Sevginar Sali

Doğrular...

Doğrular Grup, Silivri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bahçesinin yeşillendirilmesine çınar ağaçlarıyla katkıda bulundu.
Bu bana neyi anımsattı anlatayım. Ülkü Büyükgönenç ile yaptığımız söyleşi esnasında yanlış hatırlamıyorsam, “Yurt dışı ile iş yapmaya başlayınca; “Sosyal projeleriniz neler?” şeklinde sorular gelmeye başladı” dedi.
Hep özendiğimiz, gıpta ile baktığımız Avrupa ve Batıda konuların işleyişine bakın. Adamlar çalışacakları firmalara hizmet ve ürün kalitesine bakmakla yetinmiyor bir de imza attıkları sosyal projeleri soruyor. Aslında iş etiğinin yanında çalıştıkları firmaların bir de ahlakını öğrenmenin en kestirme yolu izledikleri strateji.
Bihlun Tamaylıgil'in EXPO konuşmasından sonra SİAD'ın adını değiştiresim var ‘iş adamı' yerine, ‘iş insanı' tanımını önerdi de CHP'li milletvekili… Çok haklı olarak tabi… Bu durumda KAGİDER'in adına da bir el atmak, hatta tümden ayrıca kuruluş nedenini sorgulamamız gerekebilir… Mevzu derinleşiyor, esas konumuza dönelim : ) İş adamları ve sanayiciler kurumsal çatıları aracılığıyla sosyal sorumluluklarını genel bir çerçevede yerine getiriyor arzu ettikleri ölçülerde kuşkusuz. Bireysel şekilde bu beklentiyi karşılamak bence firmaların kurumsallaşma, güç ve etkinliği adına önemli bir gösterge.
Uzun lafın kısası; Doğrular Grup doğru yolda… Başka türlüsü de düşünülemezdi zaten. Yaptıkları örnek olsun...
Konu açılmışken, Milli Eğitim sürecini aşmaları için büyük sabır dileyerek şunu da ifade etmek isterim; kalifiye ara eleman bulmakta zorluk çeken sanayi kuruluşları ve iş yerleri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ile bağlarını daha sıkı ve güçlü tutmalı.
Bize büyüklerimizin söylediği sözü hatırlatayım; “Ağaç yaşken eğilir…” Tabi o zaman ne anlam ifade ettiğini idrak edebildiğimizi söylemek mümkün değil. ‘Çocuğuz daha bizi ne işe katıyorlar…' şeklindeki bütün serzenişlerimize bugün şükrediyorum. Yaptığınız işe sevginizi katmazsanız onun size bir şey vermesini beklemeyin. Ne hayal ettiğiniz kariyeri ne de düşlediğiniz imkanları size verebilir. Bir iş böyle niyetlerle yapılmamalı ayrıca. Güzel bir ev veya araba, iyi talilere çıkmak amacıyla yapılan işin size geri dönüşümü asla hayal etiğiniz biçimde olmaz. Maddi açıdan beklentiniz karşılansa bile manevi eksiklik sahip olduklarınızın anlamını değersizleştirir. Hayal kırıklıkları ve tatminsizlikler yaşamanız kaçınılmazdır. Siz işe sevgi ve emeğinizi verin karşılığı sizi üstte sıraladığım yüzeysel beklentilerden daha öteye taşıyacak şekilde olur zaten.
Bizim düşe kalka, tecrübe ederek öğrendiğimiz şeyleri gençlerin beynine enjekte etmek imkansız farkındayım. Sahip olmak istediğiniz, o da değil elde etmek belki onun tanımı, şeyi emeğiniz karşılığı kazanın. Kıymet verdiğiniz insanları, çocuklarınızı buna alıştırın… Hazıra kavuşulan şeylerin kıymeti bilenmez, gerçek anlamda mutluluk vermeleri de bence imkansız. Bununla ilgili kendinizi dilediğiniz kadar kandırarak hayatınıza devam edebilirsiniz… Kandırmacanın süresi eninde sonunda yaşayacağınız hayal kırıklığının ölçülerini de arttırıyor sakın unutmayın.
Hazıra alışmayın, alıştırmayın! Kendinize ve sevdiğiniz insanlara bu hayatta yapabileceğiniz en büyük iyilik bu bence… Yoksa sonra kimi devlet büyüklerimiz gibi “Ne istedin de vermedim…” diyerekten veryansın etmek durumunda kalabilirsiniz karşılaştığınız istenmeyen durumlar sebebiyle…
Emek ve sosyal sorumluluk; bugünün kıssadan hissesi bunlar olsun… İkisi de hem keyifli hem de uzun vadede aklınızın almayacağı kazanç kapıları açar size. Maddi kârı, manevi tatminle desteklemediğiniz sürece mutsuz olursunuz. Bu hayatta ne iş yaparsa yapsın tüm insanların en önemli yaşam gücü mutluluk bence… Mutluluğu yakalayamayan, dünyalara sahip olsa ne yazar!? Mutluluk deyince aman sakın onun kaynağını da başkasında aramayın sakın. Kendi mutluluğunuzu başkasına bağlamayın! Sahip olduklarınız ve yapabildiklerinizle mutluluğunuzun yegane mimarı sizsiniz. Başkasına bağlı olan mutluluk eninde sonunda yıkılmaya, yok olmaya mahkumdur. Kimse sizin beklentilerinizi ve mutluluğunuzu inşa etmek için gelmedi bu dünyaya. Herkesin hayatı kendine, halüsinasyonlara kapılmayın : )))
Tanıdığım tek yaşam koçu olduğu için kendisini ‘benim yaşam koçum' kabul ettiğim Cenk Sanbuncoğlu'nun kulakları çınlasın… Üç derste ne hale getirdi beni : )) Kazara eğitimi tamamlasaydım ne olurdu düşünmek bile istemiyorum : ) Allah korudu sizleri demek ki : )))
Hoşçakalın...

YORUM YAP