Uzun aralıklarla yazsam da beni köşe yazarı olarak görmeye, kabul etmeye devam eden okuyucularıma ve patronuma teşekkür ediyorum. Yazılarımın kırıcı olmaktan başka bir işe yaramadığını düşündüğüm zamanlarda; yazmamaktan başka çıkar yol bulamıyorum. Bununla birlikte yerimi fazlasıyla dolduran, eksikliğimi hissettirmeyen yeni köşe yazarlarımızı ilgi ve takdirle takip edi-yoruz. Okuyucunun verdiği cesaretle iki köşe yazarımızın (şimdilik) siyasete atılmaya karar vermeleri yerel basın adına büyük mutluluk. Seçilmeleri fikirlerinin ve yazdıklarının onaylanması anlamını taşıyacaktır. Siyasette seçilip aktif olsalar bile köşe yazarlığına devam etmelerini dilerim. Eminim yazıları daha çok ilgi çekecektir. Siyaseten takmak zorunda kalacakları “at gözlüğünü” fırlatıp attıklarım da kartvizitlerine meclis üyesi, köşe yazarına ilaveten adam sıfatını gururla ekleyebilirler.
Başkan ve meclis üyesi aday adaylarının hızlı bir yarışa girdiği, bütün siyaset erbabının onlarla yatıp kalkıp aday toto oynadığı bu günlerde farklı bir yazı yazmaya çalışmanın da okumanın da zor olduğunu kabul ediyorum. Bu günkü yazımı ısınma turu olarak kabul eder-seniz sevinirim. Merak etmeyin; siyasetteki ve Silivri'deki gelişmeleri herkesten fazla takip ettim, ediyorum. Aday belirleme çalışması yaptığımız siyaset üstü dört kişilik bir dost grubumuz vardı. Yokluğumda üçlü toplanma ihtiyacı duydular. Bugüne kadar bilgilendirme, açıklama yapma gereği duymadıklarına göre ben de onlardan ayrı bağımsız hareket etme hakkına sahibim demektir! Gönül koyma, sitem etme girişimleri tarafımdan kabul edilmeyecektir. Gelişmeleri ve çalışmalarımı sizler gibi onlar da yazılarımdan takip edecekler maalesef. Yokluğumdaki lokmalar boğazlarından geçtiğine göre hak ettiler demektir.
Başbuğ Alparslan Türkeş'in vefatıyla ağır bir sorumluluk yüklenen Devlet Bahçeli 99 koalisyonunda yaptığı acemiliklerle gemisini batırdı. Ülkücü hareketin sahiplenmesi sonucundaki toparlanma 2007 seçimlerinde mecliste temsil hakkı verdi. Körü körüne muhalefet yapma niyeti ve stratejisi CHP ile aynı çizgiye düşülmesine neden oldu. Ülkücü sorumluluktan uzaklaşma oğul verme ile sonuçlandı. 15 Temmuz darbe akşamı yetkili ve sorumlulardan daha etkili olunması herkesten önce belirleyici olup inisiyatif kullanılması gönüllerde taht kurdu. Ülkücü gençlerin çoğu AK Partili gençlerden daha önce sokağa çıkıp, meydanlara inmeleri; vatanseverlik duyguları ağır basan Ak Partililerle kaynaşmasına vesile oldu. Darbe gecesiyle başlayan süreçte “Ey Türk titre ve kendine dön” düsturunun tüm şartları yerine getirildi. Seçilmiş hükümete, cumhurbaşkanına, meclise, vatana sahip çıkıldı. O günden bu yana hiçbir pazarlık yapmadan aynı çizgide yürümeye ve gündem belirlemeye devam ediliyor. Bütün suçlamalara rağmen her kesimin ikinci partisi olma başarısını gösteren MHP oy grafiğini hızla yükseltiyor. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun değişmez söylemlerinden sıkılan kitleler, salı günleri MHP grup toplantısında Bahçeli'nin tespit, ikaz ve uyarılarını merakla bekliyor. Birileri rahatsız olsa da Bahçeli yol gösterme özelliğini devam ettiriyor. Rahşan Hanım'ın hakaretlerine tahammül göstermek zorunda kalan Ülkücü Hareket, bugün hakkettiği saygıyı fazlasıyla buluyor. Oğul verilmesi zafiyet değil hareket getirdi.
Başbuğun yıllar önce dile getirdiği başkanlık sistemi Bahçeli çabukluğuyla harekete geçirildi. Öncülük yapılmasaydı hala tartışılıyor olacaktı. AK Parti'ye ve li-derine AK Partililerden daha çok sahip çıkılması iki partinin de önünü açtı. Yapılan seçim ittifakı kaos beklentilerini boşa çıkardı. Bugün Başkan Erdoğan Türkiye'nin lideri olarak dünyaya meydan okuyor, belirleyici olabiliyorsa Bahçeli'nin rolü göz ardı edilemez. Vatan çıkarlarını her zaman siyasi menfaatlerinin önünde tutan ülkücülerin tavrını ahmaklık olarak yorumlayanlar en basit tabirle yanılıyorlar. 1977 yılında CHP'den meclis başkanı seçmekle başlayan süreç, aynı istikamette ilerliyor. Koalisyon dönemindeki başörtüsü konusundaki çekimserliği ve ABD'den bakan ithal edilmesini kabullenmeyi MHP'nin “fetret devri” kabul etmeliyiz.
Bahçeli'nin yerel seçimlerde de ittifak talebi ve tek taraflı İstanbul'da aday çıkarmayacağız açıklaması birilerini rahatsız etti. Şahsi çıkar ve menfaatlerini vatanın, partisinin çıkarlarından önde görenler Başkan'ı ablukaya aldılar. Üç büyük şehrin kaybedilmesi başkanlık sisteminin sorgulanmasına yol açar ikazına aldırış etmeden ittifak yapılmamasına karar verildi. Millî görüş gömleğinin üzerine başkaca gömlekler giymekten geri durmayanların aday olma gayretleri sonuç verirse kendileriyle birlikte Ak Parti de kaybedecek, Başkan Erdoğan da. Ülkücülerin kabullenemeyeceği bir adayla girilecek her seçim çok sıkıntılı olacaktır. MHP elbette çoğu yerde kazanma şansı bulamayacaktır fakat uygun bulmadığı adayı kaybettirecek güç ve irade damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Kazanılmış yerlerin kaybedilmesi tamamen AK Parti içindeki ittifak düşmanlarının sorumluluğunda olacaktır. Seçim sonrası hesap sorulması ittifakın ve ülkenin selameti açısından elzem kabul edilmelidir. Geçmişte olduğu gibi Iğdır'ın HDP'ye hediye edilmesini hiçbir vicdan kabul etmeyecektir.
Tüm zorluklara, çıkarılan engellere rağmen Devlet Bahçeli; denge ve denetleme görevini yerine getirmeye devam ediyor. Yerelde koparılan iplere rağmen meclisteki ittifakın devam etmesi bunun göstergesi. AK Parti yerel seçimlerde yaşayacağı sıkıntıya rağmen MHP'nin ve Bahçeli'nin desteğiyle bu zor süreci atlatmayı başaracaktır. Bahçeli'nin devlet adamlığı, denge ve denetleme görevi Ak Parti'nin aklanmasına vesile olacaktır. Anlaşılan odur ki sular bulanmadan durulmayacaktır. Seçimlerden sonra daha berrak bir Türkiye'ye kavuşmak hepimizin dileği.
Siz bu satırları okuduğunuzda CHP ve AK Parti başkan aday adayları tamamlanmış olacak. Meclis üyelikleri için henüz zaman var. Her iki parti için de tepeden inme sürpriz aday beklentisi devam ediyor. “Genel merkeze müracaat etmişti” gerekçesi kabullenmek zorunda kalacağımız bir husus olabilir. Partili yetkililer her zaman demokrasilerde çare tükenmez şıkkını yürürlüğe koyabilirler.
İlkyazım bekleyenler için merak, beni ilk defa okuyanlar için sıkıcı olmuş olabilir. Sonraki yazımın başlığının “Silivri'nin sahibi var mı?” olduğunu belirtip, sahibi olduğu iddiasındakilere hazırlanma fırsatı vermiş olayım!!!
Silivri'siz kalmayın. Dengede kalın, denetleyici olun...