak bir yazı olduğunu fark ettim. Sürekli sallanan bir korkunun esiri olduk. Memleketin neresinde bir deprem olsa hemen Silivri gündeme geliyor. Silivrilinin hassasiyeti yapılan toplantılarda dile getiriliyor. Son yapılan çalıştaya salon darlığı nedeniyle büyük bir kesim katılamadı, kapıdan döndü. Organize edenler böyle bir katılımı hesap edememişler. Süreklilik kazanırsa faydalı olacağına inanıyorum. Kendi depremimize sahip çıkmazsak, başkalarına davulun sesi uzaktan hoş gelecektir. Seçtiklerimizin ilgisizliğini şimdilik yerimiz dardı diye yorumluyorum. Devam edecek olursa sorumsuzluk kabul edeceğim. Üç belediye başkanının aynı salonda bulunması mütevazilik ve hoşgörü örneği. Dördüncüsünün özgüvenini kazanmış bir şekilde aramızda olmasını bekleriz.
Deprem öldürmez bina öldürür gibi bir tekerleme dilimize yerleşti, kabullendik. Binaları yapanları saklamaya yarayan bir göz boyama gibi algılıyorum. Ustası, kalfası, mimarı, mühendisi, müteahhidi, belediyesi yok; bina kendiliğinden dikiliyor! Depremden yıkılınca da bina öldürmüş oluyor. Hadi oradan… En kısa sürede yıkılan binanın sorumlu sırasına ulaşabileceğimiz bir yasal düzenleme istiyorum. Yıkılan binanın sorumluları hayattaysa cinayetten yargılanmalı. Hayatta olmayanların sorumluluğunu belediyeler üstlenmeli.
Yapılan toplantılar iki saati geçince ilgi azalıyor. Hanımlar çoğunlukta olunca ikinci bölümde yemek yapmaya, çocuk bakmaya gittiler. Ben de ayrılacaktım Hüseyin Turan'ın ısrarıyla kaldım. İkinci bölümde Silivri Belediyesini temsilen katılan konuşmacı sözlerine farklı olaylardaki kayıp kıyaslamasıyla başlayınca salonu terk ettim. Acının terazisi olmaz. Her acı düştüğü yeri yakar. Acı istismarı olarak gördüğüm buna benzer konuşmayı bir meclis üyesi yaptığı zaman kınamıştım. Aynı hatayı başkan yardımcısı yaptı. Gündemi yeterince takip etmeyen sürgünden dönen bürokrata Silivri iki gömlek bol gelmiş gözüküyor.

Öldürmeden kalın, sorumluluk alın.

YORUM YAP