Handan Demirkıran

DEPRESYONDA MISINIZ?

Depresyon, bütün dünyada yaygın olarak görülen, önemli düzeyde iş-güç yitimine ve yeti yitimine yol açan bir halk sağlığı sorunudur. Sanayileşmiş ülkelerde düzenli ilaç tedavisi gerektirecek düzeyde depresyon görülmektedir. Erkeklere oranla kadınlarda 2-3 kat daha fazla olduğu bilinmektedir. Ülkemizde son 5 yılda antidepresan kullanımının artmasındaki en büyük ruh sorunu depresyondur. Depresyonun en sık görüldüğü yaş aralığı 18-44'dür. Ancak çocuklarda, ergenlerde ve yaşlılarda da rastlanabilen bir duygudurum bozukluğudur.

Depresyon, üzüntü, ümitsizlik, kaybolmuş ilgi ve zevk alma duyguları, kilo değişiklikleri, kronik yorgunluk, değersizlik hissi ya da suçluluk, düşünme ve yoğunlaşmada zorlanma gibi bulgularla kendisini göstermektedir. Depresyonda cinsler arası fark ergenlikte ortaya çıkar ve menopoz sonrası azalır. Cinsiyetler arası farkın olası sebeplerinden biri psiksosyal faktörlerdir. Günümüz koşullarında maddi manevi büyük yük altında olan kadınlar eş, anne, iş kadını ve ev hanımı gibi rollerin ağırlığını yüklenmişlerdir. Kadınların sağlık kuruluşlarına başvurarak yardım alma eğilimlerinin de daha sık olduğu dikkate alınırsa cinsler arasındaki farklılığın sebebi daha net ortaya çıkar. Kadınlar minör depresyon için de hekimlere başvururken erkekler daha çok ağır depresyonda ve genellikle aile zoru ile doktora başvurmaktadır.
Depresyon türlerinden kısaca bahsetmek gerekirse en önemli depresif bozukluk türü olan Majör Depresif Bozukluk, yaşam kalitesini bozabilir ve bazı fonksiyon bozukluklarına sebebiyet verebilir. İlgi kaybı ya da zevk alamama, gün boyu süren üzgün, boşlukta hissetme, ağlamaklı görünüm, etkinliklere ilgide azalma, eskisi kadar zevk alamama, önemli derecede kilo kaybı ya da kilo alımı, uykusuzluk ya da aşırı uyuma, davranışlarda aşırı artma ya da gerileme, yorgunluk, bitkinlik ve enerji kaybının olması, değersizlik ve suçluluk duygusu, düşüncesini yoğunlaştırmada azalma ya da kararsızlık, yineleyen ölüm düşünceleri (intiharla ilgili) gibi belirtiler Majör Depresyonu işaret etmektedir. Manik Depresif ya da bir diğer adıyla Bipolar Bozukluktaki belirtiler ise, belirgin bir şekilde anormal ve sürekli artmış, coşkulu ya da sinir duygu durumu, kendilik değerinin şişmesi ya da kendini muhteşem görme, uyku gereksiniminin azalması (örneğin, 3 saatlik uykudan sonra kendini dinlenmiş hissetme, her zamankinden daha konuşkan olma ya da konuşmayı sürdürme, düşüncelerin uçuşması ya da cinsel açıdan hedefe yönelik etkinliğin artması, dikkat dağınıklığı, dikkati toplamada güçlük çekme, mesleki ve sosyal açıdan hedefe yönelik etkinliğin artması ya da psikomotor ajitasyon, acı verici sonuçlar doğurma potansiyeli yüksek, zevkli etkinliklere aşırı katılma (örneğin çok para harcayarak alışveriş yapma, düşüncesizce cinsel etkinliklerde bulunma ya da mantıksız yatırımlar yapma) gibi belirtiler söz konusudur. Depresyon üzüntü ve içe kapanma olarak bilinse de, maniye göre depresyon, aşırı enerjik ve dışadönük olarak da karşımıza çıkmaktadır.
Depresyonun diğer iki çeşidi de Postpartum (Doğum Sonrası) Depresyon (doğum sonrası hüzün) ve Mevsimsel Depresyon ( çoğunlukla sonbahar ve kış aylarında depresyona girip, ilkbahar ve yaz aylarında normale dönme) toplumumuzda rastladığımız depresyon türleridir.

Genetik yatkınlık, tıbbi geçmiş, kişilik özellikleri, travmalar, yaşam olayları, sosyo-ekonomik durum gibi birçok etmenin depresyon riskini doğrudan etkilemektedir. Olumlu veya olumsuz, sahip olduğumuz duyguların muhatap kişi veya kişilerle paylaşmak insanlar üzerindeki psikolojik yükü hafifletmektedir.
Mutsuzluğun kronikleşmesine izin verilmeyin. Stresi yaratan zihnimiz. Stresle başa çıkmanın yeni yollarını bulmalıyız. Sevmek, sevilmek en temel ihtiyaçlarımızdan. Bu ihtiyaçlarımız karşılanmazsa mutsuz oluruz. Depresyon tanısı psikiyatrlar tarafından konulur, medikal tedavi gerektirir. İlaç tedavisi psikoterapi ile birleştirilirse tedavi etkili olur.

YORUM YAP