Afetin üzerimizde yarattığı etkiden sonra en çok siyaset ile ilintili konuları konuşuldu… İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Silivri'ye gelmeyişi haklı sayılabilecek şekilde eleştirilirken, kimin geldiğine de bakmak lazım! MHP'liler İstanbul'daki ilk ve tek belediye başkanını bu sıkıntılı süreçte de yalnız bırakmadı; gelip de ne yapabildiler bilmiyorum ama manevi destek ve moral aşılamaya yetiştiler sanıyorum. Sıkıntılı dönemlerde özellikle yetkililerin, üst düzey yöneticilerin Silivri'ye gelip-gidişlerinin bize bir de ekstra protokol ağırlama zahmeti çıkarmasına ihtiyacımız olmadığı konusunda anlaşabiliriz diye düşünüyorum. Herkesin yerinde, görevinin başında kalıp, acilen ve alarma geçilmesine gerek kalmadan krizleri aşabilme yeterliliği ile gücüne ihtiyacımız var. İBB ya da Bakanlıklardan destek beklemek yerine kendi öz kaynaklarımızla afet krizlerini aşabilme olanaklarımızı geliştirmeliyiz. 40 yılda bir olan şeyler için 40 yıl hazırlıklı olmak çok yaşam ve yönetim tarzımıza uygun şeyler değil kabul edelim ama bunu yapmazsak çok yıkıcı sonuçları olabilir… Birilerine yaralarımızı sarmaya gelmediler diye kızmaya yer aramak yerine kendi yaramızı kendimiz sarmayı öğrenmeliyiz…
Sadece afet dönemlerinde değil ama en çok da böyle zamanlarda;
* İmamoğlu, Silivri'ye gelmesin; Silivri'nin ihtiyaçlarını İBB'den organize etsin…
* Bakan'ın Silivri'ye gelişinden ziyade buradaki yetkili ihtiyaçlarını zamanında ilettiğinde halletmesi, itimat etmesi ve giderilmesi için gerekli düzenlemeyi Ankara'da yapması bizim için daha faydalı…
Neden Silivri Belediye Başkanı bir yatırım için 3-5 kere Ankara'ya gitsin, bir kere durumu anlattıktan sonra “Sizin böyle bir ihtiyacınız vardı, şöyle hallediyoruz, bu tarihte tamamlanacak” diye niye bakanlık bürokratları onu aramıyor da biz onların peşine düşüyoruz tekrar tekrar!?
Yatıp kalkıp depremin bizi uyarmak şiddetinde sarstığına şükredelim… Önlemler hususunda uyanmama konusundaki ısrarımızın sonuç ihtimallerini yazıp çöken morallerin üzerine bir avuç toprak atmak istemiyorum… Eminim kimse istemiyordur… Ancak bu duygusal bir konu değil, ciddi önlemler gerektiriyor… Devletin almadığı önlemleri onun yasa ve yönetmelikleriyle yönetilen bir belediye nasıl hayata geçirir orasını da Allah bilir!
İmamoğlu'na, çok az hasarla ciddi bir tehlikeyi atlatan Silivri'den önce İstanbul'da büyük bir deprem olursa neler yaşanacağı düşüncesi yetiyordur zaten…
Bu tarz işlerde başkasına güvenmek iyilik değil, kötü sürprizlere karşısında sizi gebe bırakan şeylerdir…
Ve sonuçta halk, Silivri yönetimi konusunda esas sorumluluğu Belediye Başkanı olarak Volkan Yılmaz'a verdi… O da bu bilinçle üzerine düşeni yapıyor zaten. Kaymakam ve Emniyet Müdürünün desteği, teşkilatının manevi katkısı çalışmalarını morali bozulmadan sürdürmesi için yeterli…
Kongre sancıları ile kıvranan ilçe siyasilerinden bu aralar fazla bir şey beklemek de hayal olur…
CHP'NİN KONGRE TAKVİMİ AÇIKLANDI
Cumhuriyet Halk Partisi'nde uzun zamandır beklenen olağan kongre takvimi açıklandı. Açıklanan takvime göre, 8 Kasım mahalle delege seçim başlangıcı olarak belirlendi.
İlçe kongreleri ise 14 Aralık 2019- 27 Şubat 2020 tarihleri arasında gerçekleşecek. Hangi ilçede, ne zaman sandık kurulacağı henüz belirlenmezken, 2020 yılının 2 Ocak- 3 Mart tarihleri arasında ise il kongreleri süreci işleyecek.
CHP'de kongre sürecinin tamamlanmasının ardından ise büyük kurultay 2020 yılının Nisan ayının ikinci haftasında gerçekleşecek.
***
CHP Silivri'de ise Mümün Koçoğlu “olsun” ve “olmasın” diyenler iş başında… Durum ve diğer aday çalışmaları buna göre şekilleniyor… Koçoğlu'nun talip olduğu göreve yeterliliğinden ziyade, başka bir isim arayışında belirleyici olanlar kendi siyasi planlarına engel teşkil etmeyecek daha uygun ilçe başkanı hassasiyetinden yola çıkarak hareket ediyorlar… Koçoğlu, çekilmediği sürece mevcut tabloda CHP İlçe Başkanlığının en iddialı ilçe başkan adayı… Seçimi ise delegelerin takdiri!