Dinin temel direği Tevhid inancı

Dinin temel direği Tevhid inancı

04.04.2023 13:18:07

Raci Cihanoğlu, Dinin temel direği Tevhid inancı konusunda bilgilendirmede bulundu. Cihanoğlu yazısında şu bilgilendirmeye yer verdi: "Sözlükte "bir ve tek olmak" anlamındaki vahd kökünden türeyen tevhit "bir şeyin bir ve tek olduğunu kabul etmek" demektir. Terim olarak ise Yüce Allah'ın zatında, sıfatlarında, mabud oluşunda bir ve tek olduğunu zihin ve kalp yoluyla kabul etme anlamındadır. (DİA Tevhid maddesi) Tevhid inancı Yüce Allah tarafından bütün insanların fıtratlarına yerleştirilmiş inanç sistemidir. (er-Rum 30/30) İslam dini bu inanç sistemi üzerinde kurulmuştur. Dinin temeli imandır. İmanın temeli de tevhittir. Tevhid inancı ortadan kalkmış bir imanın değeri yoktur.

Tevhid'in karşıtı şirktir.Şirk yüce Allah'ın asla bağışlamayacağı en büyük günah, doğru yoldan sapma, (Nisa 48/116) ve büyük bir zulümdür. (Lokman 31/13)
Tevhid ifadesi doğduktan sonra ve ölürken telkin edilen, İslam'a girişin ve İslam kimliğinin devamını sağlayan ulvî bir sözdür ve bu inançla bu dünyayı terk eden bir müslümanın cennete girmesinin teminatıdır.
Tevhid inancı bütün peygamberlerin ortak davasıdır. Peygamberler bir taraftan insanları şirk, küfür, isyan,insan onuruna yakışmayan ahlaksızlıklar gibi pisliklerden temizlerken, diğer taraftan insanları iman nuruyla aydınlatmak için mücadele etmişlerdir. Tevhid inancının sembol ismi Hz. İbrahim (a.s) ve bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) başta olmak üzere tüm peygamberler canları pahasına da olsa bu mücadeleyi sürdürmüşlerdir.(Enbiyâ 21/25) Bu hak-batıl mücadelesinde bir çok peygamber ve onların takipçileri olan pek çok müslüman şehit düşmüştür.
Maddi-manevi şifa kaynağı ve hayatımıza yön vermek için gönderilen Kur'an'ın da ana konusu tevhid inancıdır. Kur'an'ın ilk suresi ve esası sayılan Fatiha Suresi'nde bu inanç belirgin bir şekilde göze çarpar. Aynı zamanda bir surenin (İhlas Suresi/112) de adı olmuştur. Kur'an bir taraftan insanları tevhid inancına davet ederken diğer taraftan peygamberlerin tevhitten sapan insanlarla yaptıkları mücadeleden bahseder. Kur'an bir taraftan varlık alemi,mevcudattan yola çıkarak Yüce Allah'ın bulunmasını, ona ulaşılıp bilinmesini öğütlerken diğer taraftan bu imanın tezahürü olan salih amel işlemeyi ve güzel ahlaklı olmayı emreder.
Tevhid ifadesi olan “la ilahe illallah muhammedun rasulullah” kelime-i tayyibesi sadece bir sözden ibaret değildir. Bu söz aynı zamanda bir eylemdir. Kararlı bir duruştur. Bir yaşam tarzıdır. Bunun böyle olduğunu bilen Hz. Peygamber dönemindeki müşrikler Hz. Bilal'in (r.a) "Ehad" (eşi,ortağı,be nzeri olmayan biricik ilah Allah) demesine daha çok öfkeleniyorlar ve daha fazla işkence ediyorlardı. (İbni Hişâm, Sîre, 1/340)
Kalbe yerleşen bu ifade mümin'in hayatının tüm alanlarına egemen en temel düsturdur.
Tevhid inancını kazanmak ne kadar önemli ise onu korumak ve son nefese dek sürdürmek de bir o kadar önemlidir. İman-küfür mücadelesi olan bu imtihan dünyasında mümin, tevhid inancını zayıflatacak ya da toptan ortadan kaldıracak kimi tehditlerle karşı karşıya kalabilir. İnsi-cinni şeytanların ayartma ve baskısına maruz kalabilir. Deizm, ateizm, nihilizm gibi tuzaklarla gençler ve sair müslümanların zihinlerini bulandırnak,onları zehirlemek ve imanlarından edtmek isteyenler olabilir. Dolayısıyla bu iman,sağlıklı güvenilir bilgi, salih amel, Kur'an ve peygamber ahlakıyla korunmalı ve tahkim edilmelidir.
Duygu ve düşünce alanından eylem ve hareket alanına çıkmamış bir tevhit anlayışı meyvesiz bir ağaca benzer. Meyvesiz ağaç ise kuru bir odun veya çürük bir kütükten daha öte bir değer taşımayacaktır. Yüce Allah bunun tasvirini bizlere şöyle yapar: “Allah'ın nasıl bir misal getirdiğini görmedin mi? Güzel sözü, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzetti. O ağaç, rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller getirmektedir… “ (İbrahim 14/24-25)
Hz. Peygamber (s.a.s.) de: “İmanın yetmiş küsur şubesi vardır. Bunların en üstünü "Lâ ilâhe illâllâh" (Allah"tan başka ilâh yoktur.) sözüdür. En alt derecesi ise yoldaki eziyet veren şeyleri kaldırmaktır. Hayâ da imanın bir şubesidir.” (Nesâî, Îmân, 16) buyurarak imanın eylemle yan yana yürüdüğüne dikkat çekmiştir.
Sonuç olarak tevhid inancı müslümanlığın olmazsa olmazıdır. Dinin esası ve özüdür. Tevhid inancını, insanı şirke düşürecek her türlü düşünce ve eylemden uzak tutmak gerekir.
Bir insan belirgin bir şekilde bir putun önünde eğilip onu mabud edinebileceği gibi, bencil arzu ve ihtiraslarının kulu-kölesine dönüşerek kendi heva ve arzusunu da mabud/tanrı edinebilir. (Casiye 45/23)
Öte yandan bir insanı,varlığı,nesneyi sapkın aşırı yüceltmeci bir tavırla ve adeta tanrılaştırırcasına, ifrat derecesine varan bir kabulle sevmenin (Bakara 2/165) de kişiyi tevhid inancından uzaklaştırabileğini hatırdan çıkarmamak gerekir."

YORUM YAP